Dolar (USD)
35.06
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2957.39
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Eylül 2023

İklim Kanunu gerekli mi?

Türkiye, İklim Kanunu’nu meclisten geçirmeyi planlıyor. Söz konusu kanunun amacı; küresel ortalama sıcaklık artış limitinin sanayi öncesi döneme göre 2°C altında tutmak ve ilave olarak bu artışın 1,5°C’nin altında sınırlandırılmasına katkı sağlamak.

Sürdürülebilir(!) kalkınma ilkesi doğrultusunda da mevcut ve gelecek nesillerin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden korunmasını temin etmek amacıyla sera gazı emisyonlarının kademeli olarak azaltılmak. Ve elbette karbon ekonomisi ve karbon vergisi!

Kanun böyle diyor ama kuantum mekaniği üzerine yaptığı çalışmalarla 2022 Nobel Fizik Ödülü'nü kazanan John F. Clauser ve yine Nobel Ödülü sahibi, Dr. Ivar Giaever başta olmak üzere 1600 bilim adamı meselenin aslında böyle olmadığına dair bir deklarasyon yayınladı.

Bu bilim adamları CO2'nin son 150 yıldaki ısınmaya büyük ya da küçük katkısı olduğuna dair tek bir bilimsel kanıtın olmadığını ifade ediyorlar.

Ancak BM ve WEF gibi “büyük sıfırlamacı” elitler sırf öyle diyor diye ülkeler iklim kanunu çıkarmaya zorlanıyor. Çünkü iklim meselesi politik ve ekonomik bir çerçevede ilerliyor.

Ülkelerin dahil olduğu İklim Değişikliği Paneli’nde yaklaşık 15 yıl önce Himalaya buzullarının tamamının 2035 yılına kadar eriyeceğini yayınlanmıştı.

Sonra bu yaklaşıma çok sayıda eleştiri gelince “efendim, 2035 değil de 2350 olması gerekiyordu” dediler. Allah aşkına bu nasıl bilim? 2350 yılı için iklim tahminini kim yapabilir? Manyak mı bu insanlar!

Al Gore adında Eski Amerika Birleşik Devletleri başkan yardımcısı olan bir adam var. Şimdi iklim meselesiyle ilgileniyor. Bu adam 2009 yılında Kopenhag'daki COP15 iklim değişikliği konferansında Kuzey Kutbu'nun 2014 yılına kadar buzlardan arınmış olacağını söylemişti.

Ne oldu eridi mi buzullar?

Sonra Nature Climate Change dergisinde yayınlanan bir araştırmada, "bugüne kadarki küresel ısınmanın" deniz seviyelerinin 27 cm yükselmesine neden olacağı, 110 trilyon ton buzun eriyeceği iddia edilmişti.

1989'da üst düzey bir BM çevre yetkilisi, küresel ısınmanın devam etmesi durumunda yükselen deniz seviyeleri nedeniyle tüm ulusların yeryüzünden silinebileceği konusunda uyarmıştı.

Şu aptallığı görebiliyor musunuz?

Oysa yapılan bir araştırmaya göre Arktik deniz buzu 2012'den bu yana erimek bir tarafa tam tersi arttı. Üstelik kutup ayıları popülasyonunda da artış gözlemleniyor.

Şimdi asıl meseleye gelelim, Roma Kulübü’nün seçkinleri 1972 yılında “Büyümenin Sınırları” adlı bir kitap yayınladı. Bu kitapta, “dünyanın birbirine bağlı kaynaklarının, küresel iklimin doğuracağı sıkıntıların mevcut ekonomik ve nüfus artış oranlarını 2100 yılından daha fazla götüremeyeceği” dile getiriliyordu.

Barack Obama'nın Bilim ve Teknoloji Danışmanı ve Beyaz Saray Bilim ve Teknoloji Politikaları Ofisi Direktörü olan John Holdren adında biri de 1974 yılında yazdığı bir kitapta iklim konusuna odaklandı ve karbondioksit yayan hidrokarbon yakıtların kullanımının sera gazlarından kaynaklanan tehlikeli bir çevresel tehdit oluşturduğunu söyledi.

10 Aralık 1974 tarihli Kissinger Raporu da Ehrlich’in 1968'de iddia ettiği gibi çok fazla insan olduğunu savunuyor ve "sayıyı sınırlamamız lazım" diyordu.

Bu herifler karbonu neden düşmanlaştırmaya başladılar anladınız mı?

Oysa gerçek bilim adamları “Karbondioksitin kirletici olmadığını Dünyadaki tüm yaşam için gerekli olduğunu söylüyor. Dolayısıyla fotosentez bir nimettir. Karbondioksit doğa için faydalıdır ve Dünya'yı yeşillendirir.

İlaveten havadaki ek karbondioksit, küresel bitki biyokütlesinin büyümesini destekliyor. Bu aynı zamanda tarım için de iyidir, dünya çapında mahsul verimini arttırır.

Mecliste iklim kanunu oylayacak vekillere 1600 bilim adamının yayınladığı deklarasyonu okumalarını tavsiye ediyorum.

Zira iklim acil durumu yok. Büyük bir vurgun var! Bu yüzdendir ki 2050 için önerilen zararlı ve gerçekçi olmayan net-sıfır karbondioksit politikasına şiddetle karşı çıkıyoruz.