İklim Değişikliğinde Arazi Yönetiminin Rolü
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) kapsamında, iklim değişikliği konusunda bilimsel araştırmalar yapan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), İklim Değişikliği ve Arazi Raporu’nu yayımladı.
52 ülkeden 103 bilim insanı tarafından hazırlanan ve 192 ülke hükümetinin onayladığı rapora göre, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak için arazi yönetiminin geliştirilmesi, tarımın iklim için bir çözüm haline getirilmesi ve fosil yakıt kaynaklı emisyonların azaltılması gerekiyor.
Yazarlarının çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerden olan çalışma; daha iyi bir arazi yönetiminin iklim değişikliği ile mücadeleye katkı sağlayacağını gösteriyor. Küresel ısınmayı 2,0°C hatta 1,5°C’nin altında tutmak için tüm sektörlerin, aynı anda seragazı azaltımı yapması gerekiyor.
Raporu hazırlayan bilim insanlarının görüşlerine göre; arazilerin, nüfus artışı ve iklim değişikliğinin bitki örtüsü üzerindeki olumsuz etkileri artarken gıda güvenliğini temin etmek için üretken kalması gerekiyor. Bu durum, toprakların iklim değişikliği ile mücadeleye katkısının sınırlı olacağı anlamına da geliyor.
Örneğin, gıda güvenliğine dair riskleri önlemek için enerji bitkilerinin ekimi ve biyoenerji konusunun dikkatlice ele alınması gerekiyor. Ayrıca, ağaçların ve toprakların karbonu verimli bir biçimde tutması zaman alan bir süreç. Biyoenerji bu yüzden gıda güvenliği, biyolojik çeşitlilik ve arazi kullanımı alanındaki risklerden kaçınmak için dikkatlice yönetilmeli. Bu tür konularda istenilen sonuçlara ancak yerel ihtiyaçlara ve koşullara uygun politikalar ve yönetişim sistemleri ile ulaşılabilir.
Topraklar iklim sisteminde önemli bir rol oynuyor. Tarım, ormancılık ve diğer toprak kullanım biçimleri küresel insan kaynaklı seragazı emisyonlarının yüzde 23’ünden sorumlu. Aynı zamanda topraktaki doğal süreçler ise yaklaşık olarak fosil yakıt ve endüstri kaynaklı karbondioksit emisyonlarının üçte birine eşdeğer miktarda karbondioksit yutuyor.
Halihazırda kullanılan araziler değişen iklimlerde dünyayı besleyebilir ve yenilenebilir enerji için biyokütle sağlayabilir, ancak muhtelif alanlarda ivedi ve geniş kapsamlı eylemler gerekiyor. Bu eylemlere aynı zamanda ekosistemleri ve biyolojik çeşitliği korumak ve onarmak için de ihtiyacımız var.
Topraklar bozulunca, üretkenliğini kaybediyor, yetişebilecek ürünler kısıtlanıyor ve toprağın karbon yutma yetisi azalıyor. Bu aynı zamanda, iklim değişikliği arazi bozulumunu birçok yönden artırırken, topraktaki bozulma da iklim değişikliğini alevlendiriyor.
Sürdürülebilir arazi yönetimi konusunda yapacağımız tercihler olumsuz etkilerin azalmasına ve bazı vakalarda tersine çevrilmesine yardımcı olabilir. Daha yoğun yağışlar, ekili alanlardaki toprak erozyonu riskini artırıyor. Sürdürülebilir arazi yönetimi, toplulukları toprak erozyonunun ve toprak kaymasının vereceği hasarlara karşı korumak için bir yöntem. Ancak, bu yöntemin de sınırları var, bazı vakalarda arazi bozulumunun geri dönüşü olmayabilir.
Kabaca 500 milyon insan giderek çölleşen alanlarda yaşıyor. Kurak alanlar ve çölleşen araziler aynı zamanda iklim değişikliğine ve kuraklık, sıcak hava dalgaları ve kum fırtınaları gibi aşırı hava olaylarına karşı en savunmasız araziler. Nüfus artışı da bu topraklar üzerindeki baskıyı giderek artırıyor.