İkiyüzlülük Sistemi!
“Hak suretinde şeytana hizmet etmek” diye bir tabir vardır. Doğru olmayan bir şeyi doğruluk adına değil de başka bir kötü için yıkmak veya değiştirmek de diyebiliriz.
Bugün ahlaki yozlaşmadan bahsedenlerin birçoğunda gördüğümüz şey budur. Yanlışa yanlış olduğu için değil, yanlışı yapan veya yanlışı mâl edeceği kesim “karşı taraf olduğu” için yanlış demekteler. Bu ise yanlış yapanın yanlışı savunmasına, karşı çıkıyor gibi görünenin de yanlışı yapanın hangi taraftan olduğuna bakmasına yol açıyor.
En son ormanlarımızı yakanın PKK olduğu ortaya çıktığında gördüğümüz tavır anlatmak istediğimize çok iyi bir misaldir. Ağaçlar gidiyor diye iktidara var güçleriyle saldıran kesim on binlerce ağacı yakanın PKK olduğunu duyunca suspus olmuşlardı. Yine geçtiğimiz hafta kızının yanında karısını öldüren uyuşturucu müptelası, alkolik ve kumarbaz bir katilin yaptığı canilik üzerinden İslam’a, Müslümanlara ve İslami gördükleri için iktidara saldıran bu zihniyet değil miydi?
Dünya sağlık örgütünün araştırmasına göre:
Cinayetlerin % 85 Alkollü iken- tecavüzlerin % 50’si, şiddet olaylarının %50’si, trafik kazalarının %60’ı kadına şiddet olaylarının %70’i alkollüyken gerçekleşiyor. Alkolü problem görmeyenler onun yol açtığı şiddeti nasıl engelleyebilir?
Şimdi kadına şiddet var diye ortalığı kaldıran bu zihniyet, şiddeti oluşturan sebepleri ortadan kaldırmalıyız diye mi çabalıyor yoksa en öncelikli olarak “karşı taraf olarak gördükleri” İslam ve Müslümanlara ve iktidar partisine mi saldırıyorlar?
İkiyüzlülük budur işte.
Yozlaşmanın nirvanasına ermek üzereyiz memleket olarak. Üstelik yozlaşma var yaygarasını en çok dile getiren ama bu gidişin ana sebebi ve faili olan zihniyet eliyle…
Teşhis olmadan tedavi olmaz. Önce teşhis… Bize göre sorunun kaynağı sistemdir. Milletin inancına, kültürüne tarihine ve yaşam tarzına uygun olmayan ve yüz yıldır her iktidar döneminde şu veya bu şekilde uygulanan, korunan ve dayatılan bu sistem… Batı’nın dayattığı zihin yapısıyla ile oluşturulmuş hukuk sistemi, eğitim sistemi, ekonomik sitem ve hâkim kılınmış Batıcı yaşam tarzının doğal neticesidir bugün yaşananlar.
En önemlisi de bu topraklarda yaşayan ama zihniyetiyle, ruhuyla, yaşam tarzıyla bu millete ve topraklara yabancı olan “aydın, sanatçı, politikacı” diye bilinen insanlardır bugünün sebebi. Yüz yıldır idrakleri iğdiş edip insanımızı inancından, değerlerinden, mukaddesinden, geleneğinden ve ailesinden kopartma çabalarının sonucudur.
Bizi bize bırakmayanların dayattığı sistem….
Kurumlar oluşturup okullar açacaksınız ama o okullardan sizin belirlediğiniz sisteme göre değil, başkalarının dayattığı müfredat okutulacak…
Haberi okuyun: “Senelerdir yap-boz tahtasına dönen Türk eğitim sistemini 27 Aralık 1947’de imzalanan “Fulbright Antlaşması” ile oluşturulan eğitim komisyonu, 70 senedir Türk eğitim sistemini şekillendiriyor. Gölge Milli Eğitim Bakanlığı gibi hareket eden Fulbright komisyonu 4’ü Türk, 4’ü ABD’li 8 üyeden oluşuyor. Herhangi bir anlaşmazlık durumunda ise komisyonun başkanlığını ABD’nin Türkiye’deki Büyükelçisi üstleniyor.”
Hukuk mu? Gladyo’nun karanlık ilişkilerini deşifre etmek üzereyken katledilen ve faturası Müslümanlara kesilen Uğur Mumcu’nun tarifiyle; "Türk vatandaşı; İsviçre Medeni kanununa göre evlenen, İtalyan Ceza Yasası'na göre cezalandırılan, Alman Ceza Muhakemeleri Usul Hukukuna göre yargılanan, Fransız İdare Hukukuna göre idare edilen, İslam Hukukuna göre gömülen kişidir."
Ticaret hayatı mı? Teorisini ortaya koyanların bile “vahşi kapitalizm” diye tarif ettiği kapitalist düzenin ahlakı mı olur? İktidarın en büyük suçu sistemi kökünden değiştirebilecek gücü varken bunu yapmayarak bu sistemi yaşatmasıdır.
Bu sistem ile ne fert, ne aile ne de cemiyet güvende olamaz. Fiziken olsa, zihniyle olamaz. Zihniyle olsa inancıyla olamaz. Sorunun kaynağı sistemin kendisi çünkü.