İkinci döneme başlarken...
Eğitim bilimciler eğitimi bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı ve istendik davranış değişikliği meydana getirme süreci olarak tanımlar. Her ne kadar eğitim istendik yönde davranış değişikliği olarak tarif edilse de aynı zamanda bireyin kendini keşfetme sürecidir. Öğrencilerimizin kendini keşfetme yolculuğunda onların en önemli rehberleri öğretmenleridir. Ebeveynler ise bu süreçte hem öğrencinin hem de öğretmenlerin en büyük destekçileridir. Bu yüzden eğitim öğretim faaliyeti, için üç sacayağı üzerine kuruludur denir. Bu sacayaklarından biri eksik kalırsa ortaya konacak eylem de kadük olacaktır. Bu sacayakları okul, öğretmen ve velidir. Bu sac üzerine ham olarak konan birey pişer. Geleceğe sağlam ve olgun adımlarla yürür.
Okullara iş kapısı
olarak bakmak yerine öncelikle kendi geleceklerinin mimarları sonra da toplumun
inşasında sorumluluk alacak mühendislerin yetiştirildiği yer olarak bakmak
gerekir. Geleceğini geçmişten aldığı değerlerle kurgulayamayan topluluklar
yarını bugünden kaybetmeye mahkûmdur. Günü kurtarma kaygısından kurtularak
geleceğin mimarlarını yetiştirmek zorundayız. Bu, bir tercih değil
zorunluluktur.
Eğitim ve öğretim
sürecinde öğrencilerimizin başarısı ile birbirlerini önemseyen ve birbirlerine
değer veren bireyler olması da önemlidir. İnsanın bireysel sorumluluklarının
yanında toplumsal sorumluluklarını da önemsemek asıldır. Bu anlamda toplumsal
birlikteliğimizin oluşturulma sürecinin başlangıç noktası okullarımızdır.
Çocuklarımız,
toplumun öğretmenlere emanetleridir. Öğretmenlik bir meslekten öte gönül
işidir. Halk ozanımız rahmetli Neşet Ertaş'ın “Aşk ile çalışan yorulmaz.”
dediği gibi hangi işi yaparsak yapalım aşk ve sevgi ile yapmalıyız. Bir kalbe
dokunmanın yüce bir erdem olduğu bilinciyle bizlere emanet edilen gönüllere
girmenin ve onlara hayat yolculuğunda en doğru rehberliği yapabilmenin
yollarını aramalıyız. Aksi takdirde yarından şikâyet ederken aslında bugünkü
bizden davacı olmuş olacağız. Şikâyet, aciz insanların, çözüm ise kendini gerçekleştirmiş
insanların işidir.
***
Öğretimin olmazsa
olmazlarından biridir sınavlar. Sürecin değerlendirme aşamasıdır. Sınavlar
öğretilen konularda eksik kalan yerlerin tespiti için yapılan bir uygulamadır.
Maalesef, zaman içerisinde sınavlar sorun tespitinden ziyade sorunun asıl
kaynağı haline gelmeye başladı. Bireylerde eksik kalan yanların tespiti için
kullanılması gereken yöntem, şimdilerde bireyler arasındaki farkı ölçerek en
iyisinin kazanmasına dönük olmaya başladı. İyiyi tespit etme fikri her ne kadar
kulağa hoş geliyor olsa da bunun yanında kötünün de deşifre olma olasılığı
yadsınamaz. Ayrıca arz talep dengesi arasındaki uçurum ne kadar derinse
ölçmenin de o kadar acımasız olması gerektiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Arz
talep dengesi açısından meseleye bakıldığında sınırlı sayıdaki kontenjana
sınırsız sayıda başvuru yapılırsa birileri kazanırken birileri de kaybetmiş
olacaktır. Kazananların mutluluğuna ortak olurken kaybedenlerin hüznünü
ıskaladığımız zaman toplum olarak kaybetmiş olacağız. Böyle bir süreçte
bireylerin birbirine sevgi ile yaklaşması mümkün olmayacaktır. Bilakis
birbirine düşman bir nesil ortaya çıkacaktır. Arkadaşının başarısından rahatsız
olan bireylere sınavların rolü ile ilgili gerekli bilgilendirmeler yapılması
elzemdir. Aksi takdirde bir tarafı yaparken diğer tarafı yıkmış olacağız.
Sınavların
kuşatıcı etkisini bir tarafa bırakarak eğitimin bireyin mesleğe hazırlama
özelliğinin yanında toplumun bir ferdi olduğu konusu ile ilgili didaktik bir
takım eylemler ortaya koymak zorunluluktur. Olaya bu açıdan bakıldığı zaman
öğrencilerimize vereceğimiz ödevler günü, onların girecekleri sınavlar yarını,
ancak onlara kazandırılacak erdemli davranışlar ise geleceği kurtaracaktır.
Hepinizin malumu olan Çin atasözünü bir kez daha hatırlayalım. “Planınız
bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insan
eğitin.”
En kalıcı eğitim
etkinliği ise kitap okumaktır. Kitap okuma eylemi boş zamanların doldurulması
etkinliğinden kurtarılıp yeme, içme gibi hayatın temel ihtiyaçlarından biri
olarak kabul edilmelidir. Geleceğin karanlıklarını bugünün kitapları ile
aydınlatabilirsiniz. Okumak, geleceğe yapılacak en güzel yatırımdır.
Okumanın insanî
sorumluluk olmasının yanında dini bir emir olduğunu da unutmadan eğitim öğretim
döneminin eğitimin tüm paydaşlarına hayırlı olmasını diliyorum.