İkinci Büyük Özgüven Hayırlı Olsun
Her yönüyle "ezber bozan bir hadise" olan Ocak 2009'daki "one minute" olayını hasta olduğumdan evde izlemiştim.
Sayın Cumhurbaşkanımız, insanlığın dili olmuş, milyarların ve vicdanların söylemek istediklerini söylemişti. Hem de tabuları yıkarak.
Olayın akabinde TV kanallarında kısa bir sörf yapmış ve birçok kanalın, politikacının ve yorumcunun karşı tarafın İsrail olması kaygısıyla paniğine şahit olmuştum.
Aynı zamanda uluslararası ilişkiler mezunu olmam sebebiyle bazı arkadaşlar beni aramış ve yaşanan olaya nasıl baktığımı sormuşlardı.
Hepsine aynı cümleyi tekrarlamıştım: "Yaklaşık 200 yıldır kaybettiğimiz milletimizin özgüveni yerine geldi, herkese hayırlı olsun."
24 Kasım Salı günü "Rusya savaş uçağının düşmesi" ile neticelenen olayı elbette ki hiçbir ülke yaşamak istemez. Biz de yaşamak istemezdik.
Türkiye'nin Suriye sınırına ilişkin değişen "angajman kuralları" tüm dünyaya ilan edildiği gibi olaydan önce Rusya'ya da uluslararası hukuka uygun olarak bildirilmiş ve hava sahası ihlallerinin son operasyonlarda defalarca yapılması üzerine Rusya birçok kez uyarılmıştı.
G20 zirvesinde de bizzat en yetkili ağızdan Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yine Rusya'nın en yetkilisine Sayın Putin'e iletilmişti. Ve hava sahası ihlallerine dikkatleri çekilmişti.
Olay esnasında 5 dakika içinde Rusya uçağı tam 10 kez uyarıldı. Ancak ikazlara rağmen Suriye sınırına geri dönmemesi sebebiyle düşürüldü.
Olayın seyri, aşamaları ve vukuu "Devletler Umumi Hukukuna" uygun.
Yani Devletler Genel Hukukuna göre Türkiye tamamıyla haklı.
Türkiye egemen olduğu hava sahasını hakimiyet ve koruma ilkelerine göre muhafaza etmiştir.
Son günlerde Rusya kanadından; düşürülen uçağının ikazları almadığı iddiası ortaya atıldı. Diğer taraftan sinyal ve radar karıştırıcıların Rus uçağının uyarıları duymamasına sebep olabileceği iddiası ortaya atıldı. Bunlar doğruysa çok vahim.
Çünkü gizli bir el Türkiye'nin Suriye bataklığına girmesi için zemin hazırlıyor demektir: Hem de son yıllarda büyük ekonomik birliktelik ve ekonomik projeler gerçekleştiren Türkiye ve Rusya'yı karşı karşıya getirerek.
Peki ne olacak?
Dünyada en iyi diplomasi dilini bilen ve kullanan bir devlettir, Rusya.
İstihbaratları da iyidir. Bu olayın arkasının göründüğü gibi olmadığını onlar da çok iyi biliyor, Türkiye de.
İki ekonomik müttefik olan Türkiye ve Rusya bu durumu son noktaya getiremeyecek kadar köklü, akıllı ve büyük devletler.
Bu sebeple belli bir süre sonra gerilimin azalacağını ve risklerin düşürüleceğini düşünüyorum.
Ancak Rusya, uluslararası arenada büyük bir oyuncu. Bu sebeple sürekli müteyakkız olmamız gerekiyor.
Yukarıda Rusya'yla ekonomik ilişkilerimizin boyutu ve hacminin çok büyük olduğunu belirttim. Üstelik de stratejik:
u00a7 İki ülke arasındaki dış ticaret hacmi 2014 verilerine göre 31,2 milyar dolar. Bu yılın 9 aylık döneminde ise 18,5 milyar dolar olarak gerçekleşti.
u00a7 Türkiye'nin geçen yıl Rusya'ya toplam ihracatı 5,9 milyar dolar. 2015 Ocak-Eylül ihracatımız 2,7 milyar dolar. Rusya, Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ilk on ülke arasında. Tekstilbaşta olmak üzere, yaş meyve-sebze, metal eşya ürünlerini, motorlu kara taşıtları gönderiyoruz.
u00a7 İthalatımızda ise beş yıldır Rusya ilk sırada. İthalatımızın yüzde 10'u Rusya'dan: 25,3 milyar dolar. Bu yılın 9 aylık döneminde Çin'in ardından ikinci sırada yer aldı: 15,8 milyar dolar.
Bu ülkeden başta doğalgaz olmak üzere demir, çelik, hububat ithal ediyoruz.
u00a7 Geçen yıl 496,6 milyar dolar ihracat, 380 milyar dolar ithalat gerçekleştiren Rusya'nın ithalatında Türkiye'nin payı % 1 ihracatında ise % 5,1: Yani ekonomik olarak biz onlar için daha önemliyiz.
u00a7 Rusya vatandaşlarının turizmde en çok tercih ettiği ülkelerden biri Türkiye: 2014'te 3 milyon 451 bin Rus turist geldi. Bu yıl ekim ayı itibariyle 3,3 milyon turist ülkemizi ziyaret etti.
u00a7 İkili ticarette en önemli kalem enerji:Türkiye, geçen yıl Rusya'dan ithal ettiği doğalgaz için Rus enerji şirketi Gazprom'a 10 milyar dolar ödedi. Doğalgazda Almanya'dan sonra en büyük ikinci müşterisi Türkiye. Avrupa'ya gönderdiği doğalgaz için Ukrayna'dan geçen boru hatlarına bağımlılıktan kurtulmak isteyen Rusya için Türk AkımıProjesinin de ayrı bir önemi var.
Türk Akımı boru hattı toplam 910 kilometre: 660 kilometresi Rusya topraklarından, 250 kilometresi Türkiye'den geçirilmesi planlanıyor.
u00a7 Mersin'de başka bir Rus enerji şirketi Rosatom tarafından inşa edilen Akkuyu Nükleer Santrali'nin maliyeti ise yaklaşık 20 milyar dolar.
u00a7 Türkiye ile Rusya arasındaki ticari ilişkilerde taahhüt ve müteahhitlik hizmetleri önemli yer tutuyor. Türk müteahhitlerinin son 45 yıl içinde yurt dışında üstlendiği 8 bin 606 projenin toplam bedeli 311 milyar dolar. Rusya yüzde 19,6 ile lider konumda.
u00a7 Ukrayna krizi nedeniyle ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanan yaptırımlar ve bütçesinin yarısına tekabül eden petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki sert düşüş dolayısıyla ekonomik kriz yaşıyor: 2015 yılı ilk çeyreğinde % 2,2 daralan Rusya 2.çeyrekte % 4,6; 3. çeyrekte % 4,1 küçüldü.
Bu tabloya bakıldığında aslında Rusya'nın bizimle ticarete devam etmekten başka çaresi yok gibi. Rus lider Putin'in onayladığı ticari yasaklar, daha çok iç siyasete yönelik bir manevraya benziyor.
Ticaret su gibidir. Su yolunu bulduğu gibi Rusya ile olan ticaretimiz de yolunu bulacak, mallar varması gereken yere ve yerlere yolunu değiştirerek de olsa varacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle Türkiye bir kabile devleti değil. En az Rusya kadar büyük ve onurlu bir Devlet. Tarihe "tarih dokumuş" ve yön vermiş köklü bir Devlet.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Başbakanımızın liderliğinde bu krizin doğru yönetileceğini ve devletler hukuku kapsamında elimizin güçlü olması bakımından sonuçları itibariyle Türkiye'nin daha iyi anlaşılacağını söylemek mümkün.
Böyle bir olayı elbette biz de yaşamak istemezdik.
Ancak yaşandı. Şimdi "İri, Diri ve hep birlikte Türkiye" olarak Hükümetin yanında yer almak ve destek olmak zamanı.
Olaydan sonra yıllar önce "one minute" olayında gördüğüm paniğin benzerini bu olaydan sonra da bazı çevrelerde gözlemledim.
Başkalarını büyük göre göre meğer içimize ne büyük korkular salmış ve kendimizi ne kadar küçültmüşüz.
Efendim!... İstemeyerek yaşanmış olsa da "ikinci milli özgüven miladımız" hayırlı olsunu2026