İki yılda ne değişti?
15 Temmuz gecesi küresel güçlerin para gücüyle içimizden devşirdiği taşeronların devletimizi ele geçirmek için efendilerinden güç alarak kalkıştıkları hain darbe girişiminin yaşandığı gün üzerinden iki yıl geçti.
Hainler vergilerimizle alınan en modern silahlarımızı yine bize karşı doğrulttular. Hatta gözlerini kırpmadan ateş ettiler.
Onlar ne kadar hainse milletimiz de o kadar korkusuzdu o geceu2026
15 Temmuz gecesi milletimiz de gözünü kırpmadan hainlerin sıktıkları kurşunların, attıkları bombaların önüne göğsünü siper ederek tüm dünyaya vatanımızı teslim etmeyeceğimizi gösterdi.
O kutlu gece vatan uğruna canlarını feda eden şehitlerimizin ruhları şad olsun. Mekanları cennet, makamları ali olsun. Gazilerimizin ömürleri bereketli olsun.
15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimi aslında küresel güçlerin bir süredir ülkemize karşı başlattığı sistematik saldırıların finali olarak görülüyordu.
Oslo görüşmelerinin sızdırılmasıyla başlayan süreç MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın savcılık tarafından ifadeye çağırılması ile kendisini belli etmiş, sonrasında ise Gezi olayları ve 17/25 Aralık bürokratik darbe girişimleri ile de şiddetini artırmıştı.
Kobani olayları, canlı bombalı terör saldırıları, hendek-barikat saldırılarıyla hedefine ulaşamayan küresel güçler nihayetinde içimizden devşirdikleri hainler ile devletimizi işgal etmeye çalıştı.
Hamdolsun ki hiçbir şekilde başaramadılar.
15 Temmuz sonrasında devletimizin kapsamlı çalışmaları neticesinde FETÖ teröristlerinin devlet içinden temizlenmesiyle birlikte ülkemiz artık yeni bir döneme girmiş oldu.
Yurt içinde ve yurt dışında yürütülen terör operasyonları artık daha başarılı hale gelmeye başladı.
Kürsel güçlerin yaptığı tüm hamleleri milletimizin ve devletimizin el ele vererek boşa çıkarması onları bir hayli sinirlendirmişti.
Onlara göre binlerce yıllık tarihi birikime sahip, stratejik bir coğrafyada bulunan ve Adriyatik'ten Çin Seddi'ne, Kafkaslardan Afrika'ya uzanan dini ve kültürel bağları olan Türkiye'nin asla bağımsız olmamalıydı.
Türkiye'ye karşı saldırtacakları silahlı güçlerini kaybeden küresel güçler artık ekonomik saldırılara başladılar.
İnsan hakları, yargı bağımsızlığı, demokrasi, özgürlük gibi kavramları bahane ederek Türkiye'ye karşı ekonomik harp başlatıldı.
Önce 16 Nisan referandumunda "Hayır" çıkması için operasyon başlatıldı. Sonrasında ise 24 Haziran seçimlerinde Cumurbaşkanı Erdoğan'ın seçilmemesi ve Cumhur İttifakı'nın mecliste çoğunluğa sahip olmaması için saldırılarını artırdılar.
Milletimiz, küresel güçlerin sahip olukları sermaye ile gerçekleştirdiği bu saldırıların gerçek nedenini görmüş ve binlerce yıllık düşmanlarımıza fırsat vermemiştir.
***
Artık yeni bir döneme başlıyoruz. Yeni bir hikaye yazma zamanı.
2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşmak, Türkiye'yi uluslararası arenada hak ettiği konuma getirmek için çalışma ve üretme zamanı.
Başkan Erdoğan ve kabine kurulu ile birlikte yeni bir süreç başlatıldı.
İşlerini iyi bilen bir kabine kuruldu.
Bunun yanında önümüzdeki günlerde kurullar ve ofisler de görev yapacak kişiler de belli olacaktır.
15 Temmuz sonrasında yaşadığımız süreç bize bir ihtiyacı daha gösterdi.
Ekonomik Güvenliku2026
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte kurulacak olan "Ekonomi Politikaları Kurulu" aynı zamanda "Ekonomik Harp Dairesi" olarak da görev yapmalıdır.
Günümüzde yaşanan "Ekonomik Savaş" için strateji üretmeli, ilgili kurumlarla koordinasyon içerisinde ülkemizin "Ekomomik Güvenliği"ni sağlamalıdır.
Oluşturulacak kurulların bakanlar kurulunda olduğu gibi ehliyet ve liyakat sahibi kişilerden oluşturulması gerekir.
Sadakat elbette ki olmazsa olmazımızdır. Bundan asla taviz verilmemelidir. Sadakatin yanında liyakat meselesi de yeni dönemde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardandır. Türkiye artık ahbap-çavuş ilişkisi ile yönetilemeyecek seviyededir.
Bu hususlara dikkat edildiği takdirde Türkiye yeni döneminde eskiye kıyasla çok daha hızlı ilerleyecektir.