Dolar (USD)
32.54
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2434.22
BIST 100
9742.87
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Aralık 2022

İki tane çocuğu 200 TL için infaz etmek

Varılır menziline

Hesap vakti gelince.

Sorulur mazlumun hesabı

Açılır adaletin kitabı

Görülür her hesap, kıldan ince

Kılıçtan da keskince…

ÜLKEMİZDE adliye mağdurlarının ne hale geldiğini görmek ve uyanmak lazım artık. Bugünlerde yaşanmakta olan dehşet verici bir olay üzerine birlikte düşünmemiz gerektiği kanaatiyle bu yazıyı kaleme aldım. Hepimizin ve hepimizin çocuklarının hayatının ne kadar ucuza karartılabileceğini görmek için bir polisiye film senaryosu değil, gerçekten yaşanmakta olan bir dramı yazıyorum. Bu dramda, aktörler varlıklı, etkili, yetkili, güçlü, kuvvetli, hem de çoook. Allah bu milletin evlatlarını böyle infazlardan korusun…

Olay bir ortaöğretim kurumunda gerçekleşiyor. Bir öğrencinin cüzdanı çalınıyor, cüzdanındaki para kartından 200 TL nakit çekiliyor (kartta adı soyadı yazmıyor). Bu öğrenci durumu okul müdürüne bildirince, kamera kayıtları inceleniyor. Görüntülerden, yüzü seçilemese de parayı çekenin okuldaki bir öğrenci olduğu kıyafetinden tanınıyor. Okul idaresine çağırılan ikinci öğrenci, karttan parayı kendisinin çekmediğini yanında bulunan üçüncü bir öğrencinin (arkadaşının) çektiğini söylüyor. İkinci ve üçüncü çocuk o gün montlarını değiştirmişler, o nedenle karışıklık oluyor. Bunun üzerine okul diğer çocuğu (üçüncü öğrenciyi) çağırıp olayı soruyor, çocuk ifadesinde “Kartın şifresi girilerek kart bakiyesinin ilk önce başka bir bankamatikten ikinci öğrenci tarafından kontrol edildiğini ve ikinci öğrencinin kartın kendisine ait olduğunu, karttaki bakiye 200 TL’yi kartımdan çekip bana getir” dediğini beyan ediyor. Yani ifadesinde, kartı, ikinci öğrencinin çalmış olduğunu bilmediğini, sanki kendi kartını verip de “bana yardımcı ol, bankadan kartımdaki paramı çek getir” dediğini söylüyor.

Olay adliyeye intikal ediyor, aileler zararı karşılıyor, kartı çalınan aile de şikâyetten vazgeçiyor. Buna rağmen her iki çocuk hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı iddianame düzenleyip, ceza mahkemesinde dava açıyor. Bildiğiniz, “baklava çalan çocuk” olayından çok daha ağır bir durum var ortada.

Yargılamada her iki çocuğun tekrar ifadesi alınıyor. İkinci çocuk, önce karttaki parayı kendisinin çekmediğini, suçla herhangi bir ilgisi olmadığını, sonra ise, parayı çekerken üçüncü çocuğun yanında olduğunu belirtiyor. Üçüncü çocuk ise kartı kendisine arkadaşı olan ikinci çocuğun verdiğini ve kendi kartıymış gibi konuşarak karttaki 200 TL parasını bankadan çekip kendisine getirmesi konusunda ricada bulunduğunu söylüyor. Şunu da ekliyor; şifreyi kendisine ikinci çocuğun verdiğini ve hesaptaki paranın 200 TL olduğunu söylediğini, bu parayı çekip getirmesini istediğini, bir suç işlendiğinden haberi olmadığı için suç işleme kastının olmadığını belirtiyor.

Mahkeme sadece karttan para çekildiğine dair görüntüleri esas alıyor. Kartın ilk kontrolünün yapıldığı, kartın bakiyesine bakıldığı bankamatik görüntüleri ve o güne ait tanık var mı, yok mu o deliller incelenmiyor. Mahkeme ilk celsede her iki çocuğa da cezayı basıyor. O zamana kadar yıldırım hızıyla ilerleyen dosyada aynı hızla karar veriliyor. Çocukların sicillerinden (GBT’den) bir ömür silinmeyecek damgalama yapılıyor. Kartın hangi çocuk tarafından çalındığı, kartın ilk takıldığı bankamatik kayıtları, karttan parayı çeken üçüncü çocuğun suç işleme saiki/kastı olmaması, karttan çekilen paranın miktarının aşırı düşük olması, zararın karşılanmış olması, Çocuk Koruma Kanunu gereği çocukların menfaati, etrafta olaya tanık olabilecek herhangi bir başka kişinin bulunup bulunmadığı gibi olası bütün deliller birlikte incelenmeden, verilen ceza kesinleşiyor.

Olay burada da bitmiyor, yıldırım hızlı mahkeme her iki çocuk hakkında hırsızlıktan suç duyurusunda bulunuyor. Ancak mahkeme TCK m.44’teki “sanığın işlediği bir fiil ile birden fazla suçun oluşması nedeniyle bunlardan en ağırı olan suçtan cezalandırılması” hükmünü ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar:2017/1630 kararındaki çaldığı kartı kullanıp para çekmek halinde bir fiil ile birden fazla suçun oluşması nedeniyle bunlardan en ağır suç nedeniyle cezalandırılması gerektiği, iki ayrı ceza verilmemesi gerektiği içtihadını ve sair pek çok hususu da gözardı ediyor.

Olaya bir şehrimizin Kurucu Baro Başkanı’nın çocuğunun karışmış olmasının etkisi olmuş mudur? Olayın, görünmeyen yüzünde kimler kimlerle neler görüşmüştür, nasıl çalışmalar olmuştur ki olay bu şekilde sonuçlanmıştır bilinmez. Ancak, ikinci davada Mahkeme, kendisi ile ilgili “reddi hakim” yapılmasını talep etmiş, bu da demek oluyor ki, hakim artık bu dosyadan bezmiş… Gerçekten yıldı mı, yıldırıldı mı, baskı mı gördü ne için kurtulmak istiyor, orasını açıklamıyor tabii ki mahkeme.

Bu olay herkesin çocuğunun başına gelebilir… Bir arkadaşı “bu kart benim, paramı çeker misin” diyerek yardım isterken çocuğunuzun başını yakabilir. Eğer bu kurgu içinde adalet de doğru düzgün işletilemezse, bütün çocuklar hatta büyükler bile risk altında demektir.

Hakimlerin “reddi hakim yapın bana” diyeceği duruma gelmesi çok yanlıştır. Bu riskin bütün ülkeye nasıl bir tehlike doğurduğunu görmek ve sistemsizliğin sistem olduğu modelden çıkmak lazımdır. Kişilerin sistemden ve hukuktan daha güçlü olabileceği bir yapı herkes için bir tehdittir. Tehdit bu boyuta kadar gelmiş durumda… Yanlışların birkaç asırlık kartopu, artık, dev bir çığ olmuş toplumu yutuyor. Uyanan insan sayısını artırarak bu sistemsizlikten, hukuksuzluktan, bünyemize - milli ve manevi değerlerimize uymayan her türlü fiilden, işten, işlemden, kanundan, hukuktan kurtulup kadim medeniyetimizin değerlerine uygun bir “sistem” kurmalıyız, onu yaşamalı ve yaşatmalıyız. İnsanlık bunu bekliyor artık…

Ey Sema, güzellik yağdır üstümüze her zaman

Bugün, yarına günahları sayarken

Gönül korkup titrer bir zaman

Yıldız bile yerinde duramayıp kayarken

Sorulur hesabı, biter emnü emân

Vakit, hesap vakti deyip hesabını sorarken

Elde kalır çaresiz bir nida; el-amân, el-amân…