Dolar (USD)
34.50
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2965.16
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 May 2023

İki Şair Bir Kitap: Tekrarın Tiryakisi Zaman

Çoktandır hakkında yazmak isteyip de bir türlü fırsat bulamadığım bir kitap “Tekrarın Tiryakisi Zaman”…

Kıymetli dostum İlkay Coşkun ve değerli şair Sinan Ayhan’ın ortak çalışması olan bu kitap KDY yayınları arasından Haziran 2002 tarihinde çıkmıştı. Kitabın ilk bölümü “Kayıp Zamana Ağıt” başlığı altında Sinan Ayhan’ın şiirlerinde oluşuyor. Bu bölümde 18 şiirsel deneme ve 32 şiir bulunuyor.

İkinci Bölüm ise İlkay Coşkun’un şiirlerinden oluşuyor ve “Zamanın Tansığına Uzun Bir Yol” ismini taşıyor. Bu bölümde de 21’i şiirsel deneme ve 39 şiirden oluşuyor.

Akla ilk olarak neden iki şair bir kitap sorusu geliyor ister istemez. Kitabı elimize aldığımızda alışık olmadığımız bu durum hakkındaki açıklama da İlkay Coşkun’u İlksöz yazısında mevcut. Coşkun yazısında şu açıklamalara yer veriyor:

“Nazire şiiri yazma ve karşılıklı şiirlerle atışma, geleneğimizde olan bir uygulama. Elinizdeki bu eserde şiirlerin bir konu bütünlüğünde ele alınması, kitap cesametinde bir araya getirilmesi ilklerden olsa gerek. Gerek temanın derinlikli işlenişi gerek alıntılar ve kalıp, bütünlüklü bir şiir belleğinin oluşmasında önemli bir katkı sağlamış olduğu görülmektedir.”

Coşkun, yazısının devamında amaçlarını; “Ağzı büyük savaşlarla, sıkıntılarla, zulümlerle savaşıp umudu da taşıyan şairler, şiire küçük de olsa bir katkıda bulunmak” olarak izah etmiş. Bu amaçla da şairlerimiz tomurcuk derdinde olan bir ağaç misali şiirleriyle edebiyat bahçesinde çiçek olarak açmışlar. Kitabın tamamını okuduğunuzda bu projenin amacına ulaştığını görüyorsunuz.

Coşkunun açıklamalarına göre kitap basılmadan bir yıl bir önce Haziran 2021’de Şair Sinan Ayhan’ın önerisi olarak proje olarak başlamış.İlk şiir bu öneri üzerine ve herhangi bir tema belirtilmeksizin yazılmış. Devamında ise yazılan şiirlerin üzerinde tema, form ve şiir sesi şekillenmiş. Ancak şiirler mektuplaşır gibi birbirine cevaben yazılmış. Yani şairlerimizden birisi şiirini yazınca diğerine göndermiş, o da bu şiiri birkaç defa okuduktan sonra ortalama üç-beş gün içerisinde bu şiire nazire olacak şiirini yazıp diğer şaire göndermiş. Böylece tema bütünlüğü, form ve ses olarak şiirler birbirine benzer bir kalıba otursa da zaman zaman şiirlerde farklı atraksiyon ve metamorfoz gayretler degörülmüş.Bu minval üzerine bir yıl boyunca şiirler ara vermeden yazılmış ve bu kitap vücut bulmuş.

Süreç bu şekilde kendi çerçevesinde devam ederken şiirler, geneline bakıldığında konu ve imge olarakdaha çok “zaman, insan ve dünya” sacayağında oluşmuş. Sinan Ayhan ise süreci “girift hâl, tefekkürde derinlik ve mutmain kalp” sacayağının oluşturduğu fikrinde. İlkay Coşkun da bu durumu da Hz. Mevlana'nın “yürümeye başlayınca yol kendiliğinden görünür sözüyle özdeşleştirmiş.

İlksöz de dikkat çeken bir diğer açıklama ise Şair Sinan Ayhan’ın daha önce şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yayınladığı beş eserinde olduğu gibi bu kitaptaki şiirlerinde de “Bileği-Metni” yani “Cevher Söz” kuramını icra ettiğiydi. Bu kuramın ne olduğuna dair de şöyle bir açıklama yapılmış yazıda:

“Bileği-metni” bir tür, “monad”, “kökdörtlük”, “fark” da “bileği-metni”nin alt türleri veya alt söz sanatları gibi. Şiir ortada duruyorken “Bileği-Metni” diye bir şeye gerek var mı peki. Her şeyden önce kelam vardı. Bunun gibi şiirden önce “bileği-metni” vardı. İsteyen buna da şiir desin, ama bunlar aynı keyfiyetler değil. Çakmak taşı, bileği taşı neyse; kelime ve anlam dünyasında bir izdüşüm olarak “Bileği Metni” de o… Yani bıçak bileniyorsa, metni bileyen bir şey, bir hal, bir düşünce, bir tarz, bir tür de olabilir… Çakmak taşı ateş yakıyorsa, bu tarzın metni de ateş yakma, kalplerde kor olma aracı olabilir… Rimbaud’a göre o hal, “ateş hırsızlığıdır” Rimbaud'un “Cehennemde bir Mevsim” ve “Aydınlanmalar” “bileği metni” türünün ilk örneklerinden sayabiliriz. Bu bağlamda en küçük ve bölünemez birim olarak adlandırılan monad, kelimeleri şiire taşır ve töz özelinden şiirler şekillenir. Ayrıca harflerin oluşturduğu yapıtaşı kelimeleri, anlama giydirilmiş kıyafetler olarak görenlerde bu tezi destekler bir taraftan. “Her işlevin özü, onun tohumudur” diyen RolandBarthes’in sözünde olduğu gibi aranarak bulunur adeta öz.”

Kitap zaman mefhumu üzerine gergef gergef işlenen mısralarla okurlarını bekliyor. Şiirler temasıyla, kelime dağarcığıyla, her iki şairin birbirlerine yakın üsluplarıyla farklı bir eser olduğunu okuruna hissettiriyor. Özellikle kadim medeniyetimizin yitik kelimelerinin yanında pek duymaya alışık olmadığımız yeni kelimeleri de bağrında taşıyor. Kitabın içinde yaptığınız zaman yolculuğunu bence farklı ekollerin kelimeleri ile hissediyorsunuz. Zira bir mısrada tasavvufi kavramlarla selamlaşırken diğer mısrada mitolojiden astronomiye dair farklı kavram ve kelimelerle çarpışabiliyorsunuz.

Başarılı bir eser olduğunu söyleyebileceğim kitabın içeriğini de siz okurlarımın merakına havale ederken her iki şairimizi de yürekten kutluyorum.