İki Şair Bir Kitap: Tekrarın Tiryakisi Zaman
Çoktandır hakkında yazmak isteyip de bir türlü fırsat bulamadığım bir kitap “Tekrarın Tiryakisi Zaman”…
Kıymetli
dostum İlkay Coşkun ve değerli şair Sinan Ayhan’ın ortak çalışması olan bu
kitap KDY yayınları arasından Haziran 2002 tarihinde çıkmıştı. Kitabın ilk
bölümü “Kayıp Zamana Ağıt” başlığı altında Sinan Ayhan’ın şiirlerinde oluşuyor.
Bu bölümde 18 şiirsel deneme ve 32 şiir bulunuyor.
İkinci
Bölüm ise İlkay Coşkun’un şiirlerinden oluşuyor ve “Zamanın Tansığına Uzun Bir
Yol” ismini taşıyor. Bu bölümde de 21’i şiirsel deneme ve 39 şiirden oluşuyor.
Akla
ilk olarak neden iki şair bir kitap sorusu geliyor ister istemez. Kitabı
elimize aldığımızda alışık olmadığımız bu durum hakkındaki açıklama da İlkay
Coşkun’u İlksöz yazısında mevcut. Coşkun yazısında şu açıklamalara yer veriyor:
“Nazire
şiiri yazma ve karşılıklı şiirlerle atışma, geleneğimizde olan bir uygulama.
Elinizdeki bu eserde şiirlerin bir konu bütünlüğünde ele alınması, kitap
cesametinde bir araya getirilmesi ilklerden olsa gerek. Gerek temanın
derinlikli işlenişi gerek alıntılar ve kalıp, bütünlüklü bir şiir belleğinin
oluşmasında önemli bir katkı sağlamış olduğu görülmektedir.”
Coşkun,
yazısının devamında amaçlarını; “Ağzı büyük savaşlarla, sıkıntılarla,
zulümlerle savaşıp umudu da taşıyan şairler, şiire küçük de olsa bir katkıda
bulunmak” olarak izah etmiş. Bu amaçla da şairlerimiz tomurcuk derdinde olan
bir ağaç misali şiirleriyle edebiyat bahçesinde çiçek olarak açmışlar. Kitabın
tamamını okuduğunuzda bu projenin amacına ulaştığını görüyorsunuz.
Coşkunun
açıklamalarına göre kitap basılmadan bir yıl bir önce Haziran 2021’de Şair
Sinan Ayhan’ın önerisi olarak proje olarak başlamış.İlk şiir bu öneri üzerine
ve herhangi bir tema belirtilmeksizin yazılmış. Devamında ise yazılan şiirlerin
üzerinde tema, form ve şiir sesi şekillenmiş. Ancak şiirler mektuplaşır gibi
birbirine cevaben yazılmış. Yani şairlerimizden birisi şiirini yazınca diğerine
göndermiş, o da bu şiiri birkaç defa okuduktan sonra ortalama üç-beş gün
içerisinde bu şiire nazire olacak şiirini yazıp diğer şaire göndermiş. Böylece
tema bütünlüğü, form ve ses olarak şiirler birbirine benzer bir kalıba otursa
da zaman zaman şiirlerde farklı atraksiyon ve metamorfoz gayretler degörülmüş.Bu
minval üzerine bir yıl boyunca şiirler ara vermeden yazılmış ve bu kitap vücut
bulmuş.
Süreç
bu şekilde kendi çerçevesinde devam ederken şiirler, geneline bakıldığında konu
ve imge olarakdaha çok “zaman, insan ve dünya” sacayağında oluşmuş. Sinan Ayhan
ise süreci “girift hâl, tefekkürde derinlik ve mutmain kalp” sacayağının
oluşturduğu fikrinde. İlkay Coşkun da bu durumu da Hz. Mevlana'nın “yürümeye başlayınca
yol kendiliğinden görünür sözüyle özdeşleştirmiş.
İlksöz
de dikkat çeken bir diğer açıklama ise Şair Sinan Ayhan’ın daha önce şiir,
hikâye, roman ve deneme türlerinde yayınladığı beş eserinde olduğu gibi bu
kitaptaki şiirlerinde de “Bileği-Metni”
yani “Cevher Söz” kuramını icra ettiğiydi. Bu kuramın ne olduğuna dair de şöyle
bir açıklama yapılmış yazıda:
“Bileği-metni” bir tür, “monad”,
“kökdörtlük”, “fark” da “bileği-metni”nin alt türleri veya alt söz sanatları
gibi. Şiir ortada duruyorken “Bileği-Metni” diye bir şeye gerek var mı peki.
Her şeyden önce kelam vardı. Bunun gibi şiirden önce “bileği-metni” vardı.
İsteyen buna da şiir desin, ama bunlar aynı keyfiyetler değil. Çakmak taşı,
bileği taşı neyse; kelime ve anlam dünyasında bir izdüşüm olarak “Bileği Metni”
de o… Yani bıçak bileniyorsa, metni bileyen bir şey, bir hal, bir düşünce, bir
tarz, bir tür de olabilir… Çakmak taşı ateş yakıyorsa, bu tarzın metni de ateş
yakma, kalplerde kor olma aracı olabilir… Rimbaud’a göre o hal, “ateş
hırsızlığıdır” Rimbaud'un “Cehennemde bir Mevsim” ve “Aydınlanmalar” “bileği
metni” türünün ilk örneklerinden sayabiliriz. Bu bağlamda en küçük ve bölünemez
birim olarak adlandırılan monad, kelimeleri şiire taşır ve töz özelinden
şiirler şekillenir. Ayrıca harflerin oluşturduğu yapıtaşı kelimeleri, anlama
giydirilmiş kıyafetler olarak görenlerde bu tezi destekler bir taraftan. “Her
işlevin özü, onun tohumudur” diyen RolandBarthes’in sözünde olduğu gibi
aranarak bulunur adeta öz.”
Kitap
zaman mefhumu üzerine gergef gergef işlenen mısralarla okurlarını bekliyor.
Şiirler temasıyla, kelime dağarcığıyla, her iki şairin birbirlerine yakın
üsluplarıyla farklı bir eser olduğunu okuruna hissettiriyor. Özellikle kadim
medeniyetimizin yitik kelimelerinin yanında pek duymaya alışık olmadığımız yeni
kelimeleri de bağrında taşıyor. Kitabın içinde yaptığınız zaman yolculuğunu
bence farklı ekollerin kelimeleri ile hissediyorsunuz. Zira bir mısrada
tasavvufi kavramlarla selamlaşırken diğer mısrada mitolojiden astronomiye dair
farklı kavram ve kelimelerle çarpışabiliyorsunuz.
Başarılı bir eser olduğunu söyleyebileceğim kitabın
içeriğini de siz okurlarımın merakına havale ederken her iki şairimizi de
yürekten kutluyorum.