İki öğün ve Birlik
İnsanların
da içinde yaşadığımız kâinatın da bir ilkeler manzumesi vardır. Tabiatın da
ilkeleri var. İş yapma usulünüzü de dostunuzu da düşmanınızı da belirleyen bu
ilkeler. Hatta bildirilenlere göre “çalıştığınızdan başkası yok ve dostlarınızın
kim olduğuna bağlı olarak öteki âlemde sizin için iyi ya da kötü bir yere” sahip
oluyorsunuz.
Yaptığınız
işle dostlarınızla ya da düşmanlarınızla önemlisiniz ya da değilsiniz.
Dostlarınız ya da düşmanlarınızla bir yere gelebiliyor ya da gelemiyorsunuz.
Yaptığınız işle ulaşabildiğiniz yeri, yetenekleriniz, kabiliyetleriniz,
başarılarınız kadar dostlarınız ya da düşmanlarınızın size verdiği veya
vermediği destekler belirliyor.
Tarihte
gelmiş geçmiş nice kişiler, toplumlar ve ülkeler var. Zenginlikte, güçte
döneminin en önde olanlarıdır bunlar. Ancak yine de tarihin mezarlığına
girmekten kurtulamamışlardır. Çünkü yaratılmış her şey için kâinatın temel
kuralı, “ölümlülüktür.”
Hür iradeniz
ile dostlarınızı ya da düşmanlarınızı seçersiniz. Bunlarla yapacağınız iş neyse
onu yaparsınız. İşinizi yaparken ilkelere uymazsanız büyük ihtimalle yem
olursunuz. Yem olursanız seçiminizin sonucuna etki eden ana ilke de
tabiatta şöyle yer alır: “Kaplanın dostluğu sadece iki öğün arasıdır.”
Doğusuyla
Batısıyla Roma, Firavunlar, Persler, vesaire birçok devletler nice galibiyetler
nice mağlubiyetler yaşayarak dönemlerine hâkim olmuşturlar. Büyük birlikler
kurarak büyük devlet olmuşlardır. En neticede tarih olmuşlardır. Dünyanın en
muhteşem birliğini kuran, adalet ve imar dağıtan Osmanlı Devleti bile çöküşüne
engel olamayıp tarih olmuştur.
Hepsi tıpkı
insanlar gibi doğmuş, büyüyüp gelişmiş ve neticede bir vakitte ölmüşlerdir.
İnsan ömrü elli, yüz yıl iken devletlerin ömrü de yüz, bin yıl gibi sürelerde
geçip giderek çökmüşlerdir. Çöküşün sebebi, kâinatın, tabiatın
ilkelerini, Birlik İlkelerini uygulamamış olmalarıdır.
Yanlış iş, yanlış dost, yanlış düşman seçmeleridir.
Yaptığınız
iş, edindiğiniz dost kâinatın ilkelerine,
tabiatın ilkelerine hürmet ediyorsa kuracağınız ya da kurduğunuz birliğe katkı
sağlayacaktır. Kâinatın ilkelerine de tabiatın ilkelerine de hürmeti yoksa ne
size ne sizi sevenlere ne sizin sevdiklerinize ne de ülkenize hiçbir katkı
sunmayacaklardır. Düşmanınız zaten her halükârda size katkı sunmamayı
önceleyecektir.
Oysa siz
Birlik ilkelerini ne kadar yoğun derecede uygularsanız o derecede iyi bir ülke
kurar ve yüzyıllar boyu yaşatırsınız. Sadece siz değil komşu ülkeleriniz,
dostlarınız da pâyidar olacaktır. Hatta düşmanlarınız dahi iyilik görüp kötülük
yapmaktan kaçınarak kazanacaktır. Ayrıca hayırlı işin kıyamete kadar mutlaka
hatırlayanı olur. Dolayısıyla hayırlı olan her iş ölümsüzdür.
Birlik
ilkelerini bozuyorsanız bozduğunuz ilk günden itibaren çöküşünüzü bekleyin.
Kendinizi ve geleceğinizi garanti altına almanın yolu birlik ilkelerini daima
zirvede tutmanızdır.
Birliğin
ilkeleri mi vardır? Vardır.
Ülkesine
göre, siyasi sistemlerine göre, toplumun din ve kültür yapısına göre
değişebilen kıymetlerdir.
Her
şehrimizde en az bir, pek çok şehrimizde birkaç üniversite var. Hemen her
üniversitede sosyal bilimlerle ilgili bölümler var.
Üniversitenin
insandan başka bir amacı mı var ki ülkenin ve ülkede yaşayan insanların
ihtiyaçlarını karşılamasın?
Üniversitenin
ülkenin kalkınmasından, fikir üretmekten başka bir
niyeti mi var ki nasıl birlikler kurulur, hangi sorun hangi birliklerle çözülür
sorularına çare aramasın?