İki Mümin Topluluk Çatışırsa
Günümüzde, halkı müslüman olan ülkelerin hemen tamamında bir takım huzursuzluklar ve çatışmalar yaşanıyor. Her türlü problemin çözümünde olduğu gibi bu hususta da Kuran-ı kerim ne öneriyor ona bakalım.
Kuran-ı Kerim, barış içinde olmamız ve onu korumamız hususunda bize yol gösteriyor ve buyuruyor ki;
Ey iman edenler, hep birlikte itaate (barışa) girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.” (2/208)
Ayeti kerimenin beyanına göre barış içinde yaşamalıyız. Bizi buna davet ediyor. Eğer müminlerden bazıları bu çağırıya uymaz da barışı bozar, savaşa kalkışırlarsa ne yapmamız gerektiğini de şöyle beyan ediyor.
"Eğer Müminlerden iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını bulup barıştırın. Şayet onlardan biri diğerine saldırmaya devam ederse saldıran taraf, Allah'ın hükmüne dönünceye kadar onlarla savaşın. Eğer Allah'ın hükmüne dönerse aralarını adaletle bulup barıştırın. Her zaman adil davranın. Şüphesiz ki Allah, adil olanları sever.” (49/9)
Yöresel ve küresel alanda dünyanın tamamında barışın nasıl tesis edilip korunacağını buradan anlamakta ve barışı esas alıp onu korumakla görevli olduğumuzu öğrenmekteyiz. Müslümanlar arasındaki çatışma ve çarpışmalara ilgisiz kalamayacağımız anlatılmakta ve çatışan tarafların arasını bulup barıştırmakla görevli olduğumuz beyan edilmektedir. “Bizi ilgilendirmez, biz karışmayız, ne halleri varsa görsünler” deme imkanımız yok.
İki Mümin grup ihtilafa düşmüşse ve de bu ihtilaf onları bir çatışma ortamına getirmişse üçüncü kişiler olaya mutlaka müdahale edecekler ve tarafları barıştırmak için gereken her şeyi yapacaklardır. Hatta “ne yapalım, söyledik ama dinletemedik” deyip kenara çekilmek de yok. Olay ortadan kalkıp barış gelinceye kadar gereken yapılmaya devam edilecektir. Bu gerekenler arasında haklı olanın tarafında yer alıp haksız olanla savaşmak da vardır ve bu husus açıkça beyan edilmektedir. Bunun adına “barış uğruna savaş” denir. Çünkü esas olan barıştır. Zira İslam demek sulh demektir, barış demektir.
İSLAM BARIŞ GÜCÜ
Müslüman gruplar arasında çıkan böyle bir çatışmayı durdurabilmenin en kestirme ve tek çıkar yolu Müslümanlar arası bir barış gücünün oluşturulmasıdır. Şu anda barışı sağlamak için sözde bir BM teşkilatı var ama özellikle Müslümanlar arasındaki çatışmayı önleme konusunda ne bir niyeti ne bir gayreti var. Zaten Müslümanların problemlerinin çözümünü gayri Müslimlerden beklemek ham bir hayaldir. Çünkü onlar bu meselelerin çözümünü istemezler. Müslümanları hiç hesaba katmaz, her türlü kötü muameleye de layık görürler.
Kur’an-ı Kerim bunu bize haber veriyor ve şöyle buyuruyor.
“Kitap ehlinden öyle kimse vardır k ona, büyük miktarda mal emanet bıraksan onu sana geri verir. Onlardan öyle kimseler de vardır ki bir dinar da emanet bıraksan, ısrarla üzerinde durmadıkça onu sana geri vermez. Bunun sebebi onların “ümmilere (Müslümanlara) karşı üzerimize hiçbir sorumluluk yoktur” demeleridir. Onlar, bile bile Allaha karşı yalan söylemektedirler.” (ali imran 3/75)
Ayeti kerimenin açık beyanından anlamalıyız ki Müslümanların problemlerinin çözümünü başkalarından beklemek beyhudedir. Bize ait problemlerin çözümü yine bizim tarafımızdan sağlanacaktır. Eğer biz bu problemlerle ilgilenmezsek başkaları araya giriyor ve husumeti körüklüyorlar, kavgayı büyütüyorlar. Hatta birçok yerde ihtilafı da onlar çıkarıyorlar.
Müslüman coğrafyanın problemlerini yine Müslümanlar çözecektir.
Bu konuda pratikte neler yapılabilir bunlarla ilgili düşünce ve görüşlerimizi de bir daha ki yazımızda arz etmeye çalışacağız inşallah.