Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Eylül 2020

İki mavi arasında…

İnsanın mavi renge aşina doğduğu söylenir. Ne kadar doğrudur bilinmez ama gerçeklik payının olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü yaşadığımız gezegenin en yaygın rengidir mavi. Denizler mavidir, gökyüzü mavidir, hayaller mavi... Daha sonra yavaş yavaş öğrenir insan renkleri. Tek renkle başlayan hayatımızda ilk önce renkleri öğrenir ve yavaş yavaş renklendiririz hayatımızı.

Dünyayı renklendirdikleri gibi dünyamızı da renklendirsinler diye duygular yükleriz renklere. Tabiatı güzelleştirdikleri gibi karakterimizi de şekillendirsinler isteriz ve ruh veririz onlara. Sadece insanların dünyasında değil, tüm canlılar âleminde önemli bir iletişim aracı kılınmıştır renkler. Sesleri sözlü iletişimde, kelimeleri yazılı iletişimde, renkleri ise görsel iletişimde kullanırız. Gözlerimizin gördüğü dünyayı doğru ve güzel bir şekilde algılaması için renkleri referans kılarız.

Renkleri hayatımızın her alanına yaydık. Tabiatta olduğu gibi, görsel sanatlarda, edebiyatta, estetik değer ve çağrışım zenginliklerinde kullandık onları. Edebî eserlerde, tasvirlerde, hayatın içindeki her türlü olay, duygu ve düşüncelerimizi yansıtırken renklere çeşitli anlamlar yükledik. İnsanların inanç ve milliyetlerinin ifadesinde ve birbirlerinden ayırt edilmesinde sonuna kadar kullandık renkleri. Yaradan’ın ayetleri olan ten renklerini nimet bilmeyip sınıflandırdık insanları onunla ve kıyafetinin rengiyle kademelendirdik onları. Mevsimleri sembolize ettik onlarla. İlkbaharın renginde, cennet tasvirlerinde, güzelliğin, gençliğin, tazeliğin, rahatın ve huzurun simgesi yaptık onları. “Rengi kula, sat bir pula”, “İneğin sarısı, toprağın karası”, “Fukaranın düşkünü, beyaz giyer kış günü”, “Al elmaya taş atan çok olur”, “Mavi boncuk dağıtmak”, “Yeşil ışık yakmak”, “Al kanlara boyanmak” gibi kültürümüze mal olan sözlerde andık onları. “Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!.. / İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.” (Yahya Kemal Beyatlı), “Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı/ Alev alev sardı her tarafımı.” (Sezai Karakoç) “Çok geçmeyecek aradan/Şöyle diyeceğim:/Bulutlar açmadı/Mavi gök orda mı” (Cahit Zarifoğlu) gibi usta şairlerin dilinde ölümsüz dizelere dönüştü renkler. Tasavvufi hayatımızda “rengine/boyasına boyanmak”, “rengine girmek”, “aynı renklerle renklenmek” gibi deyimlerle zikrettik onları. Hayatın her alanında olduğu gibi, nefsimizin derecelerini ve hatta ölümü bile renklerle ifade ettik. Yönleri, kadın ve erkeği, büyüleri, gezegenleri, dinleri, her şeyi ama her şeyi renklerle anlattık.

Zaman zaman farklı manalar da yükledik renklere. Sonsuzluğa ve özgürlüğe tutkunluğumuzun adına mavi dedik. Bilgeliği, güveni ve sadakati maviyle anlattık. Huzuru mavide aradık.

Aşklarımızı, samimiyetimizi, gücümüzü, heyecanımızı kırmızı ile anlattık. Tutkumuzu yükledik kırmızıya. Hâkimiyet kurmaya çalıştık onunla karşımızdakilere.

Hayat kaynağı olarak gördük sarıyı. Dikkat edilmesi gereken renk olarak sunduk ve uyarıları onunla yaptık. Geçici mutlulukları onunla tarif ettik.

Gösteriş ve şatafatta, cesaret ve güvende, otorite ve verimlilikte turuncuyu kullandık.

Doğayı yeşile boyadık huzur versin diye. Yaşamı, gençliği, yenilenmeyi, ümitleri, dinçliği ve cömertliği onda aradık. Ona bakınca rahatladı gözlerimiz ve göz bebeklerimiz.

Asalet, lüks ve romantizmi morda; narinliği, neşe ve güveni pembede; fıtrattaki varlığından dolayı doğallığı kahverengide; sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği lacivertte; saflığı, temizliği ve istikrarı beyazda; duygusallığı, hüznü, hırsı ve kötümserliği siyahta; mütevazılığı, ciddiyeti ve uzlaşıyı gride aradık. Yetmedi renkler, birbirine karıştırıp yeni yeni renkler ürettik ve onlara da farklı anlamlar yükledik.

Bütün bu renkler arasında bir ömür sürdük ve mavi renkle başlayan hayatımızı mavi renge doğru yürüyerek tamamladık. Bazen mavi ile kahverenginin kucaklaşması, bazen bütün renklerin kaynaşması olarak gördük dünyayı, bazen de sadece siyah beyaz geçti günlerimiz. Çok çeşitlendirdik renkleri ve her birine başka isimler, ayrı anlamlar yükledik.

Biz mi renklere anlamlar yükledik, renkler mi bize duygu?

Renk tercihlerimiz tesadüfler üzerine mi yoksa kişiliğimiz ve bundan doğan ihtiyaçlar üzerine mi oluştu?

Kaynağı ilahi olan renklerle güzelleşti dünyamız.

Bütün bunlara karşın Yaradan’ın renklerle güzelleştirdiği dünyayı kirlettik ihtiraslarımızla.

Her şey bir yana, asıl gerçek, inandığımız ebedi hayatın bu hayattan çok daha renkli olacağıdır vesselam…