İki Kul, İki Şair
7 Haziran iki kulun bu fânî dünyadan göçtüğü gündür. İkisi de “abd” yani Yüce Yaratıcı’ya kul idi. Abdurrahman Cahit Zarifoğlu ve Abdurrahim Karakoç, minnetsizce yaşamış ve sözünü haktan yana kullanmış iki büyük şair. Önce kul, sonra şairlikleri geliyor ikisinin de.
Cahit Zarifoğlu, devrinin şairi veya devrin hâkim anlayışının adamı olmamıştır. O, her zaman farklı bir bakışa, söyleyişe, duruşa, anlatıma sahiptir. Genç denebilecek yaşlarda bile hayallerinin peşinden gitmiştir.
Lise yıllarında E. Bayazıt, M. Akif İnan, R. Özdenören ve A. Özdenören gibi arkadaşlarıyla Hamle adlı okul dergisini çıkarmıştır. 1962’de İstanbul’da Sezai Karakoç’la tanıştı, 1969’dan itibaren Ankara’da Nuri Pakdil’in çıkardığı Edebiyat dergisinde yazmaya başladı. 1976’da arkadaşları Rasim Özdenören, Erdem Beyazıt, Alaeddin Özdenören’le Mavera dergisini kurdu.
Edebî kişiliğinde N. Fazıl ve Sezai Karakoç’un etkili olduğu söylenir ama kanaatimce her ikisinden de başka bir söyleyişe sahiptir
“Yasin okunan tütsü tüten çarşılardan/Geçerdi babam/Başında yağmur halkaları” dizeleriyle başlayan şiirinde içi ve dışı bize ait ve bizim olan bir hayatın insanının portresini çizdiği ilk kitabı İşaret Çocukları’nda tabiatın sesi olmuştur. Tüm canlılığı kıpır kıpır görebildiğimiz bir manzara vardır şiirinde.
İkinci şiir kitabı Yedi Güzel Adam’da dilinin destansı bir tona büründüğünü görürüz. “Yedi adam biri bir gün/bir kan gördü/gereğini belledi” diye seslenen şair, “Beyaz haberlerim var kardeşlerim” çağrısıyla devam eden şiirini destansı bir hikâyeye dönüştürür ve “Bir kez daha vurdum ya Allah diye açtığım yaralara” dizesiyle de hangi bilinçle bilendiğini ve nereye koştuğunu anlarız “Yedi Güzel Adam” şiirinde. Yedi Güzel Adam, günümüzde yalnız bir şiir kitabı değil, bir davanın ve yolun sembolü olan şairleri temsil eder.
“Bütün azalarını harbe çağır/Sofran açılsın elin şehit ballarından alsın” dizeleriyle başlayan “Afganistan Çağıltısı” isimli şiirinde “Adamlarımız yiğit/Kadınlarımız hamarat/Çocuklarımız dolu bilinç harmanı/Köpeklerse sayılı” diyor ve kendi medeniyet değerlerimizi dile getirerek, “Hani dengeler kuracaktık/batının kızıl ulusları bindokuzyüz seksen kölelik yapmak/ istemiyorum” çıkışı ve duruşuyla başlattığı savaşın da kahramanı olduğunu okuyoruz ve devam eder o soylu çağrısına “Haydi zemini düzledik alt yapısını kurduk savaşın/Dikil yanıma/Ellerimizde birer çakıl taşı/Onlarla dikilelim karşı karşıya”
Cahit Zarifoğlu, özellikle çocuk edebiyatı alanında verdiği eserlerle dikkat çekmiştir. Çoğu yazarın ihmal ettiği bu alanda oldukça başarılı eserler veren Zarifoğlu’na, 1984’te Türkiye Yazarlar Birliği çocuk edebiyatı dalında ödül vermiştir.
“Ne çok acı var!” diye başlayan “ Yaşamak” adlı günlükleri edebiyatımızın seçkin eserleri arasındadır.
“Bucak bucak, köşe köşe/Kara taşa, kor-ateşe/Yıldıza, aya, güneşe/Hak yol İslâm yazacağız” marşıyla ruhlarımızı derin uykudan uyandıran büyük şair Abdurrahim Karakoç da 7 Haziran’da göçmüştü.
İlk şiirlerini 1955’te Elbistan’da çıkan Engizek gazetesinde yayımlamıştır. Köyde doğup büyümüş olması halkın yaşamını, fakirliğini, sıkıntılarını tabiî bir üslûp ve etkili bir dille anlatmasını sağlamıştır. Hasan’a Mektuplar (1965) bu anlamda yazdığı şiirlerden oluşmuş ve tanınmasını sağlamıştır. Karakoç’un şiirlerinde mert, yiğit ve çaresiz Anadolu insanın isyanını ve sesini görürüz. Sözünü dosdoğru söylemiş, eğmemiş, bükmemiş ve bir ok gibi atmıştır. Onun şiirlerinde yalana, hileye, adam kayırmaya, torpile, haksızlığa, ihanete, kirli siyasete karşı duruş vardır. Cesur bir şairdir, Dadaloğlu’nun havası, Köroğlu’nun ruhu vardır onda. Derelerden akan berrak sular gibi tertemiz bir sevgi ve Yunus’tan ilham söyleyişler vardır.
7 Haziran’da iki kulu, iki büyük şairi uğurladık. İki dava adamıydı onlar, devrin şatafatına aldanmadan ve minnet eylemeden insanlık ödevini, kulluk mesûliyetini, şahit olduğumuz kadar, bihakkın îfâ ederek ayrıldılar dünya durağından. “Burası dünya, ne çok kıymetlendirdik. Oysa bir tarla idi; ekip biçip gidecektik.” mesajıyla hayata veda eden Cahit Zarifoğlu ve “Gölgesinde otur amma/Yaprak senden incinmesin/ Temizlen de gir mezara/Toprak senden incinmesin” diyen Yunus gönüllü Abdurrahim Karakoç’u rahmetle minnetle yâd ediyoruz.