İki kere düşünmek
Değerli okurlarım bugünkü makaleme merhum Mehmet Akif'in şiirlerinden küçük bir alıntı ile başlamak istiyorum.
"Tarihi tekerrür diye tarif
ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi tarih"
Zor yılların adamı milli şairimizin dizelerinden
anlıyoruz ki, yaşanmışlıklardan ders alma özürlü bir toplum haline
gelmişliğimiz devam ediyor.
Devam ediyor diyorum çünkü her şey ayan
beyan ortada olmasına rağmen nerede ise her alanda savruldukça savruluyor ve
savrulanları gördükçe ettiğimiz ah vahların bir değeri de yok.
Ülkemiz birçok alanda savrulmada dünyanın
belki de öncü ülkelerinden biri.
Bugünlerde yeni bir savrulmanın anaforu
toplumun tüm kesimlerini etkilemeye devam ediyor.
Son birkaç aydır ekonomimiz ile ilgili
devletin aldığı kararlar ve bunun sonucu yaşananları, ne devletimizin ilgili
kurumları, nede muhalefet edenler sağlıklı ve doğru bir şekilde vatandaşa
aktarmayınca olanlar oldu ve olmaya da devam ediyor.
Bilen, bilmeyen, bilmediğini bilmeyen,
doğru ve yanlışlarla ilgili, ilgisiz herkes birbirine havada yüzen uçuk kirli
bilgileri satıp duruyor.
Havada uçuşan bilgi insanlarımızın zaten
bulanık olan zihinlerini daha da bir bulandırdı ve ok yaydan çıktı.
Birlik hamurumuza su katanlar bu puslu
havayı fırsata çevirip öldük bittik battık naraları ile yeniden tencere tavada
tutturdukları nakarat ile vurun abalıya dercesine içinde bulunduğumuz geminin
sağını solunu delmekle meşguller.
Al birini vur ötekine türünden garip bir
duruş bu.
Bu duruşta yarış halinde olmanın devlet
ve millet düşmanlarının dışında kimseye bir faydası da yok.
Olamaz da.
Dışardan gelen oklara tahammül etmek
mümkün ancak içerden gelen oklar acıtmıyor desem yalan olur. Yerli ve yabancı
muktedirler engin denizlerde yüzen gemimizin su almasına daha fazla müsaade
etmemeli.
Cennet vatanımız aç kurtların insafına
bırakılmamalı.
Konuyu biraz açmak için Allah’ın resulü
efendimizin bir hadisini hatırlatmak istiyorum. Efendimiz şöyle buyuruyorlar. ”Bir
koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun sürüye verdiği zarar mala
mevki ve makama düşkün bir insanın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir”.
İnsanlığın huzur ve saadeti için
gönderilmiş son peygamber efendimiz bu hadisi ile ne demek istiyor acaba?
Zor ama önemli bir soru bu.
Dini bütün bir millet olarak övünmeyi ne
kadar hak ediyoruz sorusuna verilecek cevabımız var mı? Varsa ne kadar
samimiyiz.
Sınıfta kalanlar önce kendilerinden
başlayarak sebep sonuç ilişkisini iyi irdelerlerse hem kendileri için hem de
toplumsal güven erozyonunun bir nebze olsun azalmasına vesile olabilirler.
Mesela döviz biriktiricisi güruh.
Kasasına doldurduğu dövizlerin kendini kurtaracağı zannı ile hareket ederek her
koyun kendi bacağından diyorsa vah ki, ne vah. Sadece yazıklar olsun demekle
iktifa ederim.
Aynı şekilde bulunduğu makamın hakkını
vermek şöyle dursun gün bugün diyerek mal mülk sevdasının sarhoşluğu ile
yetimin hakkına da göz dikerek, susuzluğunu deniz suyu içerek gidermeye çalışan
bir aceze gibi karnını patlatıyorsa ona da yazık.
Devlet malı deniz yemeyen domuz diyen güruhun
kuyruğuna takılmayı marifet sanarak, otun deveyi yardan uçurduğu gibi bir akıbet
ile karşılaştıktan sonra eleman çekiyorsa buna da eyvah.
Daha çok eyvahlarımız var aslında.
Körler ve sağırlar birbirini ağırlamaya
devam ede dursun.
Gidişatın iyi olmadığı açık ve net
ortada.
Gerisi lafı gürzaf.
Ne mutlu bu ölçünün sınırları içerisinde
yaşayarak örnek olan insanlarımıza. Konuşmak etkili olsa da yaşayarak konuşmak,
ya da hal dili ile konuşmadan yaşamak çok ama çok daha etkili. Sözün gücüne
itibar giderek zayıflıyor olsa da omurgalı duruşla sükûtun gücü giderek
artıyor.
Atalarımız bu geçeklikten dolayı olsa
gerek söz gümüşse sükût altındır demiş.
Gören için her şey ayan beyan ortada.
Aklını kiraya vererek başka melekelerini
çalıştırarak mutlu olacağını zanneden gafiller bu dünyada olmasa da, hesabın
hasbi olduğu alemi bekada hüsranda olduklarını elbette anlayacaklar.
İş işten geçtikten sonra anlasan ne yazar
anlamasan ne yazar.
İş işten geçmeden her bir vatan evladı
şakaklarını ellerinin arasında sıkıştırarak iki kez düşünmeli.
Birincisi din-ü devleti için. İkincisi de
sorumlu olduğu nesebi için.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.