Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.55
Gram Altın
2478.41
BIST 100
9591.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Eylül 2022

İki günde iki milyon

Makalemin başlığından da anlaşıldığı gibi, hükûmet edenler daha fazla gecikmeden sosyal devlet olma ilkesinin icabı olan icraatı ile bir kere daha vatandaşına bana güvenin dedi. Alım gücü yuva edinmeye yetmeyen yüzbinlerce insanımız Cumhuriyet tarihimizin en büyük ve en kapsamlı sosyal konut projesi sayesinde ev sahibi olacak.

Hem de öyle bir eve sahip olacak ki, alt yapısı tamamlanmış iç dizaynı oturmaya müsait ve mahalle konseptinde camisi, marketi, sosyal donatısı ile tam ve mükemmel. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz atasözümüze tam da uygun bir icraat olacak ve binlerce aile ev sahibi olarak sebep olanlara dua edecek.

Yapandan edenden Allah razı olsun.

Ancak sosyal medya, görüntülü ve yazılı basında, ses getiren bu devasa projeyle ilgili yorumlara baktığımda sükûtu hayale uğradığımı itiraf etmeliyim.

Aman Allah’ım… Muhalefet etmenin şerefi, edenlerin de şereflisini nasip et demekten kendimi alamadım.

Bu kadar savrulmayı uçuk kaçık akla mugayir açıklamaları kelli felli insanların ağzından veya kaleminden döküldüğünü görünce millet olarak neden iflah olmadığımızı anladım.

Bu kafa ile biz iflah olmayız.

Bu kafanın sahiplerinin de islâhı benim penceremden gördüğüm kadarı ile pek mümkün değil.

Yine de Allah müstehaklarını versin diyorum.

Muhalefet etmek her şeye ama her şeye bodoslama karşı olmak demek olmamalı.

İktidar olmak yıpratıcıdır. Çünkü haklı haksız bir sürü beklenti ile karşı karşıya ve verilen vaatler de yerine getirilecek.

Elbette meyveli ağaç taşlanır.

İdare edenlerde insan ve Orhan Babanın demesi ile de “hatasız kul olmaz”.

Çevre bakanımız son birkaç gündür proje ile ilgili akla hayale gelmeyen abuk sabuk tüm sorulara, içtenlikle açık ve net cevaplar vermesine rağmen niyeti üzüm yemek olmayan art niyetli bağcı dövücü sorular sosyal medya pazarında TT yapılarak keriz avına böyle önemli bir projede de çıkılmasını hiç mi hiç samimim bulmuyorum.

Ama ne yapalım.

Durum bu.

Sabır ve sebat silahı ile teçhizatlanarak beklemekten başka çaremiz yok.

Bekleyeceğiz ve inşallah evlerin teslim törenini de göreceğiz.

Tıpkı Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) tadilat sürecinde yalan tüccarlarının piyasaya sürdüğü yalanlarda olduğu gibi bekleyeceğiz.

AKM açılış töreninde gördükleri karşısında yüzleri kızarmayanlar belki bu devasa projenin açılışında yüzleri kızarır da bizler de görürüz.

****

Seçim sathı maili

Seçim sathı mailine erken de olsa girdik. Perşembenin gelişi Çarşambadan belli oldu ve böyle devam ederse siyah ve beyazdan başka bir renk bırakmayacağız.

Halbuki gökkuşağından bile onlarca hatta yüzlerce tonda renk üretmek mümkün. Birisinin beyaz dediğine anında siyah demek gibi akıl dışı bir durumla karşı karşıyayız.

Yalan üzerine kitaplar yazan seminerler verenlerin dümen suyuna balıklama atlayanları gördükçe içim cız etse de durum bu maalesef.

Hele son günlerde yüce dinimiz ve peygamber efendimiz üzerinden giderek dozu artan tartışmalara şahit oldukça hayıflanmamak ne mümkün.

Ben yıllardır diyorum bazı dostlarım ise Osmanlı dedelerimizin gerilemeye başladığı tarihi baz alarak 300 yıldır diyor. Dedelerimizin bıraktığı miras üzerinden bugünün yaşanmışlıklarını değerlendirdiğimizde belki bir çıkış yolu bulabiliriz.

Hadimi olduğu kadar haini de bol bir milletin evlatlarıyız.

Kim kime göre hangi argümanlarla hadim veya hain bu soru üzerinden yakın geçmişe hatta geçen hafta yaşadığımız İstanbul’daki metrobüs kazasını ve İzmir’in kurtuluş gününde yaşananlara dijital ve sosyal medya üzerinden yazılanlar çizilenler üzerinden bir bakalım.

Kazanın metrobüs şoförünün hastalanması ile ilgili olmasına rağmen bu durumdan vazife çıkarmaya çalışanları görünce pes dedim.

İstanbul, son üç yıldır her şey çok güzel olacak sloganı ile başkan seçilen İmamoğlu tarafından çok güzel yönetiliyor veya çok berbat yönetiliyor gibi siyan beyaz tondan çok grinin tonları ile bir değerlendirilse ve vatandaşın seçtiği başkan ön yargısız eleştirilere muhatap edilse daha güzel olur gibime geliyor.

Çiçeği burnunda bir başkan olduğu dönemde, açılışı yapılan Başakşehir Çam Sakura Hastanesinin yolunu büyük bir aşk ve şevk ile yapması gerekirken ödenek yokluğundan dem vurması, Fazilet durağı gibi bir safsataya balıklama atlayarak kendisine rey vermeyen vatandaşı ağır ithamlarla suçlaması, İstanbul kar sel gibi doğal afetlere teslim olduğu zamanlarda başkanın ortadan kaybolması gibi garabetler için zevahiri kurtarıcı bahaneler üretmek ne kadar gayrı ahlaki ise, aynı şekilde metrobüs sürücüsünün hastalanmasına bağlı kazayı başkana veriştirmek için sebep görmek de aynı gayrı insaniliktir.

Seçim döneminin zorlu geçeceği bugün yaşadıklarımızdan anlaşılıyor. Aklı selimimizi rehberimiz olarak kullanalım. Duyduğumuz gördüğümüz velhasıl her türlü gelen bilgiyi de akıl süzgecimizden geçirerek değerlendirelim.

Bu tercih bizi ne rezil, ne rüsvay, ne de berbat eder.

Etse etse ihya eder.

Sağlık ve mutluluk dileklerimle.