Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2962.14
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Nisan 2023

İki devran, bir dost.

‘Arkadaş’ kelimesinin etimolojik kökenihoşumuza gitse de ‘dostluk’ kelimesi,arkadaşlıktan çok daha fazlasını içeren anlamıyla insan ilişkilerinde ayrı bir yer tutar. Bu nedenle dostluğusadece insanlar arasında vukubulan kuvvetli bir bağ olarak görüponu dar bir alana hapsetmek, ona yapılacak en büyük kötülükolur. Eğer ‘dostluk’kelimesinin bir kalbi olsaydı,adına yakışmaz bir şekilde bu duruma çok kırılırdı. Çünkü dostluk, samimiyetsizlerce mahkûm edilmiş olmasınarağmenzincirlerini kırmış,derin bir kavramı ifade eder.Sınır tanımayanbu derinliği anlamak,hem onu daha iyi tanımamız için hem de sağlam dostluklar kurabilmemiziçingerekliliktir. Bu nedenle dostluğu, zaman ve mütekabiliyet üzerindenanlamak gerekir.

Zaman bakımından düşünüldüğünde dostluğun, zamansızya da her an ortaya çıkabilecek bir tevafuktan ibaret olmadığı,filizlenmek için sonbaharı ya da ilkbaharı beklediği görülür.Dostluğun ilk ya da son oluşu fark etmeksizin ‘bahar’la yanlış bir şekilde ilişkilendirilmesinin önüne geçmek için, onun daldaki bir çiçekveya tekâmül edeceği tatlı, şaşaalı bir meyve değilkökün kendisinden ibaret olduğunu hatırlatmak gerekir. Ağaçların birbirleriylekonuştuğunu,ihtiyacı olan vitaminleribirbiri ile paylaştığını bilmeyen çoğunluğu‘kaideyi bozmayan istisnalar’ olarak kabul edersek;ormandaki bir ağaçla şehirdeki bir ağacın farklılıklarının dostluğun ne demek olduğunuyukarıdaki cümlelerden daha iyi anlatabileceğini de söyleyebiliriz.

Mütekabiliyet esasına göre düşündüğümüzde ise dostluğunher şeyden öte karşılıklı güven duyma hali olduğunu görürüz. Çünkü güven hissi, kalbinizde ve ruhunuzda dolaşmadıkçadünyanın neresine giderseniz gidin güvende değilsinizdir.Eşya, insan ya da başka canlılar -muhatabınız ne olursa olsun- sağlıklı bir ilişki kurmanın ilk adımını‘güven hissi’ oluşturur.Sınırı geçerek İlahi hikmetle dünyaya gönderildiğimizden beri bu böyledir veHz. Âdem ile Hz. Havva’nın kıssası bu manada ilk ve en etkili misaldir.

Zaman ve mütekabiliyet esaslarının akabinde, dostluğun yalnızca canlılarla değil başka varlıklarla da kurulabileceğini hata bunun daha uzun soluklu olabileceğini birkaç misal üzerindentemaşa edelim.

***

İnsana dost olmak,göz içi boşlukları dolduran bir sıcaklıkla başlayıp,dua kabilinde bir selamla ilerleyen, dertlerin paylaşılmasıyla yıkılmaz bir hal alan, mutlulukların paylaşılmasıyla zirveye ulaşan vedünyadaykennatamam olan bir yolculuğu ifade eder.Bu birliktelik dünyayı aşamayacak kadar değersiz ve meşakkatsiz olmadığı için ancak ve ancakmenzili ahiret olan bir yoldaşlığa uzandığında tamamlanmış olur.İki devran arasında sürecekolan bu yolculuktaunutulmaması gereken şey, vefanın dacefanında dostluğa dâhil olduğudur.

Kitaba dost olmak,içinde bulunulan durumun kelimelere ve onların toplamı olan cümlelere dökülmüş haliniya da bunun tam tersini ifade eder.Dostluk satır satır ilerlerken bu dostluğun gereği olarak yapılacak tek iş, hayatın tam ortasına atılmak üzere cümleler biriktirmek ve zamanı geldiğinde çayıra salınan kuzular gibi onları dudaklardan salıvermektir.

Fikre dost olmak,fikri desteklemek, ona karşı olanları sükûnetle dinlemek, değerlendirmek, zaman zaman ‘acaba yanılıyor muyum’ diyebilmektir.O fikre önce dost olmak sonra ondan beslenmektir. O fikri olur olmaz mekânlarda temel dayanaklarından ve çıkış gerekçelerinden uzaklaşarakdostluğa yakışmaz şekilde, ruhsuzca dile getirmek o dosta yapılacak en büyük vefasızlıktır.Vefakârlık ise dost olunan fikirle,geçmişe ilmek ilmek örülmüş bir asma köprü atmak ve geçmişle kuvvetli bir bağ kurmaktır.Tıpkı rahmetli Fethi Gemuhluoğlu’nun dediği gibi “Fikre dost olan tarihe dost olur.”

Dua’ya dost olmak,insanın kendine dost olmasının zirvesidir. Duayı dost edinen acizliğinin farkında olup Rabbine iltica eden herkesin şiir yazabildiği, herkesin iyi bir yazar olduğu mekânda muhabbet ehli olur. Dünyayı kuyu bilene Yusuf’un, türlü türlü dertlere duçar olanlara ise Yunus’un,Eyüp’ünkıssasını fısıldayan dosttur dua.O’ndan gelen her ne varsa baş üstüne konması ve bunun getirdiği teslimiyet, yalnızca duanın bir sonucu olarakinsanı kemale erdirir.O nedenle derler ki; Duayı dost edinmiş olanların kalbini kırmayın, çünkü onlar kalpleriyle beraber Rablerineiltica etmiş ve Yunus Emre’nin dediği gibi, “Dost burdadır bize ne gam!” demişlerdir.

Selam, selamet ve hayırla…