İki çocuk bir olunca...
İki gönül bir olunca her türlü zorluğa göğüs geren, huzuru sevgiyle
hisseden, birliktelikler akla gelir. Aile, dostluk, kardeşlik, akraba vs. Bu
gönül bağlarına ne çok ihtiyacımız var.
Peki ya çocuklar?
Birbirini hiç tanımasa bile iki çocuğun bir araya gelmesiyle nice
oyunlar kurulduğuna hepimiz şahidizdir.
Şimdilerde de bu böyle. Lakin yolunda gitmeyen azalan, gürlüğünü
kaybeden bir şeyler var. Nasıl olur da oyunun -çocuk- / çocuğun -oyun- demek
olduğu kavramlar birbirine yabancı ve uzak köşelere giderler.
Ev ziyaretlerine gitmek istemeyen çocukların derdi de bu aslında.
Odasındaki sanal dünyadan çıkıp canlı ortama girdiğinde yaşıtlarıyla kaynaşamama,
birebir fiili oyunlar kuramama.
Hoş… iki çocuğun elinde de tablet varsa suya sabuna değmeden hatta hiç
konuşmadan eve gidilecek vakte kadar çocuk odasında zamanı doldurabiliyorlar.
Dijital oyunlar, çocuklara bireysel olarak katkı sağlıyor olsa da eksik kalan
kısımlar aktif bir arada oluşlarla kapatılır.
Oyun, çocuk fıtratında en önemli hareket ve öğrenme tezahürüdür. Çocuk,
oyunla hayatı öğrenir. Kalbi duran bir hastaya anında müdahale kadar, oyun oynamayan
hep izleme taraftarı olan çocuğa müdahale gerekir.
Nerde nasıl bir sorun var, mercek tutmalıdır.
‘’Fıtrat üzere kaldıkça arızalanmazdı kilit
Rahat dönerdi anahtar’’
Oyun çocuğun fıtratına özgü,
hareket, kurgulama, deneme yanılma, kaybetme, mutlu olma bilgisini içselleştirmedir.
Evcilik, komşuculuk oynayan bebeğini sallayan, arabalarla garaj yapan,
şirket kuran, farklı işleri oyuna döken, baba olup dışardan ekmek getiren
çocuklar. Kâh toplantıya katılan, sokak maçlarında grup oyunlarında
arkadaşlarıyla bir arada olmaktan zevk alan çocuklar.
İnsan ilişkilerinde temel olan bu oyunlar hayata provadır. Birebir
hayatın içindedir bu oyunlar. Ki bu oyunlar daha huzurlu sevgi dolu bireylerin
oluşumu, tiyatro, sinema, resim edebiyat, müzik daha nice sanat dalına da
ilginin, yakınlığın başlangıcıdır Ebeveynlere düşen çabalar çok önemlidir.
‘’Çocukluk arkadaşı’’ kavramını okuldan çok mahallede ediniriz. Şimdi
mahalle kavramını kaybettik büyük şehirlerde de! Site içinde bireysel
takılmaların aksine takım ruhunu geliştirebiliriz. Dostluk sevgi ruhu bu
oyunlarla geleceğimize yansır. Birlik beraberlik sorumluluk merhamet duygularını
bu vesile ile işleyebiliriz.
Değilse yalnızlaşan bireyler adımlayacaktır sokakları. Toplumla karşı
karşıya kaldığında ‘’sudan çıkmış balık ‘’misaliyle benzeşme çocuklarımıza
yapacağımız en büyük kötülüktür.
varsa kardeşi onunla başlayan paylaşım, oyun, iş birliği bu komşu
akraba çocuklarıyla büyümekte, beraberinde okul ve toplumsal nice bağı
beraberinde uyum içinde getirmektedir.
Evcilik oynamayan çocuklar için aile kavramının anlamı olmayacağı gibi
oyun kuramayan oyuna adapte olamayan, grup içinde sorumluluk alamayan bekleyemeyen,
hep önce ben diyen çocuklarımız hayatın
silleleriyle karşılaştıkça hayata karışmamak için ellerinden geleni yapacaklardır.
Çocukluğumda evcilik oynarken evimizi de yaşanır huzurlu hale
getirmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Kardeşim de evin ihtiyaçlarını kışın odanın
içinde, yazın bahçede üç tekerlekli bisikletiyle turlayarak getirirdi. Hatta
annem dedemin heybesinin minyatür halini erkek kardeşlerime dikmişti.
Heybeye önce oyun dolduran çocuk, zamanla nice insanın ihtiyacını
dolduracaktır. Vermeyi, sevmeyi, paylaşmayı sorumluluğu dolduracaktır.
En mühimi hayatı dolduracak hayat başarısının tüm başarılardan daha
üstün olduğunu öğrenerek. Neslimize vereceğimiz en büyük kıymet onları
fıtratlarına uygun yetiştirmek olacak ki oyun ve oyuncağın ehemmiyeti toplumsal
iletişim yapacağı işte başarılı olmanın zeminidir.
Hiçbir işte dikiş tutturamayan, mızıkçı, kavgacı veya kabuğuna
çekilmiş yalnız insanlar çocukluk oyunlarından mahrum veya hep bencillikle
yürümüş insanlardır.
İnsan ilişkilerine hayat başarısına damga vuran oyunlarımızın ,çocuklarımızın
fiziksel ve ruhsal gelişimine sağlayacağı katkıları düşünerek gerekirse içine
biz de dahil olarak sokak bahçe oyunlarıyla çocuklarımızı tanıştıralım. Varsın
tüm kavgaları benlik davalarını çocukken yapsınlar oyunda yapsınlar da
öğrensinler, hayata hangi adımlarla başlayacaklarını. Zamanında çıkarsınlar
sırtlarından ben postunu. Biz olmayı öğrendikçe hayatın kolay güzel ve
yaşanılır olduğunu fark edeceklerdir.
Deşarj olmanın, bağlı olmanın yeri gelince özgür olmanın, grup olmanın
çok olmanın, çoğul olmanın, dost olmanın fedakâr olmanın, güçlü olmanın,
sabırlı olmanın adıdır oyun…
Ne dersiniz bir uçurtma süzülüşü bir yakan top bir mendil kapmaca ile yapılan bir başlangıcımız olabilir çocuklarla.
Ruhundaki çocuğu öldürmeyen büyükler de oyunların lezzetiyle çocuklara karışabilir vesselam.