İki Bakanlık
Büyük bir ihtimalle bugün Ak Parti'nin Genel Kurulu'nun ardından hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından Binali Yıldırım Beyefendiye verilecektir. Hayırlı uğurlu olsun. Ahmet Davutoğlu ve daha önceki dönemde de hükümet başarılıydı ve zaten aziz milletimiz seçimlerde büyük teveccüh göstererek bu hizmetlerin devam etmesini istedi. Bize düşen iyi hizmetleri görmek, eksikliklere de işaret etmek. Tenkit budur, doğru değerlendirmedir. İyiye ve kötüye, doğruya ve yanlışa dikkat çekmektir. Ötekisi sadece yıkıcı eleştiri olur ki, yapana da yapılana da hayrı olmaz, faydası dokunmaz.
Zaman zaman dile getirdiğim bir husus vardır ki, o da şudur: Hükümet, bir çok alanda muvaffak olduğu halde kültür konusunda istenilen, beklenilen noktaya gelinmiş değil. Bunu bizzat en yetkili kişiler de zaman zaman dile getirmiş, 'eğitim' ve 'kültür' konularında tam başarılı olamadıklarını ifade etmişlerdir. Ki bu da hakkaniyetli bir özeleştiridir. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda son 14 yıl içinde "Beş Şehirli" gibi bazı güzel projeler elbette gerçekleştirilmiştir. Ama yapılamayan bir çok hizmet de vardır. Bunda kusur, bakanların ve bakanlık mensuplarının mıdır, bence hayır! Biliyorum ki, bugüne kadar bir çok önemli proje arzu edilmesine rağmen bütçe yetersizliğinden gerçekleştirilememiştir. Kanaatimce bu açmazda en büyük hata, bu iki önemli konunun tek çatı altında toplanmış olmasıdır. Yani 'kültür'ün ve 'turizm'in aynı bünyede olması doğru değil. Geçmişte Kültür Bakanlığı tek başına idi ve çok daha müessirdi. Ama zamanla pasifize edildi ve neredeyse kabinenin en az değer verilen bakanlıklarından birisi oluverdi. Halbuki bir millet kültürüyle, edebiyatıyla, sanatıyla ve medeniyetiyle var olur.
Sanırım bu bakanlığın etkisinin azalmasında belediyelerin ister istemez dahli oldu. İstanbul'da ve Anadolu'da bazı belediyeler çok çalışıyor. Neredeyse kültürel faaliyetlerin büyük bir bölümünü de onlar omuzluyor. Toplantılar, seminerler, konferanslar, paneller, fuarlar, kurslar, sempozyumlar, yarışmalar, sergiler, sinema ve tiyatro gösterimleri... Dolayısıyla kültür ve sanat dünyasının bütün alanlarına giren belediyeler, bakanlığın da ilgi alanını kuşatmış durumda. Öyle ki artık bütün kütüphanelerin bile belediyelere devri konuşuluyor. Aslında bir boşluğu dolduruyor belediyeler. Peki, bu doğru mudur? Bence değil. Bu boşluk bırakılmalı mı, elbette hayır! Bu boşluk bir an önce kapatılmalı ve bakanlık daha aktif hale getirilmelidir. Çünkü Belediyeler elbette kültür faaliyetleri yapmalı ama aslu00ee ve tek işleri bu değil. Üstelik hepsi bu şuurda değil ki! Konuyu önemsemeyen belediye başkanlarımız da var. Hatta bazı belediyelerin kültür birimleri ya yok veya göstermelik olarak varsa da başında ehil kişiler yok.
Bir de şunu düşünmek lazım.Türkiye'de kültürel faaliyetlerin sayısı çok arttı. Tarihimize büyük bir ilgi var, en çok okunan yayınlar tarihle ilgili olanlar. Tarihle ilgili diziler büyük takdir görüyor. Yerli anlayış ve millu00ee meseleler artık toplumda önemseniyor. Kitap çok daha fazla okunuyor. Geçmişte sadece İstanbul ve Ankara'da kitap fuarları düzenleniyordu. Bugün neredeyse Türkiye'nin bütün illerinde ve bazı ilçelerinde kitap fuarları gerçekleşiyor. Yayıncılarımız artık yurtdışına da açıldılar. Çeşitli ülkelerde tertip edilen büyük fuarlara iştirak ediyorlar. Burada yabancı yayıncılarla telif anlaşmaları yapılıyor, kitaplarımız dünya dillerine çevriliyor. Bunlar elbette çok güzel gelişmeler şüphesiz.
Sadece kültür mü? Turizmde de büyük gelişmelere tanık oluyoruz. Türkiye'nin bir çok bölgesi artık turizme açıldı. Yurtiçi ve yurtdışı turistler ülkemizi gezip dolaşıyorlar. Çeşitli ülkelerin Türkiye'ye alakaları her geçen gün arttığı gibi bizim vatandaşlarımızda da bir seyahat bilinci oluştu. Yani turizm de artık eskisi gibi değil. Büyük bir alana yayılıyor. O zaman yapılacak en doğru iş, bu iki saha için farklı bakanlıklar ihdas etmektir. Bir de işin hissi tarafı var. Kültür sanat camiası, yazarlar ve sanatkarlar, kendileriyle ilgili müstakil bir bakanlığın kurulmasını inanıyorum ki yürekten alkışlayacaklardır. Şayet kültür kelimesi yeterli görülmüyorsa adı 'Kültür ve Medeniyet Bakanlığı' olarak da değiştirilebilir ve daha kapsayıcı olur.
Gelelim ikinci hususa. Geçmişte Evkaf Bakanlığı vardı. Bu büyük bir ihtiyaçtan kaynaklanıyordu ve vakıf meseleleri bu bünyede çözülüyordu. Bugün vakıflarla ilgili meseleler azalmış değil aksine çok artmıştır. Ecdadımızın kurduğu vakıfların sayısı çok fazladır. Üstelik her geçen gün yeni vakıflar teşkil ediliyor. Bütün bunların işleyişi, çalışması, takibi bir genel müdürlük masası etrafında toparlanmaya çalışılıyor ki bence çok zor. Malum olduğu üzre Osmanlı bir 'vakıf medeniyeti'ydi. Selçuklu da öyle. Yani bizim en az iki büyük devletin mirasçısı olarak topraklarımızdaki vakıfların bugünkü durumununu çok iyi bilmemiz icap ediyor. Her geçen gün vakıflara ait olan yeni camiler inşa edilmekte ve Cumhuriyet devrinde ihmal edilen, önemsenmeyen bir çok vakfımıza ait gayr-ı menkullar ortaya çıkarılmaktadır. Sadece camiler değil ki... Mazide yapılmış ve günümüze kadar gelen bir çok güzel tarihu00ee eserimiz vardır. Külliyeler, medreseler, sebiller, camiler, mescidler, tekkeler, dergahlar, köprüler, türbeler, sadaka taşları, kuş evleri, saraylar, kervansaraylar, sahilsaraylar, kasırlar, köşkler, yalılar ve daha nice eserler... Bu muhteşem medeniyet eserlerinin restore edilmesi ve korunması için dahi olsa müstakil bir bakanlık zaten şarttır. O zaman görülecektir ki, göz kamaştıran bir mazinin bütün mirası bugüne aksettirilmiş, geçmişin ihtişamı ve zarafeti yeni nesillere aktarılmıştır.
Kültür ve Medeniyet Bakanlığı ile Vakıflar Bakanlığı'nı yeni hükümetten istiyor ve hayırlısıyla bekliyoruz.