İkbâl ve Devlet
Yüksek bir makama veya mevkie erişme olarak tarif edilen ikbâl, baht açıklığı ya da yüce bir mertebeye/onura yükselme olarak da kabul edilir. Bununla birlikte ikbâl düşkünlüğü ise, iyi ve yüksek bir yaşamı varken gözden düşerek yoksul ve onursuz hale girmeyi ifade etmektedir. İkbâl düşkününe gelince o, makam ve mevki hırsı yüzünden iyi bir yaşantıdan yoksulluğa düşen kimse olarak kabul edilir.
İkbâl üzerinde düşünen önemli bir İslâm filozofu Ebû Bekir er-Râzi’nin (865-925), kaleme aldığı Felsefe Risâleler’inde “İkbâl ve Devlete Kavuşmanın Belirtileri Üzerine” (çev: Mahmut Kaya, Türkiye Yazma Eserler Kurumu, İstanbul 2016, 254-258) isimli bir risâlesi bulunmaktadır. Bu ilginç ve aynı zamanda bazı yönleriyle tartışmaya açık olan risâle, ikbâl ve devlete erenlerin özelliklerini tartışmaktadır.
İnsanın hayatındaki ani değişikliği ikbâl belirtisi olarak kabul eden Ebû Bekir Râzi, bu durumu yaşayan kimsenin iyi bir mevkie yükselmesini, o kişinin bahtının açık, yıldızının parlak olmasıyla ilişkilendirmektedir.
Bu ani değişikler, art arda gelip bir düzen içinde iyi yönde gelişme gösterirse, ikbâl ve devlete kavuşmak gecikmeyecektir. Değişikler basit olaylarda bile olsa, bu o kimsenin hayrına olacak ikbâl ve devlete erişmesi için bir işaret kabul edilir. Hatta Râzî, geçmiş hükümdarlardan örnek verir. Onun anlattığına göre, geçmiş krallar ve başkanlar, aşçılarının onlardan habersiz sevdikleri yemekleri hazırlayıp bir sürpriz olarak sunmalarını bile, ikbâl ve devletinin devamının belirtisi olarak düşünürdü.
Kişide başkanlığa özgü ahlâkî özelliklerin bulunması da ikbâl ve devletin işareti kabul edilir. Çoğu siyaset ve ahlâk filozofu gibi Râzî de, yüksek bir anlayış, parlak bir görüş, rakipleriyle mücadele etme, şeref ve cömertlik gibi riyaset özelliklerini, mevki ve makam sahiplerinin vasıfları olarak görmektedir.
Râzî, başkan olma sevgisini, makam ve mevkie tutku derecesinde aşkla sarılmayı, ikbâl belirtisi olarak kabul etmektedir. Ona göre, aşırı bir hırsla riyaset tutkusuna bağlı olanlar için, başkanlığın olmadığı hayatın bir anlamı yoktur. Aynı zamanda bir ahlâk filozofu olan Râzî’ye göre, başkanlık tutkusu, o insanın bu iş için hazırlanmasına işaret etmektedir.
Problemli ve sıkıntılı olaylar karşısında, sâkin, temkinli ve soğukkanlı hareket etmek, ikbâlin belirtisidir. Zira böyle bir vasfa sahip kimse, yanlış kararlar verme ve hata yapma konusunda diğer insanlara göre nispeten daha korunaklıdır.
Duyarlı ve ince bir ruhla meydana gelebilecek olaylar hakkında öngörü yetisi ve tahmin gücüne sahip olmak, yine bir ikbâl işaretidir. Râzî’ye göre, bu vasıflara sahip kimselere, ilahî güç yardımcı olmaktadır. Bu ilâhi güç, o kimseye başkan ve hükümdar olma imkânı verecektir. Ancak yöneticilerin ilim ve erdemlere çok ihtiyaçları bulunmaktadır.
İkbal ve devlete kavuşma belirtisi olanlar, arkadaş, dost ve yakınlarıyla iyi, sevgi ve saygıya dayalı güvenli bir ilişki içinde bulunurlar. Sorunları çözmeye eğilimli olmak da bir açıdan ikbâl belirtisi olarak kabul edilir. O kimse, verilen başkanlık gücüyle dost ve arkadaşlarını kendisine bağlar. Böylece dostları ve yakınları ondan olumsuz bir davranış ve kötülük beklemez. Bu güvenle dost ve arkadaşları, başkan için kendilerini feda etmekten kaçınmazlar.
Makam ve mevki sahibi olmadan insanlara yardım ve iyiliklerde bulunan kimselere, çevrelerindekilerin çok değer verip onu bir otorite görmeleri de ikbâl özelliklerindendir. Râzî, bu durumu, o kişinin ruhunda bulunan ilahî bir değerle irtibatlandırır.
İkbal ve devlete kavuşmanın önemli bir özelliği, tanıdıklarına veya başkalarına karşı kalbinde kin, nefret ve kıskançlığın olmamasıdır. Zira bu kötü vasıflar, başkan ve yöneticilerde değil, bozguncu ve fitneci kimselerde bulunur.
Yine ikbâlin işareti olarak, güç ve sıkıntı hallerde bile, zulümden nefret ve adaletten ayrılmamak zikredilir. Râzî’ye göre, bu sıfatlara sahip kimse, dengeli ve âdildir, dolayısıyla başkanlığa uygundur. İlahî gücün desteğiyle bu özelliklere erişen ikbâl sahibi, devletin bekası için kendine başvurulan kimse haline gelir. Böylece o devletin temellerini güçlendirir, ülke düşmanlarına korku salar. Muhalifleri bile, onun bu özelliğini beğenip onu örnek alırlar.
Hâsılı, Ebû Bekir er-Râzî, ikbâl ve devlete kavuşma belirtileri olarak bu nitelikleri öne çıkarmaktadır. Sayılmayan diğer birtakım belirtiler de, bu ifade edilen özelliklere dayanmaktadır.