İkaz ediyorum!..
Haber şöyle:
“Bu yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı Cuma’ya denk geldi. Cami'de tartışma çıktı. İmam ‘Cuma Hutbesi’ni okurken bir vatandaş, hutbede Mustafa Kemal Atatürk' ten söz edilmemesine tepki gösterdi. Vatandaşın tepkisine camideki diğer vatandaşlardan tepki yükseldi. Kısa süreli arbede yaşandı. Ortalığı cami görevlisi yatıştırdı.”
Böyle bir olay.
“Sosyal medya” etkisi olmasa, küçük bir tartışma olarak kalacaktı ama…
Büyütüldü işte…
Mevzu nerelereee nerelere çekildi.
Cuma Hutbesi’nin metnini görür görmez, “Bunun üzerinden de tartışma çıkacak” demiştim.
Dahası…
30 Ağustos 2019 tarihli MİLAT’ta yer almak üzere 29 Ağustos’ta kaleme aldığım yazıda, “olacakları” hissetmişçesine, birlik ve beraberliğimizi pekiştirme vesilesi olması gereken bayramlarımızı, ‘kamplaşma’yı keskinleştirme aracı haline dönüştürmek isteyenlere karşı “uyanık” olunması çağrısında bulunmuş...
Birilerinin bu mevzuları kaşımak için “fırsat” kolladığına dair ikazlarımı arz etmiştim.
Yazının o bölümünü de, “Sultan II. Abdülhamit’e ve Mustafa Kemal Paşa’ya rahmet dileği”yle bitirmiştim.
( https://www.milatgazetesi.com/serdar-arseven/30-agustos-/haber-215289 )
Tarihimize damga vurmuş şahsiyetlere dair tartışmalar açtığınızda veya yeterince özenli olmadığınızda…
Tepkilere yol açıyorsunuz…
Bu da “her zamankinden çok muhtaç olduğumuz birlik ve beraberlik ruhu”nun gelişmesine katkı sağlamıyor…
Aksine, bizi birbirimizden biraz daha uzaklaştırıyor.
Bu konularda çok daha hassas, çok daha özenli davranmakta fayda var.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk üzerinden “gerilim” üretilmek istendiğini, bu konuda herkesin büyük hassasiyet göstermesi gerektiğini aylardır yazıyoruz, izleyenlerimiz bilir.
Ne yazık ki…
“Çok ses çıkartma” yarışının hüküm sürdüğü bu vasatta ikazlarımız duyulmaz oluyor.
Hassas Başlıklar
İki başlık:
Suriyeliler ve Mustafa Kemal Atatürk.
Aylardır bu iki başlık üzerinden büyük gerilimlerin “ayarlandığına” dikkat çekiyoruz, izleyenlerimiz bilir.
Suriyeliler meselesinde “dış tahrikleri” gördünüz… Ayarlanmış gruplar işi Türkiye’ye hakaret etmeye, Sayın Cumhurbaşkanı’nın posterlerini yakmaya kadar götürdüler…
Bunlar çok marjinal gruplar olsalar da, “Suriyeliler meselesi” üzerinden “negatif politika” üretenlere iyi malzeme çıktı yaptıklarından.
“Vatan Bize Emanettir” başlıklı “30 Ağustos Hutbesi’nde, Zaferin Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’e yer verilmemesiyle de, birilerine tam da aradıkları fırsat sunulmuş oldu ne yazık ki…
Dışarıda hazırlananları engelleme imkânımız son derece sınırlı ama içerideki “hata”ları en aza indirmek mümkün.
Onun için de…
Yönetimde “koordinasyon” şart!
“Anayasal Kurumlar”ın tavırlarının ‘muktezâyı hâl’e uygun olması gerekiyor.
Bununla birlikte…
Her birimize düşen sorumluluklar da var…
Her birimiz “ortak vatan” şuuru içinde hareket etmeli, birlik ve beraberliğimize zarar getirecek tavırlardan uzak durmalıyız.
Dünyaya farklı ideolojilerin penceresinden bakanlar, Çanakkale’de olduğu gibi “Ortak Vatan” şuuruyla hareket edebilirler.
Bunun aksine davrananlar, “ayrılıklar” üzerinden “propaganda” yapmak isteyenler ya da “kariyer geliştirmenin” yolu olarak bu yollara tevessül edenler elbette olacaktır.
Toplumun kahir ekseriyeti “hilm ve teenni”den ayrılmazsa…
Kimlerin, neleri, hangi amaçlarla yaptığını gözden uzak tutmaz ve tahriklere kapılmazsa…
Bu zor günler atlatılır İnşallah.
Memleketin başına bin türlü çorap örülmüşken birbirimizle uğraşırsak bu vatanı seven herkes kaybeder!..