Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Ocak 2020

II. Abdülhamit Han Kimdir…

Merhum hünkâr hakkında yüzlerce eser neşredilmiştir. 34. Osmanlı padişahı, 99. İslam halifesi, Osmanlı’nın tahtta en fazla kalan Padişahı, son dönemlerin en fazla tartışılan şahsiyeti olmaya devam etmektedir. Hakkında neredeyse sayısız eser okuduğum ve tez çalışmaları yaptığım ulu hakanı her okuyuşumda onu ne kadar az tanıdığımı anlıyorum. Bu yazıda onun tıp, mimari, musiki, savunma, ulaşım, iletişim ve diğer alanlardaki çalışmalarına dikkat çekmeyeceğim. Hakanımız hakkında en ufak bir çalışma yapıldığında hangi hizmetlere imza attığı zaten ortaya dökülecektir. Abdülhamit Han hazretleri hakkında başka konulara dikkat çekmek istiyorum. Hünkâr hakkında ‘hazret’ sıfatının kullanılması tesadüfi değildir. Âlem-i İslam’ın halifesi olan bu zat-ı mübarek 5 milyon metrekareye yayılan imparatorluk üzerindeki gerek Müslüman gerekse de gayri Müslim tebaa üzerinde o kadar hassas bir iradeyle yaklaşmış ki, küçük bir azınlığın dışında ona sempati duymayan neredeyse kimse yoktu. Hiç kimsenin saltanatına ihtimal vermediği bu ulu şahsiyet, şehzadeliğinden sonra talihin imtihan nakaratından sonra sultanlık yüzüğünü parmağına geçirmesi dünya siyasetinde inanılmaz sarsıntılar ve tedirginlikler doğurmuştur. Saltanat süresince bir insan evladının kaldıramayacağı sorumluluk ve kudret yüklü bir dirayetle imparatorluğun en küçüğünden en büyüğüne kadar her derdiyle dertlenerek muazzam bir vizyon çizmiştir. Hakan hakkında nereden başlayıp nereye bağlayayım diye inanılmaz bir gayret sarf ediyorum; merhum hünkâr hakkında o kadar fazla ve birbirinden değerli bilgiler mevcut ki… Hakanı tüm yönleriyle okumalı, tanımalı ve genç kuşaklara aktarmamız gerekmektedir. Tahta çıktığı 19. asrın son çeyreğinde ve 20. asrın başlarında bile çağın tüm yeniliklerine ve moderniteye ayak uyduran ve devletini tüm imkanlarla donatma gayretinde olan bir vizyon abidesiydi. Ürettiği strateji, askeri deha, savaş tedbirlerinden tutunuz musiki ve sanat alanında yürüttüğü çalışmalara kadar her alandaki ilmi ve gayreti takdirlerin üzerindedir. Abdülhamit Han mekteplerde ders olarak okutulmalı, özellikle gençlerin onu tanıması onlara dert sonra ders olmalı, onun adıyla kürsüler oluşturulmalı ve nesillere onun deha kişiliğine keşifler yapılmalı. Kişiliği müstesnaydı: birçok lisan bilir, sayısız roman okur, özellikle polisiye merakı vardı, bunun yanında züht, takva ve tasavvuf yönünden üstün bir nadideydi. Birbirine aykırı gibi görünebilecek onlarca alanda sadece bilgi sahi olmakla kalmayıp adeta onlarca alanda uzmandı. Evlatlarına karşı müşfik, tebaasına sevecen, hanımlarına son derce zarif davranan Hakan, tam tersi zulme ve adaletsizliğe karşı da şeditti, tavizsizdi. Burada kaleme almaya çalıştığım üç beş tümceyle onu ifade etmek imkânsız, başlı başına bir tarih olan bu zat-ı münevveri anlatmaya güç yetirebilmek ne mümkün. Onu bıkmadan okumak, tanımak ve onun devrinin aslında bugün ne kadar yaşadıklarımıza benzer aslında bugün yaşadıklarımızla tıpatıp aynı olduğunu hayretler içinde, şaşkınlıklar içinde müşahede edeceksiniz. Merhum hünkârın yaşadıkları tam anlamıyla onun gibi bir zatın kaldırabileceği vaka ve imtihandı. Her türlü iyi niyete, her tür gayrete rağmen yaşadığı ihanetler akla ziyan derecede şaşırtıcıydı. Osmanlı ve İslam düşmanı olan bir Fransız’ın, kininden taktığı ‘‘Kızıl Sultan’’ lakabını bugün bile Müslümanların onun hakkında sarf etmesi ne kadar manidar ve üzücü ve aslında onu tanıma adına ne kadar irrasyonel olunduğunu göstermektedir. Yukarıda da değindiğimiz sayısız özelliklerinin yanında aslında şu hususa dikkat çekmezsek Abdülhamit Han eksik yazılacak, ona dair her şey kısır ve noksan olacaktır. Kendisinin de aslında bir veli olduğu söylenen Hünkâr, hakikaten bir Peygamber aşığıydı, Hz. Muhammed’e dair hissettiği o kalbi muhabbet Hünkârı diri tutan ve ona güç veren yegâne husustu. Hünkâr, daraldığında, bunaldığında, dara düşüp, sıkıntıya kapıldığında, ihanet gördüğünde ve yüreği daraldığında tespihini eline alır, kâinatın müjdesi gül yüzlü, nur simalı aşkın serdarı efendimiz adı güzel kendi güzel Muhammed Mustafa’yı okuyup, onu düşünüp ve ona salavatlar getirerek rahatlardı, yüreği ferahlardı, aklı, peygamberle dinginlenirdi. Hz. Muhammed, hünkârın adeta Hira’sıydı. Hz. Muhammed sallallahüaleyhivesellemin aşki yoğunluğu Hünkârı İslam’a yakışır ve yaraşır bir hale sokmuştu. Özellikle Filistin hakkındaki çabaları ayrıca araştırmalara, okumalara ve yazılara konu olmalıdır. Öngörüleri müstesna dehaların sahip olabileceği bir nimetti. Dünya devletlerinin devlet başkanlarının onun ve onun zekâsı hakkındaki görüşleri çok ilginçtir. Hasılı Ulu Hakan II. Abdülhamit Han’ı tanımak ve tanıtmak devletimiz için elzem, nesiller için imkan ve başarı demektir…