İhvanı Müslimin’in çizgisi 5
Ümmet adına onlarca yıldır, malları ve canlarıyla cömertçe bedel ödeyen ve ödemeye de devam eden ihvanı, ezbere itham edenlerden bir kısım da kimi tarikat erbabıdır. Elbette bütün tasavvuf ehlini böyle bir iddiayla itham etmiyoruz. Ama kimi tarikat çevrelerinin İhvan hakkında sürgit devam eden bir garaz ve ön yargıları, maalesef vardır. Fırsat buldukça ihvana çamur atmaktan geri durmayanlar bu iddialarında, aslı olmayan su-i zanlara dayanmaktadır.
Yıllardır Türkiye’deki kimi tarikatlar, ihvanı tartışmasız vahhabi olarak kabul eder ve öyle de lanse ederler. Bunu da saliklerine altını çizerek deklare eder ve ihvan kitaplarından zinhar uzak durmalarını sıkıca tembihlerler. Ancak “İhvanı Müslimin”in kitaplarına, fikir ve zikirlerine az çok vakıf kimseler, bunun kuru bir iddiadan öteye geçmediğini bilirler. Nice insaflı tasavvuf ehli de böyledir.
Sorumluluk makamlarında olanlar, bilmeden kulaktan dönme bilgilerle böyle bir kanaate varmışsalar, başlı başına bir vebal içindedirler. Temel ilkesi nefis tezkiyesi ve ruh terbiyesi olan ve manevi hastalıklarla mücadeleyi meslek edinin tasavvuf erbabının, içyüzünü araştırmadan böyle bir karlamada bulunmaları kabul edilemez. Yok, eğer ihvanın vahhabilikle alakasının olmadığını bilmelerine rağmen böylesine büyük bir cürmü işliyorlarsa, Allah (cc) katında iftiracı olarak sorgulanacakları muhakkaktır.
Kul hakkının ne kadar büyük bir günah olduğunu her mü’min bilir. Tasavvuf erbabıysa, bunu ilk bilmesi gereken kimselerdir. Dünya İslami hareketlerinin önünü aydınlatan, eğitim ve terbiyede çığır açan, nebevi metot ve rabbaniliği ümmete öğreten bu fedakâr ve cefakâr cemaati top yekûn töhmet altında bırakarak milyonlarca kulların hakkını yüklenmek büyük cesaret… “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” (Hucurat 49/6)
Bir kıssa:
Halen hayatta olan emekli imam bir ağabeyimin, yıllar önce (80 li yıllar) yaşadığı bir anısı bu olayı ayna gibi açıklamaktadır. Camisinin karşısında açtığı kitabevinden bir genç Seyyid Kutub’un “Fizilalil Kur'an” eserini alır. Kitabı büyük bir iştiyak ve heyecanla alan genç, (o yıllarda Fizilal tefsirine sahip olmak ayrıcalıktı) bir hafta sonra kitabı iade etmek üzere geri getirir. Hoca kitabı geri almakta zorlanmaz. Çünkü çok istenen bir kitap… Ancak gence iade sebebini sorunca şeyhinin, kitabın yazarının vahhabi olduğu gerekçesiyle iade etmesini söylediğini öğrenir. Devamını hocadan dinleyelim:
“şeyh efendi arada bir ziyaret ettiğim bir zattı. Bir hafta geçmeden hemen ziyaretine gittim ve uygun bir zamanda konuya açıp sordum. Hocam! “Seyyid Kutup vahhabidir, kitaplarını okumayın” dediniz mi? evet dedi. Hocam gerçekten sadece öğrenmek için soruyorum. Seyyid Kutup veya ihvanın herhangi bir yazarının, herhangi bir kitabını okudunuz mu? Hayır. Fizilal’in herhangi bir yerinde vahhabiliğe dair bir delil biliyor musunuz? Vb. ısrarla sorduğum tüm sorulara, şeyh efendi, sadece ben onları biliyorum, vahhabidirler... Okumama ne gerek var ki… Mealinde kaçamak cevaplar dışında karşılığı olmadı.
Vahhabiler ve yan kuruluşları yıllardır ihvanı tekfir ediyor.
Meseleyi yakından bilen her kes de biliyor ki, vahhabiler vb. tekfirci gruplar neredeyse her Müslüman gibi ihvanı da tekfir ediyorlar. Ayrıca bu, bu günkü mesele de değil, yıllardır böyle… Yıllardır birçok tarikat erbabı, körlemesine ihvanı tekfir eden bir görüşün fikriyle, yani vahhabilikle itham ediyorlar. Şayet ihvan vahhabiyse, nasıl oluyor da vahhabiler kendilerine mensup olan devasa bir camiayı tekfir etmektedir. Tarikat ehli mi yanlış, vahhabiler mi?
Vahhabiliğin çağdaş versiyonu olan selefi nur partisinin, Mısır’da Şehit Başkan Murs’iye, yani ihvana karşı Sisi’yle işbirliği yaptığı malumdur. Vahhabiliğin en uç noktası olan “deaş” ın tüm Müslümanlar gibi, İhvanı tekfir ettiğini de biliyoruz. Şimdi tüm bunlar apaçık ortadayken, kimi tarikatların ihvan hakkındaki vahhabilik ithamı reva mıdır? Takdir sizlerin... Subhaneke... Bihamdike... Esteğfiruke...