İhvanı Müslimin’in çizgisi…
Şehit imam Hasan el Benna, her aklıselim Müslüman tarafından hürmet, rahmet ve minnetle anılır. İmandan nasibi olup onun aleyhinde konuşacak insan istisnadır. Zira o, devrisaadet İslam’ı üzere yaşadığı hayatını, sonunda o İslam’ın uğruna feda edip, pak ve sade bir şehadetle Rabbine kavuşmuştur.
Onun devrisaadet İslam’ı bilinciyle yetiştirdiği talebelerinden on binler, yüzbinler hatta milyonlarcası, İslam sancağını onun bıraktığı yerden izzet ve şerefle taşımaya devam ettiler ve ediyorlar. “Arap baharı” adıyla yaşanan “ümmet kıyamı”nın temelinde de onun yiğit, cefakâr ve vefakâr arkadaşları ve talebelerinin; hesapsız alın terleri, gözyaşları ve şehadet kanları vardır.
İhvan tarihi boyunca mensuplarının Allah cc yoluna adadıkları şuhedanın sayısı bilinmemektedir. Sadece “islam baharı”ndan bu yana bile onbinlerce şehit vermiştir. Ancak bu da bilinmemektedir. Halen de günübirlik şehitler vermeye devam etmektedirler. Çünkü hasbi bir islami yapı olarak, ihvan, hesabi değil, hasbî bir cemaat olarak, reklamı pek da sevmemektedir. Ancak üzülerek görüyoruz ki, koltuklarına kurulan bizler, bol keseden onlara karşı algı operasyonları veya karalama kampanyalarına çanak tutabiliyoruz.
İşte bu kabilden bir algı da, “İhvanın çizgisi” konusudur. Birileri neredeyse imamın çizgisi imamla beraber gitti kayboldu demeye getiriyorlar. Bu iddiayı dillendirenler, çoğu kere önce İmam el Benna’yı medhu sena ediyor, sonra da İmamın çizgisinin tahrif ve tahribatını gündeme getiriyorlar. Güya iyi niyetli olduklarını ve aslında ihvan ve ümmetin hayrını düşündüklerine karşı tarafı inandırmaya çalışıyorlar. Ama bu iddiada bulunanlar, sadece Şehit imam Hasan el Benna değil, onun gibi hayatını ıslama adayıp şehit olan on binlerce aziz şühedanın ruhlarına ve şehadet için sırasını bekleyen milyonlarca yiğidin kalplerine azap etmektedirler.
İhvanı Müslim’in dünyaya yayılmış, aşağı yukarı her ülkede Allah (cc) ın dinini yaymak ve yaşatmak için çalışmakta olan bir cemaat... Bu cemaatin mensupları melek değil elbette. Her islami yapı gibi; hataları, kusurları ve elbette günahları olan bireyleri de vardır. Ayrıca böylesi devasa bir cemaatten zaman içinde şu veya bu sebeple ayrılan fertler ve gruplar olduğu gibi, cemaatin de şu veya bu sebeple cemaatten ihraç ettiği fertler de vardır. Bu cemaatle alakası kalmamış kimselerle cemaatin çizgisi yargılanamayacağı gibi, halen cemaat içinde olup hata veya günah işleyenlerin veballeri de cemaate mal edilemez. Şurası kesindir ki, dava fertlerle değerlendirilmez, fertler davanın ilke ve prensipleriyle değerlendirilirler.
Şehit imam Hasan el Benna, yıllar öncesinden “eğitim risalesinde” 10 rükün, 20 esas, 40 vecibe ve 10 nasihatle davanın temel prensiplerini açıkladıktan sonra, bu gerçeğe şöyle dikkat çeker: “ey sadık kardeşim! Eğer bu prensiplerimize göre davranıp yaşıyorsan, nerede olursan ol sen bizdensin, biz de sendeniz. Aksi halde içimizde önemli makamlara gelmiş olsan da sen bizden uzak, biz de senden beriyiz.”
İhvanı Müslimin, devrisaadet İslam’ını nebevî metotla yeryüzüne ikame etmek için çalışan bir cemaattir. “Ehli hall vel akd” ulemanın rehberliğinde hareket eden, şurayı esas alan bir harekettir. Dolayısıyla ehil âlimlerin rehberliğinde emin adımlarla yoluna devam etmektedir. Dışardan veya içerden İhvan ismini kullananların yaptığı hatalar böylesi bir cemaati bağlamadığı gibi, etkilemez de.
Durum buyken sağa sola savrulmuş ihvanı Müslimin çizgisiyle alakası kalmamış bazı fert veya grupların hatalarından dolayı İhvanı Müslimin’in çizgisini mahkûm etmek insafsızlıktır. Hatta bizzat cemaat içinde bulunan fertlerin hatalarıyla da cemaat karalanamaz.
Sonuç olarak Şehit imam Hasan el Benna’nın çizgisi neyse bu gün onu yolunu sürdürenlerin çizgisi de odur. Ancak bu iddiaları kim neden çıkarıyor? Kim dillendirip yayıyor? Bu vb. soruların cevabına sonra devam edelim inşallah. Selam… Dua…