Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.70
Gram Altın
2956.17
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Eylül 2020

İhvan-Osmanlı

Kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge tartışmaları Akdeniz’in sularını yeniden ısıttı. İsrail-İngiliz-ABD güdümlü Rum-Yunan oldu bittilerine karşı gerekirse savaş kartı ile hamle yapan Türkiye’nin bu çıkışı kendilerini dünyanın efendisi zanneden Siyonist uşaklarını tutuşturdu.

Türkiye’nin haklılığını utangaç bir eda ile kabul etmekle birlikte hükümeti suçlayıp, İsrail’i aklamak isteyen mandacı güruhun ağzında, ‘Türkiye yanlış yapmadı ama yalnız kaldı’ kelimeleri dökülüyor.

Etrafımızda olup bitenler, birileri bize Fransa-Yunanistan’ın cambazlıkları ile açıklamaya çalışsa da, olay emperyalizmin bölgedeki uç karakolu İsrail’in planlarını engelleyebilecek en büyük güç olan Türkiye’nin durdurulması senaryosunun Haçlı ittifakı tarafından sahnelenmesinden ibarettir.

Çok yönlü ve çok cepheli bu hibrit savaşta en önemli hedeflerden biri de Türkiye kamuoyudur. ABD-İsrail’in içimizdeki besleme gönüllü sözcüleri tarafından Erdoğan düşmanlığı ile emperyalizme karşı atılan her adım, verilen mücadele Türk insanın gözünde değersizleştirilerek zaafa uğratılmaya çalışılıyor. Türkiye’nin yalnız kalmasının sebebi, Erdoğan’ın yeni Osmanlıcı ve ihvancı dış politikalarıymış. Yani, Türkiye, darbeci Sisi, Katil Esed, Macron’un temsilcisi Michel Avn hatta hatta soykırım suçlusu Netanyahu ile sarmaş dolaş olursa Akdeniz’de, Irak ve Suriye’de hakkını koruyabilir miş?

Bölgeyi terörize eden İsrail’in çevresinde oluşturulacak güvenlik duvarı için, Yüzyılın ihaneti, normalleşme gibi safsataları dayatanlar, İsrail’i teknoloji, enerji ve silah bakımından bir dünya gücü haline getirmeyi hedefliyorlar. Bunu yaparken de Irak ve Suriye’de bir terör devleti, Yemen’de parçalı yapı, Sudan’ın islamdan uzaklaştırılması, İslam ülkelerinin nükleer enerjiye sahip olmaması gibi planları ABD, Rusya, Fransa, İngiltere eliyle gerçekleştirmek için uğraşıyorlar.

Daha düne kadar ABD-İsrail’in uysal çocuğu rolü biçilen Türkiye’nin 15 Temmuz’da giydirilmek istenen deli gömleğini yırtması CİA’nın istikrarsızlaştırma operasyonunun sona erdiği anlamına gelmiyor. Suriye ve Irak’ta kurulmak istenen terör devletine karşı Türkiye’nin karşı operasyonları Suriye’den 10 milyon insan sürgün edilecek onların topraklarında bir terör devleti kurulacak. Buna da Türkiye ses çıkarmayacak. İsrail Filistinlilerin-Gazzelilerin kıta sahanlığındaki doğalgaza el koyacak Türkiye İsrail haramiliğini görmezden gelecek.

Irak ve Suriye sınırlarımızın çizildiği anlaşmaların meclis tutanaklarını okursanız, bugün terör devleti kurulmak istenen toprakların Türkiye’nin anasının ak sütü gibi helal malı olduğu gözünüzden kaçmaz. İşgal altındaki bir ülkenin bağımsızlığı için bağrına taş basarak kabul etmek durumunda kaldığı anlaşma maddelerine göre bile Türkiye’nin bu topraklarda hukuku bitmemiştir. şayet bugün Irak ABD-İsrail planlarında olduğu gibi bölünürse, Türkiye’nin özbe öz Türk olan Musul ve Kerkük’ü alma hakkı bulunuyor. Yine Suriye ile ilgili Türk askerinin Barış Pınarları operasyonu yapmak istediği sınıra 30 km uzaklıktaki M-4 karayolu değil 75 km uzaklıktaki Afrin, El-bab, Münbiç, Ceber Kalesi, Rakka, Telafer hatının Türk nüfusunun yoğun olduğu için Türkiye’nin olduğu, Fransız koloni ordusunun demiryolundan vazgeçmek istememesi üzerine anlaşmanın düşman azaltma için, ‘biz Misakı milli sınırlarını değil, erinde sonunda bu topraklardan gidecek olan koloni ordusu ile çatışmayı sona erdirmek için geçici sınırları kabul ediyoruz’ denilerek meclisin ikna edildiğini bilirsiniz. Tıpkı, Kıbrıs’ta olduğu gibi, Batı Trakya gibi, 12 adalar gibi çevremizdeki birçok bölgede Türkiye’nin müktesep hakları uluslararası anlaşmalarla da kayıt altında bulunuyor. Emperyalizmin planlarına ulaşabilmesi için Türkiye’nin bu haklarından vazgeçirilmesi gerekiyor. Türkiye bu bölgelerde benim hukukum var dediğinde ise başta içerdeki devşirme korosu tarafından Osmanlıcı veya ihvancı politikalar uygulamakla suçlanıyor.

Türkiye çevresinde oldu bittilere karşı ne zaman hakkını ve hukukunu savunacak olsa, Macron’un ‘Erdoğan Türkiye’yi Osmanlının gücüne ulaştırmak istiyor’ söyleminde olduğu gibi Yeni Osmanlıcık veya fetihçi politikalar ile suçlanıyor. Aynı şekilde Müslüman coğrafyada kim ABD-İsrail emperyalizmine karşı çıksa, ihvancı politika ile suçlanıyor.

Osmanlıcılıktan ve ihvancılıktan ödü kopan İsrail’dir. Bırak Osmanlıcılıktan, Batı Trakya’yı işgal edenler, Musul-Kerkük petrollerine çöreklenenler, Suriye’de terör devleti kurmak isteyenler korksun. Hem Türkiye’nin hukukunu savunuyorum deyip hem de Türkiye ile yol yürüyenleri suçlamak ancak emperyalist uşaklarının işidir.

Mısır’da İhvan iktidarı döneminde Türkiye karşıtı tek bir karara imza atmamış, iktidardan da Mısır halkının çıkarlarını önceleyen politikalar uyguladığı için uzaklaştırılmış. İhvan’ın yerine işbaşına getirilenler ABD-İsrail’in her türlü isteğini sorgusuz sualsiz kabul etmişler. İhvanın binlerce mensubu öldürülmesine, hapishanelerde tutulmasına rağmen tek bir şiddet olayına karışmamışlar.

Her şey ayen beyan ortada iken, bize ne Mısır’dan, Suriye’den, Irak’tan, Libya’dan, Sudan’dan diyerek Yurtta Sulh Cihanda Sulh mavalı ile Türk-İslam düşmanlığı yapanlara karşı İhvan’ı da, Osmanlıyı da gür sesle anlatmanın zamanı gelmiştir. Gelecek kendilerine gösterilen yolda yürüyenlerin değil, menziline ulaşmak için hakkın peşinde koşanlarındır. Vesselam….