Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Kasım 2016

İhtiyaç listemizde neler var?

Dünya'nın olağan üstü bir dönemden geçtiği bugünlerde yapılan ve yapılacak hamleler son derece önemlidir. Bu dönemde yapılan hamleler Türkiye'yi gerek bölgesinde gerekse dünyanın yeni dengesinde güçlü bir konuma taşıyacaktır.

Bilindiği üzere ülkemizin en önemli eksikliği, birçok yerde olduğu gibi enerji bağımlılığıdır. Yüz yıl önce sınırlarımızı çizen güçler enerji kaynaklarını elimizden almış ve yıllarca kendileri kontrol etmişlerdir. Bu bağımlılığımızı da bize karşı bir güç unsuru olarak kullanmışlar böylece siyasete etki etmişlerdir. Ancak Türkiye bu konuda önemli ve ciddi adımlar atmış TANAP, Türk Akımı ve Nükleer Santraller başta olmak üzere birçok ülke ile enerji alanında antlaşmalar imzalamıştır. Bundan rahatsız olan güçler çeşitli terör örgütleri üzerinden ayar vermeye çalışsalar da dik duruş sayesinde boyun eğmedi.

Son saldırılarını (kendilerince bitiriş hamlesini) 15 Temmuz gecesi uygulamaya koyan küresel güçler milletimizin şanlı direnişi ile karşılaştılar. O gece Türkiye adeta ikinci kurtuluş mücadelesi vermiş, oyun kuranların oyunlarını bozmuştur. Darbe girişiminin başarısız olmasının ardından bu güçler ekonomi üzerinden operasyonlara başladılar. Dış açıkların fazla olması ve bu açığı kapatmak için düşük tasarruf oranından dolayı küresel sermayeden alınan borç ekonomimizin zayıf noktalarından biridir.

Ancak unutulmaması gereken bazı önemli hususlar var. Bu konulara özellikle dikkat edilmesi gerekiyor. Geçtiğimiz haftalardaki yazılarda küresel güçlerin Japonya, Almanya, Güney Kore hatta Çin ekonomisine kurdukları sistem ile kendilerine nasıl bağımlı hale getirdiklerini anlatmıştım. Türkiye'de de küresel güçler ülkenin en önemli sanayi kuruluşlarına ya sızmış ya da onları kendisine bağımlı kılacak sistemler kurmuştur. Bu alanda da bağımsızlık mücadelesi verilmesi gereklidir. Ekonomimizi sarmaşık gibi saran, kılcal damarlarına kadar işlemiş olan küresel sermayeye karşı verilecek en ciddi mücadele yolu şüphesiz ki yerli ve milli üretimdir. Son yıllarda savunma sanayinde gerçekleştirdiğimiz yerli ve milli üretim atağını diğer sektörlerde de göstermemiz gereklidir. Yerli ve milli üretimin yapılabilmesi için gerekli olan en temel konu ise şüphesiz ki ar-ge ve inovasyondur. Hükümet, bu konuyla ilgili birçok çalışma yapsa da millet olarak bizim bu konuda yapacağımız çalışmalar ile ancak bir sonuca ulaşacaktır.

Ar-Ge ve İnovasyonun ülke içinde yaygınlaşması güçlü bir ekonomi için ne kadar gerekli ise Ar-ge ve İnovasyon için de eğitim o kadar önemlidir. Ülkemizin önemli problemlerinden biri de eğitimin düşünmek için değil öğrenmek için yapılmasıdır. Kavram olarak dahi doğru bulmadığım "öğrencilik" ve "öğretmenlik" sisteminin değiştirilerek "talebe" ve "muallim" sistemi kurulmalıdır. Öğrenci öğretmenin öğrettiklerini öğrenmekten ziyade talep eden yani talebe olmalıdır. İlim ehli olan "muallim" de öğretmenlik yapmaktan, bilgilerini öğretmekten ziyade aktarmalı ve düşünmeye, araştırmaya ve geliştirmeye sevk etmelidir. Bilginin eğitim aşamalarında ezberletilerek değil düşünme ve analiz yapma yetenekleri verilerek toplumun gelişmesi sağlanmalıdır.

Yakın tarihimizde küresel güçlerin etkisinde olan bir takım kişiler ve kurumlar üzerinden ülkemizin bugünü olduğu kadar geleceğini de etkileyen eğitim sistemimize adeta bir darbe vurulmuştu. 1998 yılında YÖK ve ÖSYM'ce belirlenen bir kararla İHL ve meslek liseleri mezunlarına uygulanan katsayı eşitsizliği nedeniyle bütün mesleki ve teknik liselerle birlikte İHL'nin de önü kesilmiş oldu. Uygulanan bu adaletsizlik nedeniyle ülkemizde özellikle son dönemde sanayi sektörü teknik ara eleman sıkıntısı yaşamaya başladı. 2009 yılında bu adaletsizlik düzeltilse de istihdamın sacayaklarından olan teknik ara eleman sıkıntısı ekonomideki verimliliğin de düşük olmasına neden olmaktadır. Kalifiye bir teknik ara elemanın olmayışı sanayi sektörünü ciddi anlamda olumsuz etkilemektedir. Bu bağlamda mesleki ve teknik liselerin doğru bir şekilde dizayn edilmesi oldukça önemlidir. Yani Ar-Ge ve İnovasyonun yaygınlaştırılması için öğrendiklerimize katkılar yapacak bir eğitim sisteminin geliştirilmesi gereklidir. Başkalarının ürettikleri bilgileri kopyalayıp yapıştıran, onları tekrar eden bir eğitim modelinden ziyade yeni bilgiler üreten, mevcut bilgilerin üzerinde yeni şeyler katan bir modelin geliştirilmesi elzemdir.

Yukarıda da değindiğim gibi özellikle son yıllarda savunma sanayinde önemli hamleler gerçekleştirdik. Yerli ve milli üretimlerimiz gerek bölgemizde gerekse dünyada oluşturulan yeni güç dengesinde Türkiye'yi önemli bir konuma taşıyacaktır. Ar-Ge yatırımlarını bir harcama-tüketim olarak gören zihniyeti değiştirip bir yatırım olarak gören bir zihni yapıya geçmemiz gerekmektedir. Ar-Ge yatırımlarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranının henüz %1'in üzerine çıktığını görüyoruz. 2023 hedeflerinin %3 olduğunu düşünürsek daha çok çalışmamız gereklidir. 15 Temmuz Milli Diriliş Günü'nde gösterilen kahramanlık ruhu bunu gerektirir.