İhtikar stokçuluk (2)
Kapitalizmin
temel felsefesi, “Her şey benimdir. Altta kalanın canı çıksın.” Şeklinde ifade
edilir ki maalesef böyledir. Batı kültürünün eseri olan tüm sistemler; ister
kapitalizm, liberalizm olsun, isterse de sosyalizm, komünizm olsun, veya başka
bir şey… Tüm beşeri sistemler, insanın sadece fiziki yönüyle ilgilidirler. Bu
sebeple de bencil, egoist, müstekbir, merhametsiz ve vahşidirler. Dolayısıyla
muasır yıllardır nesillerimize “muasır medeniyet” ve benzeri cilalı sözlerle pazarlanan
batı, aslında resmen bir bataklıktır. Batı kültürü insanlığa hep şer ve fesat
getirmiştir.
İnsanın
fizik ötesi, yani mana yönüyle ilgilenen yegane nizam, İslam nizamıdır. Çünkü
İslam, Allah'ın (cc) nizamıdır ve ilahidir. Fizik ötesi hayatı ise, sadece
yaratan Allah (cc) bilir. Hiçbir beşeri sistem, ruhun, yani mana dünyasının
semtine dahi uğrayamaz. Nitekim Rabbimiz Kur'an’da şöyle buyurmaktadır: “Sana
ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size
pek az ilim verilmiştir.” (İsra 17/85)
İslam’ın
temel felsefesi ise, Resulullah'ın (sav) bin dört yüz elli yıl öncesinden irad
ettiği şu hadisi şeriflerdir. “Merhamet
edenlere, Cenâb-ı Hakk merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki,
göktekiler de size merhamet etsin!” (Tirmizî, Birr, 16) "Komşusu açken tok olarak yatan
kimse bizden değildir.” (Hakim, Müstedrek, 4/183, no: 7307)“Müslüman, Müslümanın
kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez.
Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir.
Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet
günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve
kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhârî,
Mezâlim 3; Müslim, Birr 58.)
“Huzur
İslam’dadır.” “Kurtuluş İslam’dadır.” “Zafer İslam’ındır.” Vb. sözler, öylesine
söylenmiş sözler değildir. İslam’dan önce insanlık ne haldeydi? Dünyaya nasıl
bir kaos, anarşi, zulüm ve zorbalık hakim olmuştu? Tüm bu şer ve kötülüklerin
kaynağı da, ahireti inkar etmenin yanında, bir de bencillik, hırs ve
tapınırcasına dünyaya bağlanmak idi. Elhamdulillah ki, İslam geldi, dünya
yeniden insanlığa, şefkate, merhamete, yardımlaşama ve dayanışma ruhuna
kavuştu.
İşte
şu anda da dünya çağdaş cahiliyeyi yaşıyor. Maddeyi putlaştıran batı kültürü,
insanlığı tam da cahiliyenin tüm hastalıklarına müptela kıldı. “Ben varlık ve
içinde yaşayayım, isterse tüm insanlık açlıktan ölsün” düşüncesi, birçok insanı
insanlıktan uzaklaştırmıştır. Ümmet bir yana dursun, kendi insanımız perişan
haldeyken, ekmeğe muhtaç insanların emeğine tenezzül eder hale geldik.
Kendimize gelelim ve aslımıza dönelim. Bizim inancımızda, kültürümüzde, örf ve
adetimizde komşuluk, akrabalık, arkadaşlık, vefa ve sadakat var. Ne varsa İslam’ın
merhamet ikliminde var. Islama dönelim ki, dünyada huzurlu, mutlu ve aziz
olalım, ukbada da ilahi saadete edelim…
Zaman
zaman bize, İslam’da “narh koymak” yani ticarette fiyat belirlemek var mıdır?
Diye sorarlar. Cevap olarak diyoruz ki, İslam’da asıl olan “serbest ekonomidir”
ve dolayısıyla fiyatlara sınır koymak da yoktur. Ancak günümüzdeki gibi bir
yozlaşma, dünyevileşme be bencillik gelişirse, o zaman İslam idarecilerinin
narh koyma hakları saklıdır. Çünkü İslam, insanlığın huzur ve maslahatını
hedefler.
Şimdi
gelelim, neden İslam’da narh koymak yoktur? konusuna. Çünkü İslam narhı,
yüreklere koymaktadır. Yukarıda sadece bir kısmını verdiğimiz hadisler ve daha
nice ayet ve hadisler, müminlere öncelikle ahiret bilincini özümsetiyor.
Dünyanın tüm içindekilerle fani ve geçici olduğu, ahiretin ise ebedi olduğu
gerçeğini anlatıyor. Hiçbir insanın, bu dünyaya bu dünya için gelmediğini, asıl
hayatın ahiret hayatı olduğu gerçeğine ikna ediyor. Böylece insan, mümin
kardeşini kendi nefsine tercih eder hale geliyor.
İşte İslam’ın pınarından, hazine değerinde birkaç damla daha: “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.” (Zilzal 99/7-8) “Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Haşr 9) Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)