Ihlamur
Kadim medeniyetimizi ayakta tutan temel direklerden biri de vefa duygusudur. Esasında vefa sadece kadirbilirlik değil bir hatırlayış ve hatırlatıştır. Bir dosta sesleniştir, ona selam veriştir. Bahsedilen kişiye yerini ve mevkiini işaret ediştir. Görevini ve ödevini, hem kendisine hem de topluma söyleyiştir.
Hazırladığı ‘vefa özel sayıları’yla adını duyuran ve mecmuacılık tarihimizde seçkin bir yer edinen Ihlamur Dergisi, Mayıs 2019 sayısını fakire ayırmış. Sağ olsunlar, var olsunlar. Tabii bu tavır, bana yeni sorumluluklar, yeni vazifeler yüklüyor. Yazı yazan dostların takdirlerine hak kazanmak gerekiyor. Onların, lâyık olmadığıma inandığım peşin iltifatına mazhar olabilmek için daha çok çalışmak, üretmek ve koşturmak gerektiğini anlıyorum.
Şu fani dünyada hepimizin yapması gereken işler var. Medarı maişet motorunu yüzdürmek adına uğraşılan meşgaleleri kastetmiyorum. Yurdumuza, vatanımıza, milletimize, dinimize karşı sorumluluklarımız var. Daha faydalı bir vatandaş, daha hayırlı bir kul ve iyi bir insan olmak için gayret ve sebat içinde olmalıyız. Gençlerimize örnek, çocuklarımıza nümune olabilmeliyiz.
Beka kavramını bazı nâdânlar küçümseyebilir, hatta gereksiz bir ifade zannedebilir. Hâlbuki ‘beka’yı önemsemediği için bir çok devlet dağılmış, pek çok millet çözülmüştür. Yer ile yeksan olmuşlardır. İri ve diri kalamayınca, birlik şuuruna sahip olamayınca ecnebilerin kuklası ve oyuncağı olmuşlardır. Bugün de bir çok İslam ülkesi için, en başta da Türkiye için oynanan oyun budur. “Parçala yut” parolasına sıkı sıkıya sarılan emperyalist güçler, bizimle çok uğraşmaktadır. Ama inşallah hiç bir zaman muvaffak olamayacaklardır. Aksine Türkiye, bütün mazlum coğrafyaların biricik ümidi olmaya devam edecektir.
Ihlamur’u başarıyla yönetenler, Hakan Sarı ve arkadaşları benim için “Kültür sanat sakası” tabirini kullanmışlardır. Bu tabir merhum romancımız, aziz ağabeyim Mehmed Niyazi Özdemir’in yazdığı bir yazıda kullandığı bir ifade idi. ‘Saka’ kelimesini bir ‘hizmet eri’ anlayışı içinde kabul ediyorum. Asıl kahramanlarımıza, büyük sanatkârlarımıza, devâsâ eserler veren âbide şahsiyetlerimize hizmet etmeyi, onlara sakalık etmeyi kendime bir borç bildim, bu doğrudur. Zira onlar var ki, bugün biz varız, bugünkü nesiller yetişti.
Mehmed Âkif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Ekrem Hakkı Ayverdi, Süheyl Ünver, Mahir İz, Ali Fuad Başgil, Nurettin Topçu, Osman Yüksel Serdengeçti, Hâmid Aytaç, Mustafa Düzgünman, Cemil Meriç, Fethi Gemuhluoğlu, Ahmet Kabaklı, Sâmiha Ayverdi, Erol Güngör ve diğer büyüklerimiz olmasaydı, edebiyat, sanat ve fikir hayatımız ne kadar çorak olurdu değil mi? Bütün meselemiz bu şahsiyetleri topluma anlatabilmek, gençlerimize sevdirebilmek, çocuklarımıza okutabilmektir. Aslında bir kampanya başlatılmalıdır. 100 Temel Eser gibi 100 Büyük Şahsiyet tespit edilmelidir. Ve bu zatlar hakkında sempozyumlar hazırlanmalı, eserleri okullarda okutulmalı, fikirleri, eserleri ve hizmetleriyle büyüklerimiz gündeme taşınmalıdır. Belki maziye de gidilebilir. Mimar Sinan, Itrî, Bâki, Şeyh Galip ve diğer kültür sanat anıtları da eklenebilir. Büyük medeniyetimizin kurucuları, televizyonlarda ve radyolarda konuşulmalı, basında sürekli yazılmalıdır.
Dergide yer alış sırasına göre Fahri Tuna, Sencer Olgun, Hülya Günay, Erol Afşin, Sefa Saygılı, Murat Başaran, Uğur Canbolat, Sabri Gültekin, Muhsin Karabay, Elif Sönmezışık, Selvigül Kandoğmuş Şahin, Serdar Üstündağ, Muammer Erkul’a çok teşekkür ederim. Daha önce kitaplarım hakkında yazı yazan bütün dostlara da müteşekkirim. Özel sayı için benimle röportaj yapan Yusuf Koşar kardeşim de sağ olsun. Dergiye emek veren bütün arkadaşlara selam olsun. Rabbim bu Ramazan hürmetine hepsine hayırlı ömürler nasip etsin.
Kayseri Bünyan’da çıktığı hâlde bütün Türkiye’yi kucaklayan ve vefayı şiar edinen Ihlamur Dergimize ve mimarı Hakan Sarı kardeşime bereketli bir ömür diliyorum. İnşallah Ihlamur, ‘mektep dergiler’ kervanına katılacak ve gelecek nesiller de bu güzel dergimizden istifade edecekler. (www.ihlamur.com.tr)