İHL ya da Mekteb-ı̇ Mucı̇dan
İslam
metafizikçileri, “Eğer bilgi sizi daha üst bir bilgiye taşımıyorsa,
sizdeki bilginin hakkını vermemişsiniz demektir” diyorlar. Ahlaka dönüşen
bir bilgi, yeni bilgiye, o da daha ahlaklı olmaya ve daha büyük bilinç ve
hakikatlere ulaştırır.
Yıllarca, on
yıllarca itilip kakılan, “Gericiler okulu” diye
yaftalanan, “Ölü yıkama memurları yetiştirme okulu” gibi
aşağılayıcı ifadelerle anılan İmam Hatip Okulları, ülkemizin en başarılı
öğrencilerini mezun ederek medar-ı iftiharımız olmuştu. Milletimizin büyük
rağbet gösterdiği İmam Hatip Okulları’nın bu başarısını çekemeyen vesayetçi
zihniyet ve kartel medyası el ele vererek bu okul mezunlarının üniversiteye
girişlerini imkânsız hale getirmişti.
Sebep: Dindarlar
doktor, mühendis, hukukçu, siyasalcı olmasın, olamasın.
Doğrusu bunu bir
müddet başardılar. Sonra Hakka dayanan halkın kavli ve fiili duaları ile
karabulutlar dağıldı, aydınlık dolu günler geri geldi.
Artık,
Bir İmam Hatip
Okulu’ndan fazla bir işleve sahip bu okullarımız. Tabi ki duyarlı müdür ve
öğretmenlerin görev aldığı okullar ancak bu başarıyı yakalayabiliyor.
Mesela Diyarbakır
gibi bir şehirde,
Uzunca yıllar
boyunca,
2 milyonu aşkın
nüfusu, 700 bini aşkın öğrencisi olan bu ilde İl Milli Eğitim Müdürleri ne iş
yapar bilinmiyordu.
Tabi, okul
servisleri ve yemek ihaleleri hariç.
Bunların bir
kısmı hakkettiklerini buldu, diğerleri mahşere kaldı(!)
Ne mi
anlatıyorum?
Geçtiğimiz gün
Diyarbakır-Kayapınar İlçesi, Şehit Halil Gülser Kız Anadolu İmam Hatip
Lisesi Müdür Yardımcısı Hüsna Karakoç’tan bir mesaj aldım:
“TÜBİTAK 4006
Bilim Fuarı”na davetlisiniz
Tekrar tekrar
okudum. Mesaj doğru:
Okul, Kız Anadolu
İmam Hatip Lisesi.
Gözlerime
inanamadım.
Kız İmam Hatip
Lisesi ile TÜBİTAK Bilim Fuarı’nın nasıl bir araya geldiğini sordum yanımdaki
akademisyen arkadaşa.
Uzatmayayım,
davet eden Hocam değerliydi ve üstelik 4 çocuğumu İmam Hatip’e gönderen bir
babaydım, bu davete icabet etmeliydim.
Okula vardığımda
sergi için belirlenen sürenin son dakikalarıydı. Buna rağmen öğrenci ve
öğretmenler çalışmalarını bir bir anlattılar.
Onlar anlattıkça
dalıyordum: Aklıma 12 Eylül dönemi geldi.
28 Şubat’ta İmam Hatip’te okuyan kızlarımın,
polislerin müdahalelerinden dolayı yırtılan pardösüleri ve onların
kararlılıkları geldi aklıma.
Ama şimdi gurur
duyduğumuz İmam Hatipliler, kendilerine yakışır bir bilim fuarında göğsümüzü
kabartıyorlar.
Sorun
idarecilerde.
Bilhassa sağlık
ve eğitim alanında idareci, en baştaki idareci duyarlı, işini bilen, liyakat sahibi
ise başarı kaçınılmazdır.
Bu okulumuz da
Müdürlerinden öyle söz ettiler ki bir ara;
Bir dakika, ben
buraya İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlerinizin reklamını dinlemeye gelmedim,
demek zorunda kaldım. Ama Hüsna Müdürüm de öğretmen arkadaşlar da “Ağabey,
bildiğin gibi değil. Bir yıldır Yüksel Arslan Müdürümüz pandemiye rağmen
bizleri, öğrencileri öyle motive etti ki bilemezsiniz! ‘Muhteşem’ dediğiniz bu
sergide de Yüksel Müdürümüzün payı büyüktür. Aydın Ak Müdürümüz de evinden,
evlatlarından ziyade okullarla, öğrencilerle ilgileniyor...” diyerek
müdürlerin hakkını teslim ettiler.
Peki, TÜBİTAK
4006 Bilim Fuarı’nda neler vardı?
Öğrenciler neler
sergiliyorlar?
Çok şey.
Yerimizin darlığından dolayı 2-3 projeye bakalım:
Engelleri Tanıyan
Araç. Bu araç engeli kavradığında derhal sinyal ile uyarabiliyor, gerekirse yön
değiştirerek engeli aşabiliyor.
Geri Dönüşüm
Projesi. Müsrifliği de önleyecek bu proje ile artık ne evler ne sokaklar çöp ve
atık yüzünden çekilmez olmayacak.
Muhacir-Ensar
kardeşliği. Bu konuda hiçbir şey söyleyemeyiz çünkü 4 milyon Suriyeli
kardeşimiz ülkemizde biz ensar kardeşleri ile teselli buluyor. Sadece “Teşekkürler Türkiye’m”
demek istiyorum.
El-Cezerî’nin
buluşları, Ebru Çalışması, Hadislerle Koruyucu Hekimlik…
Anlayacağınız,
bilim ile maneviyatın aynı gök kubbe altında teneffüs etmesinde hayat var,
kardeşlik var, başarı var, hak ve hakkaniyet var.
Teşekkürler Münir
Karaloğlu Valim, bu sizin eseriniz.
Teşekkürler Ünal
Koç Kaymakam’ım, öğrenci ve öğretmenler sizlere minnettardırlar.
Tebrikler Yüksel
Arslan Müdürüm, teşekkürler Aydın Ak Müdürüm,
İsranur kardeşim
teşekkürler, Hilal, Kübra, Rumeysa… geleceğin bilim insanları, hepinizi ayrı
ayrı tebrik ediyorum.
Kendini
bilmezlere rağmen, bilim ile ahlak ile kendinizi bildiniz.
Öyle ya, “Kendini
bilen Rabbini bilir”di.
Zekeriya Erdem
Hocam, Hüsna Karakoç Hocam, Abdulmenaf Yüksel, Salih Geter, Ebru Macit, Baki
Dalık ve bize eşlik eden ismini sayamadığım hocalarım, teşekkürler.
Ve Sayın Veliler,
yılmadınız, doğru tercihle çocuklarınıza yarınlarını armağan ettiniz,
Sizlere minnettarız!