İHANET İÇEREN TEBRİK
Mazlum İslam coğrafyalarının Türkiye'den beklentilerinin had safhada olduğu bir süreçte, İslam ümmeti için bir yıkım niteliğinde olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün despot Sisi'yi tebrik mesajı, diplomatik bir skandal ve ihanet olarak yüreklerimizi dağladı.
Konu ile ilgili Anadolu Eğitim ve Davet Gönüllüleri Platformu'nun basın açıklamasını sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Mısır'ın Gayri Meşru Yönetimini Tebrik Etmek, İnsanlığa İhanettir!
Kamuoyuna saygıyla duyurulur!
"Sakın zalimlere eğilim, yakınlık göstermeyin. Yoksa cehennem ateşi yakalar sizi. Allah'tan başka bir dostunuz, bir dayanağınız yoktur. O zaman O'nun yardımını göremezsiniz." (Hud, 113)
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, gayri meşru yöntemlerle kendini Mısır Cumhurbaşkanı olarak ilan eden Darbeci Sisi'ye bir mesaj göndererek; "İki ülke arasındaki köklü ilişkilerin her zaman devam edeceği konusunda kuşku duymadığını" belirtmesi insanlık adına bir utanç kaynağıdır. 29 Mayıs 2014'te, katılımın % 40 olduğu seçimlerden(!) insanların akıllarıyla alay edercesine % 97 oy alarak Cumhurbaşkanı seçilen bir firavunu tebrik etmek değil Türkiye Cumhurbaşkanına; hiçbir insan evladına yakışmaz. Böyle bir mesaj nereden bakılırsa bakılsın insanlık onurunu yok sayan ve halkın değerleriyle bağdaşmayan bir tutumdur.
Mısır'da halkın oyları ile iktidara gelen Cumhurbaşkanı Muhammed MURSİ'yi aşağılık kanlı bir darbe ile cezaevine sokan ve binlerce Mısırlıyı katleden ve işkencelerden geçiren Abdülfettah el Sisi ve cinayet şebekesinin telin edilmesi gerekir. Bunları lanetlemeyip tebrik edenleri de akıllarını başlarına almalarını ve tebriklerini geri almalarını ve özür dilemelerini bekliyoruz. Yapılan ihanete ortak olmanın, zalimlerle iş tutmak olduğunu ve zalimlere yandaş olmanın bedelinin ağır olacağını hatırlatıyoruz.
Mısır'da Ne Olmuştu?
3 Temmuz 2013 tarihinde Mısır'da gerçekleşen askeri darbe, Mısır'ı bir kaosun içine sürüklemişti. İç barışı temin etmek, toplumun kutuplaşmasını engellemek ve olası bir iç savaşın önüne geçmek iddiasıyla kendisini meşrulaştırmaya çalışan bu darbe yönetimi birçok yeni sorunu beraberinde getirdi. Mısır siyaset tarihinin ilk demokratik seçimiyle cumhurbaşkanlığına gelen Muhammed Mursi'ye karşı bilinçli bir itibarsızlaştırma kampanyası düzenlendi. Tahrir devrimiyle birlikte imtiyazlarını kaybetmek istemeyen çevreler, fulul olarak isimlendirilen eski rejim artıkları, girdikleri parlamento, senato ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önemli bir varlık gösteremeyen liberal, laik, sol ve milliyetçi çevreler ile bazı Kıptilerin koalisyonundan oluşan bir yapı, demokratik yollarla iktidara gelme yöntemini aşamalı bir şekilde devre dışı bırakmaya çalıştılar.
Muhammed Mursi, 26 Haziran 2013 tarihinde iktidara gelişinin yıldönümünde bütün siyasi çevrelerin ve üst düzey devlet ricalinin hazır bulunduğu bir ortamda iki saatlik bir konuşma yaparak bir yıl içinde yapabildiklerini ve yapamadıklarını, karşılaşmış olduğu iç ve dış olumsuzlukları detaylı bir şekilde anlatmıştı. Bu konuşmasında Mursi, daha fazla siyasi katılım ve işbirliği için de tüm çevrelere diyalog çağrısında bulunarak bir yol haritası teklif etmişti. Bu konuşmanın üzerinden bir hafta geçmeden en ön saflarda Mursi'yi dinleyen ve yer yer alkışlayan Savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı General Abdulfettah Sisi, toplumun üçte ikisinin desteğini alan anayasayı fesheden ve Mursi'nin görevine son veren darbeyi gerçekleştirmişti.
Bu darbeyle birlikte, elli gün boyunca başta Kahire'deki Adeviyye ve Nahda Meydanları olmak üzere Mısır'ın sekiz büyük şehrinde sessizce, milyonlarca insanın vakur ve kararlı bir şekilde sağduyuyu elden bırakmadan darbeye karşı tepkilerini dile getirmeleri darbecilerin ve darbe yandaşlarının psikolojisini bozdu. Darbe karşıtlarının bu gösterilerini görmezden gelen, her türlü manipülasyona başvuran ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanılan toplam oyların yarısından fazlasını alan bir siyasi hareketin temsilcilerini "terörist "olarak yaftalayan darbecilerin yönlendirdiği Mısır medyası, gösterilerin dağıtılması konusunda her türlü yola başvurulması gerektiği şeklindeki yayınlarıyla 14 Ağustos'ta gerçekleştirilen katliamı teşvik etmişti.
Askeri darbenin iç ve dış destekçileri ile çanak tutucuları aynı zamanda işlenen ve işlenmeye devam eden katliamın sorumlularıdırlar. İçeride medya, ordu, sermaye, fulul, yargı ve sivil politikacılar darbe çağrısında bulunurken dışarıda da Suud rejimi ve Birleşik Arap Emirlikleri Mısır'a yardım vaadinde bulunarak, Batı dünyası da darbeye darbe diyemeyerek yaşanan son katliamların sorumluluğunu paylaşmıştır.
Bizler, Anadolu Platformu olarak kendini insan, daha özelde Müslüman ismiyle tanımlayanların bu zulme ortak olamayacaklarını; ortak olanların da tarih, millet ve Allah huzurunda hesap vereceklerini hatırlatıyor, yapılan tebrik mesajının ivedilikle geri çekilmesini istiyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur."
RAMAZAN KAYAN