İğneci Hasan ile, "Seçim" sohbeti!
İğneci Hasan, 40 yaşlarında “lise” tahsilli, kavruk bir Anadolu Delikanlısı.
“Her isteyene telefon numarası verme”
ihtiyatsızlığımız yüzünden, vaktimizin
büyük bölümü “akıllarına estikçe arayanlara” gidiyor.
O kadar ki, gecenin 2’sinde “Abi, rahatsız etmiyorum di mi! Seni rüyamda gördüm de, dur bi anlatayım!”
diyen bile oluyor.
“Abi, şöyle bana
gündemi bir değerlendirir misin, neler oluyor memlekette?” yollu “kişisel yayın” talepleri sıradanlaştı
artık.
Öyle bir duruma geldi ki “ilişkimiz”, iki kere arayıp ulaşamayandan mesaj geliyor:
“Senin de burnun büyüdü galiba, bir yerlere
gelen böyle yapıyor!”
*
Bir yerden sonra başa çıkmak zor olsa da, “sokaktaki vatandaş”la sohbetlerden çok istifade ettiğimi söylemeliyim.
Medyadakilerin kahir ekseriyeti “sokaktaki vatandaş”ın gündeminden kopuk malûm, çokları “sırtlarını” bir yerlere dayamış,
oradan ne gelirse, menfaatlerine ne gelirse öyle takılıyor…
Bizim bu yollara düşmemizi engelleyenler de, sağ olsunlar,
vakitli vakitsiz, patavatlı patavatsız arayan….
Hatta ve hatta “sürpriz
ziyaretler”de bulunan kıymetli “arkadaşlarımız”.
Onlardan biri de, “İğneci
Hasan” olarak tanıdığımız “lise”
tahsilli, çok kavruk, çok zeki Anadolu Delikanlısı.
Çok düşünen, derin düşünen, ayrıntıları kaçırmayan ve “Bu zamana kadar nerelerdeydin, iyi
gazeteci olurdun on yıl evvel geleydin!” dedirten 40 yaşlarındaki genç.
Dünya ve memleket meseleleri hakkında görüş alışverişinde
bulunma ihtiyacı hissediyor sık sık, sağ olsun.
*
Son görüşmemizde, “Abi,
bak, bir konuya dikkatini çekeyim!” diyerek söze girdi kendileri.
“Ali Babacan, kafası
çalışan bir adam. Yaptığının neye hizmet edeceğini bilemeyecek olsa, kocaman
kocaman makamlarda olur muydu? “
-Eeeee?
-İktidar tam köşeye
sıkışmışken, tuttu Bayraktar’a sataştı abi, dikkatinden kaçmamıştır. O
vakitler, gündemde zamlar, hayat pahalılığı var. Hepimiz üç harfli marketlere
yükleniyoruz, o çok zeki, çok akıllı, çok iyi yetişmiş Ali Babacan tutuyor,
iktidarın en güçlü olduğu kanada saldırıyor. Ya rakibinin kaşı açık, oraya
yüklensene muhalefet yapıyorsan… Öyle yapmıyor abi, tutuyor, rakibin en sağlam
tarafından atak yapıyor. Rakip de bu hatayı fırsata çeviriyor, topu kaptığı
gibi rakip kaleye iniyor.
Ali Babacan hata mı
yapıyor sence, yoksa başka bir şey mi var?
*
Ne olabilir ki?
Hasan ne demek istiyor?
Ali Babacan, “başkaları
için mi çalışıyor” yani?
Saçma!..
İğneci Hasan’a cevabım:
-Orası besbelli. Yerli ve milli savunma sanayi hamlelerinin
yükselen yıldızı, sembolü Bayraktar’a
lâf etti ki, bir yerlere mesaj olsun. Nerelere mi? Çok basit, HDP
tabanına… Ali Babacan, Ak Parti’den oy çekecekti, olmadı. Yüzde 1’e sıkıştı
kaldı. Açılım alanı olarak HDP seçmenini gördüğünden, buradan yüklendi.
Bayraktar, sınır içi ve sınır ötesi operasyonlarının olmazsa olmazlarından
malûm.
İşte böyle, tam damantığını oturtmuşken işin…
İğneci Hasan,
“Tamam ama, oturmayan
başka şeyler de var kafamda” diyerek kesti sözümü:
“Ahmet Davutoğlu ile
Temel Karamollaoğlu, üst üste altılı, yedili masaya zarar veren laflar etti.
Yok hepimiz yönetime ortak olacaz, yok masadan
çıkacak cumhurbaşkanı bize sormadan bakkala bile gidemeyecek!
-Abartma istersen Hasan!..
-Tamam o kadar değil
de, aşağı yukarı böyle. Niçin böyle
yaptılar bir ara? Zaten yüzde yarımlık partilersiniz, hak ettiğinizden çok daha
fazlasını alacaksınız… Masaya balyoz indirmenin, iktidar sevindirmenin ne
anlamı var?
-O da basit;
Kemal Kılıçdaroğlu’na
zerre güvenmedikleri için, üzerine üzerine gidip, bazı teminatları almak
istiyorlar. Nitekim, Davutoğlu ile Karamollaoğlu senin dediğine yakın lâflar
edince, Kemal Kılıçdaroğlu da çıktı, “Elbette memleketi birlikte yöneteceğiz.
Öyle küçük parti, büyük parti yok, masadaki herkes eşittir!” dedi.
-Her şeye bir lâfın
var… Peki, Meral Akşener meselesine ne diyeceksin? Madem masaya dönecekti,
niçin o kadar ağır konuştu, o kadar zarar verdi! Hem kendisini hem de masayı
yedi, bitirdi?
-Lâfı nereye getirmeye çalıyorsun anlamıyorum -ya da anlamazlıktan geliyorum- ama,
orası da basit: Akşener, fevrî bir
politikacı. Zamanında gittiği her yerde bir şekilde ‘uyum’ sıkıntısı yaşadı. O haklıydı, karşı taraf haklıydı, öyleydi
böyleydi, oralara hiç girmiyorum. Meral
Akşener’in böyle bir durumu var. Kemal Kılıçdaroğlu ise, oldukça kontrollü
bir politikacı. Adaylığını kesinleştirmek için, masadaki dört genel başkanı
iyice bağladı, Meral Akşener’in ise sinirlerini iyice bozdu. Rakibinizin
karakteristik özelliklerini bilir ve soğukkanlılığınızı koruyabilir iseniz,
hata yaptırırsınız. Tabii, Kılıçdaroğlu’nun salt kendi aklı ile hareket
etmediğini, Yeni CHP Projesi’nin nasıl bir proje olduğunu da gözden uzak
tutmayacaksın.
-Abi çok vaktini
aldım.
-Evet, biraz öyle oldu Hasan. İşim var, birazcık!
-Dur abi, Yavuz
Ağıralioğlu gitti ya, istifa etti ya… Meral Akşener, tabandaki oy kaymasını,
tepkiyi azaltmak için devreye girip gitmesine engel olabilirdi, en azından
böyle bir çaba gösterebilirdi, buna ne diyeceksin?
-Meral Akşener’e siyaseten ölümü gösterdiler sıtmaya razı
ettiler Hasan.
Yavuz Ağıralioğlu’nu
durdurmaya çalışsaydı, CHP-HDP kanadı iyice üzerine giderdi. O tarafın medyası
iyice hırpalardı.
-Konudan konuya
atlıyorum da, bu PKK’lılar, teröristlerin ele başları… İkide bir, yok bu
iktidar gidecek, yok biz masanın arkasındayız, yok masa kazansın diye seçime kadar eylem yapmayacağız! İyi Parti’de, CHP’nin Kemalistlerinde, diğer
partilerin tabanlarında zaten
rahatsızlık var. HDP tabanına mesaj vermek
için, böyle çıkışlara ihtiyaç yok ki. Kandildekiler, böyle masayı dağıtacak çıkışlar
yapacaklarına alttan yürütebilirler işlerini.. Onlar ne yapmaya çalışıyorlar?
-Yaptıkları İktidara yarıyor, diyorsun yani?
-Evet abi, öyle değil
mi?
-Bu da patronaj meselesi. Masanın fiili patronu, yaslandığı
oy potansiyelinden dolayı, HDP. Bu tavırlarıyla alan genişletmiş ve ne kadar
önemli olduklarının altını çizmiş oluyorlar. Masadaki basınç arttıkça, seçim kaybetme
korkuları artar. Masanın vereceği tavizler artar. Masa üzerinde ağır bir HDP
baskısı var. Buradan Arz-ı Mev’ud meselesine gelirim de, vaktim dar!
-Peki abi son olarak,
bu seçimi kim alır?
-Şimdi, benim seçimi kim alır meselesini çoktan aştığımı,
seçimden sonrasına odaklandığımı anlatmak isterim de…
Kısmetse başka sefere!..
-Erdoğan seçime
giremez muhabbeti çok arttı, o neden abi?
-Seçim sonrasına hazırlık, sonuçları gayri meşru ilan etme
çabası!
-Yeniden Refah’ı
soracaktım, Fatih Erbakan’ı Muharrem İnce’yi soracaktım…
-Kısmetse başka sefere!
-Abi sormayı unuttum,
sen nasılsın, sağlığın sıhhatin?
-Sağolasın Hasan!
Ah daha önce
nerelerdeydin,
amma gazeteci olurdun 10 yıl evvel elime geleydin!..