İdlip izlenimleri
Türkiye Dergiler Birliği (TÜRDEB) ve İHH organizasyonunda hafta sonu Suriye'de İdlib kırsalında ve şehir merkezinde incelemelerde bulunduk İdlip ismini daha önceleri Suriye'den gelen öğrencilerimin vasıtasıyla duymuştum. Halep, Rakka, Hama, Humus gibi Suriye’nin bilinen şehirlerinden değildi.
İdlip şehri, Galiba savaştan yirmi yıl önce Esed
tarafından vilayet merkezi yapılmasıyla şehir gelişmişti. Şimdi ise Halep'ten,
Deyrüzzor’dan Hama’dan gelen göçlerle ağır bir nüfus yükünün altına girmiş
durumda. Şehirde muhalifler adeta yeni
bir hükümet kurmuş durumda. Okul, hastane, mahkeme gibi kurumlar çalışıyor
hatta asayiş ve trafik de çok iyi işliyor.
İdlip müzesi de açık olan yerler arasında…
Suriye'de elektrik verilirse oralardaki trafik ışıkları bile
çalışacak duruma gelir…
İdlip şehir meydanında bir ikindi
vakti… Her şey güllük gülistanlık bir vaziyettey. Halk normal hayatına devam
ediyordu, normal olmayan bir şey vardı o da şehirde sanki bir deprem olmuştu
İdlip; Halep gibi Rakka gibi ağır bir bombardımana tutulmamıştı. Sadece şehir
merkezindeki müzeyi gördüm. Müzenin kuzey bölümü yıkılmıştı ama duvarları
sağlamdı. Rehberimiz bize şehir içinde de bir tur attırdı. Burada da bazı
binaların yıkıldığını gördüydük. Görünen o ki binaların çoğu bombalardan hasar
görmüş durumda. Yaklaşık iki yıldır İdlip'te savaş uçakları bombalama falan
yapmıyor. Bu süre zarfında birçok ev de onarılmıştı.
İdlip; Halep ve Rakka’ya oranla korunaklı
idi. Muhalifler burayı gerek Suriye kara ordusundan ve gerekse Rusların hava
saldırısına karşı koruyacak silahları vardı. Rus uçakları İdlib'e yaklaşmadan
bombalarını bırakıp kaçıyorlardı. Fetih ordusu, 2015 yılında İdlip şehrini
tamamen Esed’den almıştır. O zamanlar bile şehre ciddi bir zarar verilmemişti.
İdlip müzesine tekrar dönelim. Muhalifler
İdlip'te müzeyi de açık tutuyor ve ziyaretçilerin müzeyi ziyaret etmelerine
izin veriyor. Bu da belki Suriyelilerin iç savaştan ve yakınlarını kaybedenleri
biraz da psikolojik bir rahatlatmaya dönük bir çaba olarak algılanabilir.
İdlip Müzesi şehrin tam meydanı olan
bir yerde. Oraya ilk gittiğimizde bir görevli buranın kapalı olduğunu ve
ziyarete kapalı olduğunu söylemişti. Galiba heyetimizi koruyan İdlip güvenlik
personeli, müze görevlisi ile konuşmuş ve bizim için izin almıştı. Bu müze
günümüzde özellikle ülkemizde Kültür ve Turizm bakanlığına bağlı müzelerin
estetik durumundan çok uzaktı. Hatırlayanlar bilir, bizim doksanlı yıllardaki
müzelerimizin haline benziyordu İdlip müzesi… Müze içindeki önemli tarihi
eserleri Esed ve ailesi tarafından buradan çıkarılmış ve Şam’a götürmüşlerdir.
Hatırlayanlar bilir. Beşar Esed'in
hanımı Esma Esed, savaşın ilk günlerinde Şam müzesi'nde bazı değerli tarihi
eserleri müzeden istemişti. Sonra müze müdürü, bu tarihî eserleri ne zaman
vereceklerini sorunca Esma Esed de "Bu eserler bizim yanımızda
kalacak" demişti. Esed ailesi daha sonra bu tarihi eserleri Rusya ve Fransa
götürmüşlerdi. İşid’in Suriye’de tarihi eser kaçakçılığı gibi Ülkenin
cumhurbaşkanı (!) da kendi tarihi eserini yurt dışına kaçırıyordu. İdlip müzesinde
kaçırılan tarihi eserler sonrasında geriye birkaç mozaik parçası ve taş
devrinden kalma alet ve edevat bırakılmıştı.
İdlip müzesindeki mozaikleri görünce
şaşırdım ve biraz da heyecanlandım doğrusu. Bu mozaiklerin aynısı Urfa'da yakın
zamanda Halilurrahman gölü yakınlarında yapılan bir kazıda çıkarılan Amazon Kraliçeleri
mozaikleriyle ile hemen hemen aynıydı. Yani İdlip şehri; Urfa, Halep, Antep,
Rakka ve Hatay bölgelerini ve mücavir alanlarıyla aynı kültür ve medeniyet
katmanlarına beşiklik ettiğini söyleyebiliriz.
Not: Gelecek yazımızda İdlip’teki çadır kentleri yazacağız.