Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.02
Gram Altın
2986.64
BIST 100
9520.64
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Mart 2022

İdlib uzak değil

2014 yılında Suriyeli öğrencilere Türkçe dersi veriyordum. Bunların çoğu İdlibli öğrencilerdi. Bazılarının telefonu halen bende var. Fakat aradığım numaralar kullanılamamakta. Ya ülkemizden giderken kapatmışlar ya da başka bir şey.

Yarın İdlib yolcusuyuz. TÜRDEB ve İHH’nın birlikte organize ettiği, “Türkiye’nin Dergileri İdlib’e Gidiyor” programı kapsamında biz de bu kültür ve edebiyat kervanının bir yolcusu olarak Suriye’ye, İdlib bölgesine geçeceğiz. Buraya giderken ilk düşündüğüm şey, acaba 2014’te ders verdiğim bu öğrencilerimi orada bulabilir miyim?

Ölüm ve hayat, tarih ve tabiatın bir arada olması şimdilerde İdlib’in bir kaderi olsa gerek. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde İdlib’e dair güzel hatıralar okumuştum. Buradaki dağı, taşı, insanı, coğrafyayı ince ve süslü bir dille anlatan Evliya Çelebi’nin özellikle İdlib bölümünün okunmasında fayda vardır. Hacca giden Sürre Aylarının önemli bir durağı olan İdlib’i Ülkemiz İnsanı pek bilmiyor. Halep, Şam, Hama, Humus’u daha çok bilirdik. Suriye iç savaşı ile hem sünni olması bağlamında hem de Hatay’a 50 km uzaklıkta olan bu şehri bir Osmanlı şehri olarak hatırlamak zorundayız. Tarih bize bunu zorunlu kılıyor. İdlib’e aitlik duyguları içerisinde kaynaşma ve bağdaştırıcı bir edebiyat ruhunu ortaya çıkarmak lazım. Bu nedenle yarınki geziyi edebiyatçı arkadaşlarımız nezdinde bu açıdan önemli buluyor. Tabi buradaki iç savaştan dolayı buradaki trajediyi, insan ölümlerini, tabiat ve tarihin yok oluşunu gazeteler, medya kuruluşları muhabir göndererek haberleştirdiler. Oradaki dramı kamuoyuyla paylaştılar. Bu durum medya açısından olağan bir durumdur. Ama yarına kalmak adına bir İdlib mefkuresi oluşturmak anlamında edebiyatçıların, yazarların, şairlerin bu bölgeye gitmesi lazım. İdlib’le birlikte Haleb’in de bu ülke insanıyla hiçbir farkı yok.

Geçtiğimiz günlerde bir vesileyle görüştüğümüz yazar Dr. M. Yalçın Yılmaz, Halep’ten bahsederken “biliyor musun Halep, Sivas’ın yaylağıydı. Aynı durum Sivas için de geçerli. Yani Sivas ta da Helep’in kışlağı imiş. Şimdi sınırlar çizilirken Sivaslılar Halep’te, Halepliler de Sivas’ta epey kalmıştır. Bunu niye anlatıyorum. Geçtiğimiz günlerde bir belediye başkanı Suriyeliler için “burada kendi vatanınızda imiş gibi yaşayabilirsiniz demiş. Sözüm ona her fırsatta Suriye karşıtlığını öne çıkarmak isteyenler, hemen bu belediye başkanına sözlü saldırı pozisyonuna geçmişler. Hep bir ağızdan “Efendim burası Suriye değil, Burası Türkiye, demişlerdi.

Suriye şehirlerinden bahsederken özellikle sınır şehirlerinin bizim sınır birleriyle öteden beri bir kardeşliği söz konusudur. Bu kardeşlik Osmanlı’dan tevarüs etmiştir. Bazen bir şehir başka bir şehrin kazası (ilçe) konumundaydı. Mesela Urfa ile Rakka böyle bir şey. Gaziantep ile Halep böyle bir şey, Hatay ile İdlib de böyle bir şey.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ile Suriye ve İdlib gündemi geriye düşmesin. İdlib’i, Hama’yı, Humus’u sürekli tahattür etmek gerekiyor. Bu şehirler Osmanlı şehirleri. Yine Evliya Çelebi’den bir örnek vereceğim. Evliya Çelebi, Suriye’nin başkenti olan Şam ( o zamanlar Dımışk. Arapçada adı halen Dımışk) Şam şehri içerisinde üç bîmâristan (tımarhane, akıl hastanesi) ve bir dârüşşifa (sağlık yurdu) bulunduğunu dile söyler. Evliya Çelebi nazarında Şam çok gelişmiş bir şehirdi. Şam‟da bulunan dârüşşifada hastalara sunulan hizmetlerden şöyle bahseder: "… Bütün hastalara sırmalı kumaşlar, dîba, şîb, zerbâf kadife, sereng ve çeşit çeşit Frenk işi değerli kumaşlardan yorgan ve döşekler verirler ki bir âyan (bölgenin ileri geleni, aşiret reisi) sarayında yoktur.

İdlib uzak değil, dedik. Şam’a kadar uzandık. Bir edebiyatçı olarak buralardan sürekli bahsetmek lazım. Şam da bir Osmanlı mirası... Tarihimiz, dinimiz, medeniyetimiz buralara gömülmeden sahip çıkmalıyız buralara, buraların insanlarına…