Dolar (USD)
35.15
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2964.27
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

İdlib ölüyor ey insanlık!

Hayat akıp gidiyor ve bizler zorlu imtihan duraklarından geçiyoruz. Coğrafya şimdi kara kışa ve kara savaşlara teslim. Şimdi dengeler uğruna oluyor ne oluyorsa. Bağdat bombalanıyor, liderler ölüyor, zalimler mazlumların ahıyla can veriyorlar ve parça parça dağlıyorlar, acının coğrafyasına. Bu acılar ne zaman diner, Ortadoğu’nun yoksul ve mazlum halkları ne zaman huzura, umuda, felaha erer Allah’ım!

Dualar ediyoruz, bu yangın, ezelden beridir süregiden bu acı yangın bir son bulsun. Ama işte dünya dengeleri uğruna vahşi kapitalizm ve Batı hegemonyası, Amerikan emperyalizmi uğruna, Bağdat, Şam, Filistin, Yemen, İdlib ateşe veriliyor.

Ey dostlar ateş tam da bizim sınırlarımızda. Ortadoğu hemen yanıbaşımızda. Sıcak savaşların aslında tam ortasındayız. Sıcak rehavet veren evlerimiz, bol çeşitli sofralarımız, dolaplar dolusu kıyafetlerimiz, boncuk boncuk tosun gibi sağlıklı dizi dizi evlatlarımız, yılbaşı eğlencelerimizi, dolup taşan alış veriş merkezlerimiz var. Evet, bizler ne kadar kriz yaşadığımızı söylesek de şimdi bu topraklarda yaşayan durumu en düşük ailenin bile evinde bir tencere yemek kaynıyor. Ekmeğini fırından alabiliyor, en az iki kat kıyafeti vardır. Çocuğunun gideceği okulu, asgari ücrette olsa gittiği bir işi, eşinin ek gelir olsun diye uğradığı bir ekmek kapısı mutlaka vardır. Yeter ki sağlık olsun. Yeter ki vatan olsun.

Ey dostlar vatanımız olduktan sonra biz aç da kalırız, açıkta da kalırız. Yeter ki özgürlüğümüz, şerefimizi, onurumuz ve dahi namusumuz çiğnenmesin. Bu topraklar yüzyıllardır nice millete nice kavme ve farklı inanç topluluklarına hâmi olmuş, vatan bilinmiş. Şimdi de ülkemizin kapılarına kadar gelen binlerce mülteciyi bağrımıza bastık. Onlarla aşımızı, ekmeğimizi paylaştık. Biliyorum çoğunun bu hoşuna gitmedi. Ama işte bu toprakların evlatları, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir güzel Peygamber’in ümmeti.

Şimdi sıcak savaşlar günlerimizden, gecelerimizden uzak gibi dursa da. Ekranlardan bombalanmış coğrafyaya bir film seyirliğinde baksak da bizler de bu oyunun içindeyiz ne yazık. O nedenle her anlamda ülke olarak birlik ve beraberlik zamanlarındayız. Her zamankinden daha çok aklıselim davranarak, müştereklerde buluşarak topyekûn bir birliktelikle vatan bildiğimiz bu kutlu toprakları korumak zorundayız. Çünkü ateş çok yakın, savaş çok yakın, acılar hemen yanıbaşımızda yaşanıyor.

Şimdi işte bu sıcak savaşlardan kaçan Suriye rejiminin hedefindeki halk Türkiye sınırındaki acı bilanço çok ağır ne yazık. Türk Kızılay Başkanı Kerem Kınık, en son yaptığı açıklamalarda acı bilançoyu bildiriyor: 44 günde yaklaşık 500 kişi hayatını kaybetti. Kış ağır geçiyor, yağmur ve kar altında kalanlar daha bir hızla Türkiye sınırına yakın bölgelere sığınma telaşında. Ama onlar bu yolculukta günden güne ağır kayıplar veriyorlar.

Türkiye sınırındaki güvenli bölgede çadırlara yerleşen halkı anlatıyor geçen bir programda Kızılay Başkanı Kerem Kınık, insanların çadırlardaki hallerinden bahsediyor ne kadar içler acısı bir durumu yaşadıklarını anlatıyor ayrıntıları ile. Ve herkesi yardıma davet ediyor.

Bu davet insanlığa.

İdlib ölüyor, İdlib de insanlık can çekişiyor.

Çamurların içinde ıslak çadırlarda, yağan karın yağmurun altında elleri, ayakları morarmış, ıslanmış kazağı tenine yapışıp, ağırlaşmış küçücük çocuklar çıplak ayakları ve bedenleriyle artık üşüyerek ölüyorlar. Artık onlar savaşların acımasız savaşanların kurbanları olarak, açlıktan, yokluktan, çaresizlikten vatansız kalmaktan daha acı bir halde donarak ölüyorlar.

Biraz nefes alalım ey insanlık. Helal bir nefesi derin derin çekelim ciğerlerimize. Kalorifer sıcaklığından mayışmış, sıcak soba başlarında uyuşmuş, bol geğirtili, bol çeşitli sofralarda tıka basa doymuş bedenlerimizin, devasa evlerimizin, yüksek binalarımızın, sağlıklı çocuklarımızın diyetini verelim. Biraz daha helal soluk alalım insanlık. İdlib ’de can çekişen soğuktan bedenleri morarmış çocuklar için, helal lokma yemek için onlara el uzatalım. Korkmayın sofranızdan bir şey eksilmez. Verdiğiniz sizindir ey insanlık.

Veren el alan elden üstündür. Verdikçe çoğalırız. Verdikçe bereket akar kazancımıza. Savaşlar altında kalmamak için, sağlıklı gürbüz çocuklarımızın, ferah evlerimizin diyetini sadaka-i cariyesi olarak verelim. Ellerimizi uzatalım ölen çocuklara, üşüyen çocuklara, ayakları çamurlara bulanmış, sırtlarını ıslak çadırlara yaslayan elleri morarmış analara, bağrı yanık, çocuklarına eli boş gelen mahzun babalara. Şimdi verme zamanlarındayız. Şimdi yoksula, yetime, yolda kalmışa el uzatma zamanlarındayız.

Haydi, insanlık temiz, helal, diyeti ödenmiş rızıklar için açın ellerinizi. Yüreklerimizin kiri akar belki, yumuşar katılaşmış bağrımız, işte o zaman gümrah ırmaklar akar insanlığın tükeniş duraklarına. Arınırız belki. Bir diriltici nefes oluruyuz. Telefonlarımıza yazacağımız bir küçük mesaj bile büyük bir yardımdır onlar için. Küçücük bir bütçe ayıralım her hafta, her gün, neyimiz eksilir ki. Vermek sahip olmaktır bilelim. Sahip olduğunuzu verirsiniz. Veremediğinizin sahibi değilsinizdir.

Haydi, insanlık, haydi güzel ülkemin cömert, mert, bağrı yanık, misafirperver güzel halkı şimdi yardım zamanı.

Açın ellerinizi yardım için, ölmesin üşüyen, acıkan, soğuktan morarmış yavrular. Unutmayalım iyi ve kötü günleri insanlık ailesi üzerinde dolaştıran bir Rabbimiz var.

Ey insanlık, hatırlayalım tekrar: Veren el alan elden üstündür…