İdlib: Büyük yıkıma doğru
İdlib, Suriye savaşının akıbetini belirleyecek güçte bir kriz ve çatışma merkezinin adı haline gelmiştir. Suriye savaşı etrafında yapılan bütün tartışmalar, İdlib düğümünün nasıl çözüleceği noktasında düğümlenmektedir. İdlib, hiç kimsenin tek başına çözmeye güç getiremediği, ama hiç kimsenin birlikte çözmeye yanaşmadığı zorlu bir düğüm olarak karşımızda durmaktadır.
Rusya-İran-Esed üçlüsü, muhalif silahlı grupların Halep ve Guta başta olmak üzere Suriye’nin genelinden tahliye edilip İdlib’te toplanmalarını sağladılar. Rusya ve Esed rejimi, muhalif grupları İdlib’te imha edip önlerinde duracak hiçbir direngen gücün kalmamasını planlamaktadırlar. Rusya ve Esad rejiminin, İdlib’e yönelik oluşturdukları tehdit ve tazyik, aslında büyük bir imha planını uygulamaya koymak içindir.
Rusya ve Esad rejimi, muhalif gruplar arasında hiçbir ayırım yapmamakta, hepsini terörist olarak konumlandırmaktadırlar. İdlib’in yarısından fazlasını kontrol eden güç, el-Kaide’nin uzantısı olan Heyet’ül Tahrür’üş-Şam’dır (HTŞ). HTŞ’nin tasfiyesi, Rusya ve Esad rejimi için her şeyden önce birinci öncelik durumundadır. Rusya ve Esad rejimi, Nusra’nın devamı olan HTŞ’yi İdlib’teki çıban başı olarak görmekte, HTŞ ortadan kaldırılmadan el-Kaide terörizminin ortadan kaldırılmayacağı argümanına dünyayı ikna etmeye çalışmaktadır.
İdlib’te Özgür Suriye Ordusu ve Milli Ordu gibi yapılar da bulunmaktadır. Rusya ve Esad rejiminin aksine Türkiye, İdlib’te toplanan silahlı muhalif grupları terörist olarak görmemektedir. Türkiye, bu grupları Suriye toplumunun meşru temsilcileri olarak görmekte ve bu grupların savaş sonrası oluşacak yönetim yapısı içinde yer almaları gerektiğini savunmaktadır. Esad konusunda olduğu gibi, muhalif gruplar konusunda da Türkiye ve Rusya derin bir farklılık içindedirler.
İdlib’teki gruplar üzerinde kontrol gücüne sahip tek ülke Türkiye’dir. Heyet’ül Tahrir’üş-Şam dahil bütün gruplar, Türkiye’nin sözünü dinlemekte ve Türkiye’ye bakmaktadırlar. Türkiye, örgütler arası çatışmaları engellemek için çatışmasızlık bölgesi ilan edilen İdlib’te 12 askeri gözetleme noktası kurmuş durumdadır. Türkiye’nin askeri, siyasal ve istihbarat başta olmak üzere her yönden var olduğu İdlib bölgesine Rusya-İran-Esad ittifakı saldırma hazırlıkları yapmaktadır. Rusya-İran-Esad bloğunun İdlib’e saldırması, Suriye savaşının sonlanmasından ziyade, daha yıkıcı bir şekilde yeniden başlaması anlamına gelmektedir.
Rusya ve İran, HTŞ ve Özgür Suriye Ordusu başta olmak üzere muhalif silahlı unsurların tamamı imha edilmeden Esad rejiminin güvende olamayacağının ve ayakta kalamayacağının çok iyi farkındadırlar. Rusya ve İran, İdlib’i Esad rejimi için bir beka sorunu olarak okumaktadırlar. Rusya, İdlib’e yerleşen Çeçen savaşçılarının ortadan kaldırılmasını önemserken, Çin ise Uygur grupların etkisizleştirilmesine özel bir önem vermektedir. İran, Suriye’de Esad rejimine direnebilecek silahlı bir grubun oluşmamasını çok önem vermektedir. İran, Hizbullah’ın Suriye’ye yerleşmesi ve kendisine bağlı silahlı milis grupların oluşması için özel bir çaba içindedir. Başka bir ifade ile İran, Irak ve Lübnan’da oluşturduğu kanlı derin yapıların benzerlerini Suriye’de oluşturmaktadır.
İdlib’in Türkiye’nin kontrolünde olmasından dolayı bu bölgede şimdilik bir çatışma yaşanmamaktadır. Rusya ve Esad rejiminin İdlb’e müdahale etmesi durumunda, İdlib büyük insani façaların yaşandığı bir çatışma bölgesi haline gelecektir. İdlib’te yaşanacak insani faciadan kaçacak olanların yönelecekleri yer, Türkiye’dir. Türkiye, güvenliği devam ettirmek ve olası mülteci akınını durdurmak için İdlib üzerindeki hakimiyetini devam ettirmenin askeri ve diplomatik yollarını bulmaya çalışmaktadır. Türkiye, yakın ilişkiler geliştirdiği Rusya ile İdlib konusunda bir antlaşmaya henüz varmış değildir. Rusya, İdlib konusunda bir antlaşma çerçevesinin oluşması için Türkiye’yi Esad rejimini tanımaya zorlamaktadır.
İdlib krizini yaratan Rusya ve Esad rejimi, Türkiye’den silahlı grupları kayıtsız şartsız bir şekilde İdlib’ten çıkarmasını istemektedirler. Silahlı grupların Türkiye’nin sınırları içine yerleşmesi halinde, ülkemiz açısından büyük bir güvenlik tehdidinin ortaya çıkacağını Rusya-İran-Esad ittifakı çok iyi bilmektedir. Kendi sınırları içinde Heyet’ül Tahrir’üş Şam başta olmak üzere birçok silahlı örgütün tehdidiyle yüz yüze kalan bir Türkiye’yi Rusya ve müttefikleri çok istemektedir. İdlib krizinin arkasındaki yegane aktör Rusya’dır. Esad rejiminin hakimiyeti ve güvenliği uğruna Rusya, İdlib’te Türkiye’yi ateşe atan tehlikeli ve yıkıcı bir oyun oynamaktadır. İdlib krizi, Rusya-İran-Esad bloğunun ülkemizin güvenliğini tehdit eden yakın hasımlar olduğu gerçeğini karşımıza çıkarmaktadır. Ülkemizin, her zamankinden daha fazla İdlib’te sahnelenen oyunun farkında olması ve tedbirlerini alması lazımdır.