İDİL- VOLGA'DA GÜN BATIMINI GÖRMEK 1
İyi ki sonbaharda Kazan şehrine gelmişiz. Karların ve dağların iklimini her ne kadar yüreğimizde hissetsek de güneşin sevimli yüzü bizi ısıtıyordu.
Kazan' da üç gün üç gece dolu dolu geçen Türkçenin 11. Uluslararası şiir şöleninde epeyce enerji tüketmiştik. Bir şair için enerji tüketmek ne kadar zor ise enerji depolamak da o kadar zor.
Uğruna şiirler yazdığım, hatta mektuplar gönderdiğim Ural dağlarına bu sefer uğrayamadım. Ama dağların karlarıyla beslenen İdil-Volga nehrinde geçecek bir günüm var olduğu için mutluyum.
Otelin önünde sabahın erken saatlerinde bekleşen kalabalığa yaklaşıyorum. Az sonra otobüslerle İdil nehrine gideceğiz. Tatarların İdil, Rusların Volga dediği bu nehirde gezinti yapacağız. Sahi İdil ismi Atilla'dan geçmişti bu nehre. Otobüse binerken rehberimiz öyle söylüyordu.
Kazan şehrinden nehir yoluyla 45 kilometre uzaklıkta bulunan tarihu00ee Bulgar şehrine gideceğiz. Kader bizi adeta Nuh'un gemisine atarcasına kıyıdaki geminin içine attı. Burada liman işletmelerini kadınlar yapıyor. Ekseriyeti de Rus kadınlardan müteşekkil. Bu durum bana Kemal Sunal filmlerini hatırlattı doğrusu. Kadınlar tarlaya, erkekler kahveye... Buralarda da durum böyle mi bilemiyorum ama şehrin genel görüntüsü zenginliği ihtiva ediyor.
Gemiye bindiğimizde elime defter ve kalem almıştım. Ve bir de fotoğraf makinesini hazır bulundurmuş. Fakat ne hikmetse nehir mi deniz mi belli değil. Suyun kırmızılığından anlıyorum ki yağmur çok yağmış, alüvyonlar nehre taşınmış. Önceleri kıyıya yakın giden gemimiz, bir süre sonra hızlanarak önü uçsuz bucaksız bir nehrin ortasında yol alıyordu. Suyun sesi ve havanın soğukluğu beni derin bir uykuya daldırmıştı. Oysa ben İdil'i yazacaktım. İçinden nehirler geçen şehirlerim olacaktı. Zaman dar ve zaman kıymetliydi benim için. Ama uykuya yenik düşmüştüm. Belki bir daha buralara gelemeyecektik. Martıların yamaçlara doğru uçuşu ve hayal alemine dalışım bir nevi Yenikapı'dan Adalara doğru yol alan Ada vapuruna götürse de yok yok bu ayrı bir şeyu2026
Bir dağ esintisi Ural dağlarının esintisini bana getirmişti bu nehir. Ve getirirken de beni bir bebek gibi uykuya daldırmıştı. Şair Hayali beyin balıklar için mi yoksa bizim için mi söylediği o beyitlerine mazhar oldum.
"cihan-ara cihan içindedir arayı bilmezler Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler"
Bir balık gibi o deryanın içine girdim. Ama uyuklayıp tatlı rüyalara da daldım.
Uyandığımda kafile, tarihu00ee Bulgar şehrine varmıştı. Yazar, şair dostlarım benim gemide kalmama razı olamayacaklar ki beni uyandırdılar. Nehir kıyısındaki bu şehrin Kazan Tatarlarının ilk yerleşim yerlerinden biri olduğunu öğreniyorum. Rehberimiz burada İslamiyet'in ayak izlerine götürecekti. Daha önce Müslüman tüccarların gelip buralara yerleşmesiyle İslamiyet İdil-Volga kıyılarına ulaşmıştı. Tarihu00ee Bulgar şehri geçmişinde büyük badirelerden geçmişti. Biraz sonra yedi katlı Bolgar Müzesinde gördüğümüz katmanlar bunu gösteriyordu. Bolgar şehri antik bir kent. Cengiz Han'ın oğlu buradaki Ulu Camiyi yıkmış. Ama minare ayakta duruyor. Yanında Kudüs'teki Mescid-i Aksa Camisini andıran büyük bir yapının içine girip orada namaz kılmak istemiştim. Fakat ne göreyim. İnsanlar ayakkabılarıyla geziyor. Oradaki görevli burada namaz kılamayacağımızı, ileride Ak Mescit'e gidebileceğimizi söyledi. Oraya da otobüsle gitmek zorundaydık.
Bekleme esnasında buranın yazma eserler müzesi olduğunu öğrendim. Tatarların ünlü şairi Kul Ali'nin Yusuf u Züleyha nüshasını gördüm. Fotoğraflar çektim. Tatarlar bu şaire Kul Ğali diyorlar. Ayınları Ğayın olarak söylüyorlar. Şairlere de Şağir dedikleri gibi. Müzedeyken Malezya'dan gelen bir gurup Müslüman'la tanışıyoruz.
Birazdan gün batımını seyredeceğiz İdil-Volga'nın Kama nehriyle birleştiği yerdeu2026