Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Nisan 2023

İdeoloji, zooloji ve insan

Zoolojinin bir bölümü ve alt dalı olarak ortaya çıkan ideoloji bugün, ortaya çıktığı zaman dilimine göre oldukça farklı anlamlarda kullanılıyor. Hayvanların zihinsel yetenekleri bilinmeden onların tanınamayacağı anlayışıyla bir bakıma “düşüncenin bilimi” olarak 17. yüzyılda ortaya çıkarılan bu terim o gün bugündür insanın ve insanlığın başına sayısız belalar açtı. Kökeninde ideanın, yani düşüncenin yer aldığı bu terim diğer bütün aşırılıklarda olduğu gibi zaman içinde kendi söyleminin mutlak düşmanı haline geldi. Ve bugün artık ideoloji, bakış açısını berraklaştırmanın değil daraltmanın, hatta köreltmenin katalizörü olarak kullanılıyor.

Terim hususen yirminci yüzyılın başından itibaren yerleşik hale gelen ulus devletlerde kamplara ayrılan insanların sığındığı “deli gömleği” rolünü üstlendi. Avrupa başta olmak üzere, özellikle soğuk savaş dönemlerinde bu uğurda nice nesiller yok edildi, geri çekilmek zorunda bırakıldı, yeteneklerini kullanamayacakları küskünlük alanlarına mahkum hale getirildi. Avrupa ülkeleri bir anlamda ideolojinin zehirlediği iç dünyaları teskin etmenin ve onun yerine yeni değerler tahkim etmenin imkanlarını da fırsatlarını da buldu, iyi kullandı ve ideoloji belasından kendini kurtardı ama bizim gibi iki arada bir derede kalan toplumlarda terim hala belli düzeyde iş görüyor, ayrışmanın fitili olarak belli mahfillerde ateşi yakılmaya devam ediliyor. Gerçekte bizim gibi İslam inancına sahip ülkelerde “her insanın kendi sorumluluğunun sonucu olarak yargılanması gerektiğine” yönelik açık öğretiler dururken insandan ziyade kitleleri sorumlu addeden, formülasyonu istisnayı hesaba katmadan değerlendiren, kurunun yanında yaşın da yanacağını seyretmeyi makul gören böylesi çarpık bir yaklaşımın nasıl olup da bu kertede etkili olduğu üzerine mutlaka kafa yormak gerekir.

Düşüncenin bilimi olarak tedavüle giren ideoloji uzun süredir düşüncenin körleşmesinin en önemli aracısı konumunda. Dünya literatüründe hala kullanılan “ideolojik körlük” diye bir tabir var. İdeolojinin kitleler üzerinde belirgin bir algı kapanması yarattığını, o kapanmanın akıl tutulması üzerinden gerçeğin görünmesi önündeki engelleri çoğalttığını tespit için toplumlara şöyle bir bakmak yeterlidir. İdeoloji, sağlıklı bakışın önündeki en büyük engeldir. Böyle kalsa, zararı doğruyu görmeyi engellemekle sınırlandırılmış olsa yine iyi. O sadece hayata, insana, topluma, değerlere bakıştaki tutarlılığı ortadan kaldırmakla kalmaz fakat aynı zamanda kötülüğün yayılmasına rıza göstermenin de mutlak yapıştırıcısı olarak işlev görüyor. Bir ideolojiye sahip olduğunuz andan itibaren mensubu bulunduğunuz toplumsal kitlenin aidiyetiyle mensup olduğunuz yerden çıkan hiçbir kötülüğü görmeyen, her kötülükte mutlaka bir iyilik usaresi arayan, bulan ve onu onayan, bağlı olduğunuz lider bile hata yaptığında “bir bildiği vardır” bataklığına saplanan; karşınızdakinin, muhalif olduğu düşünülenin en büyük hakikatini bile lekelemeye yönelik arayış içine giren ve aranan bulunmadığında kendini kaybederek o lekeyi oraya kendi elleriyle yapıştıran ateşten bir ruha dönüşürsünüz. İdeoloji elinizden sağduyuyu aldığı andan itibaren geriye ne iyilik ile kötülük ne doğru ile yanlış ne haklılık ile haksızlık ne merhamet ile zulüm arasındaki çizgi kalır ne de aslında insanca bakmanın geriye kalan tefrik mekanizmaları… İdeoloji bir körlük olsa, görülmek istemeyeni gördürmemekle kalsa zararı nispeten telafi edilebilir ama o “yanlış gördürmenin” stratejilerini de üreterek olanı olmadığı biçimiyle görmenin yöntemlerini pekiştiriyor. Sizi mutlak bir indirgemecilikle “ben” ve “öteki” arasındaki tercihe itiyor. Üstelik “ben”, dünyanın en büyük kötülüğünü yapsa da onanan ve kutsanan; “öteki” dünyanın en büyük iyiliğini yapsa da gayrı meşru ve lanetlenen bir içerikle donandırılıyor. İnsan ve insanlık için bundan daha büyük bir zehirlenme yoktur her halde. Bu o kadar böyledir ki bizim gibi duygusal toplumlar söz konusu edildiğinde, sloganların anında sokağa döktüğü tez canlı benlikler dikkate alındığında, ideolojilerin zararlı etkisi Çernobil faciasından çok daha fazla yaşanır. Ve biz bunu yüz yıl öncesinden beri gördük, yaşadık, tecrübeye dönüştürdük ancak hala ondan ders almış gibi görünmüyoruz.

İdeoloji yerine idealin bilimi olarak tahayyül edeceğimiz idealoji ise şunu söyler: Özellikle insan söz konusu olduğunda her türden indirgemecilik yanlıştır. Biri ağrıyor diye bütün organlarımızı suçlamadığımız gibi tek bir hatasında muhatabımızın bütün özelliklerini mahkum etmemelidir. İçlerinden biri yanlış yaptı diye o düşünenin bütün taraflarını cezalandırmak içgüdüsü de buna dahildir. Kim hata yaparsa yapsın, yanlış kimden gelirse gelsin karşısında olmayı; kim erdemli davranırsa ve doğruya yönelirse yanında olmayı bilmelidir. Velev ki ideolojisi bizden değil, velev ki karşı tarafta duruyor ve öteki…

İdeoloji teriminin zoolojiden türemiş olması boşa değil. O deli gömleğini giymiş, varlığını o gömlekle ifade eden, kendini bütünüyle o gömleğin uzantısı olarak gören insanın vereceği zarar düşünüldüğünde hayvanlar elbette masum kalır. Çünkü insanlık tarihinde ideolojisinden dolayı hemcinslerinden yüz binlercesini katledenler vardır ama bunu yapan, yapmayı düşünen, üstesinden gelen tek bir hayvan kategorisi bile yoktur. Bütün bunları düşününce insan şöyle demekten kendini alamıyor: keşke ideoloji zooloji alanıyla sınırlı kalsa, insana hiç bulaşmasaydı…