İdealizm ve Dinamizm Politikaya Kurban Verilmemeli!
Hayatın gerçekleriyle teorinin, reel verilerle ideal olanın çoğu zaman üst üste örtüşmediği ve örtüşmeyeceği tecrübe ile sabittir. Ancak ideal olana yaklaşma arzusunun gün geçtikçe eksilmesinin reel hayattaki olumsuz karşılıklarının taşıyacağı maliyetlerin büyük olacağı da açıktır. Özellikle içinde yaşadığımız çağda toplum ve siyaset düzeninin mükemmel olması tabii ki beklenemez ancak mükemmele giden yolda önümüzü aydınlatan ışıkları takip etmek zorundayız.
Mesela siyasetin ahlak boyutunun güçlü hale getirilmesi, şehircilikte medeniyet değerlerimize yaslanma ihtiyacımız, ekonomide adil paylaşımı ve hakkaniyeti gözeten düzen arayışı, dinde takva ve samimiyet, düşüncede namus ve yerlilik, soysal hayatta şefkat ve merhamet, ilimde derinlik ve fayda, sanatta estetik ve manevi kaygı, ideal olan ve yaklaşılması gereken temel ilkelerimiz olması gerekirken, bu değerlerden günden güne daha çok uzaklaşıyor olmamız herhalde üzerinde düşünülmeye değer bir noktadır.
Bunun böyle olmasında, teoriye karşı ketum tutumumuz yanında inanç ve düşünce bağlarımızın gevşemesi, düşünce hayatımızdaki kısırlaşma ve ideal ölçülerin günlük kazanımlar karşısında değersizleştirilmesi etkili olsa da esas önemli etkinin politikanın günlük kavgalarına fazlaca entegre olmamızla alakalı olduğu da iddia edilebilir.
Herkesin siyaset yapmaya hevesli olduğu, herkesin siyaset yazdığı, herkesin siyaset konuştuğu ve herkesin siyaseti çok yakından takip ettiği bir toplumda; kültürün, sanatın, ilmin, düşüncenin, edebiyatın fen ve teknolojinin gelişmesi ne kadar mümkün olabilir? Seçim dönemlerinde Üniversite hocaları aday, ilim adamları aday, ilahiyatçılar aday, hukukçular aday, bilim adamları aday, sanatçılar aday, herkes adayu2026
Gazete köşelerinde ilim adamları siyaset yazıyor, iletişimciler siyaset yazıyor, edebiyatçılar siyaset yazıyor, üniversite hocaları siyaset yazıyor herkes siyaset yazıyoru2026 Günlük hayatta otobüste siyaset konuşuluyor, kahvede siyaset konuşuluyor, devlet dairesinde siyaset konuşuluyor, TV'de radyoda siyaset konuşuluyor, cami önünde siyaset, kasapta siyaset, bakkalda siyaset, mektepte siyaset konuşuluyoru2026 Siyasete bu kadar derinden merbut olan bir toplum diğer üretim alanlarında neden deve dişi insan yetiştiremiyor, neden varlık gösteremiyor?
Hakikati konuşan, hakikatı yazan ve ideal ölçüleri önümüze koyarak olması gerekenle olan arasındaki makası göstererek ideal olana doğru yolculuğumuzda yolumuzu aydınlatan mütefekkir ve alimlerin de günlük siyasetle bu denli içli dışlı olmaları bu alanda ciddi bir boşluk üretiyor. Eleştiriye olan tahammülsüzlükten mi? Susturulmuşluktan mı? Mevzisini kaybetme korkusundan mı? Ekonomik yönden cezalandırılma tedirginliği mi? Siyasetin ürettiği devasa rant alanından nemalanma arzusu mu? Konuşması, susmaması ve yazması gerekenler neredeler? Hakikatin peşinden koşan ve bunu cesurca toplumla paylaşan insanların azalması yarın ürkütücü sonuçlar doğurabilir.
Şimdi cesurca şu iki alanı birbirinden ayırma zamanı geldi de geçiyor. Toplumun Mütefekkir, yazar, alim ve kanaat önderleri siyasi tarafgirlik yapmak yerine doğru istikamet belirleme ve gerektiğinde eleştiri hakkını kullanarak ideal olanı gösterme vazifelerini eksiksiz yerine getirmeliler. Politikacılar da eleştiriye tahammül limitlerini biraz genişleterek bu alanı özgür bırakmalı, yazılan söylenen her şeyi bir yıpratma hareketi olarak görmemelidirler. Yanlış yapana, "şu konuda yanlış yapıyorsun" dendiğinde yanlış yapan bunu bir kibir meselesi yapmamalı, yanlışını düzeltme yoluna gitmeli, eleştiriyi yapan da ahlaki ve insani sınırlar içerisinde kalarak, Allah rızası ve toplum yararını gözeterek eleştiri yapmalı, bunu bir rant beklentisine dönüştürmemelidir.
İdeal olanla mevcutta olan arasındaki makas ideal olan lehine ancak bu şekilde daraltılabilir, aksi taktirde toplumda siyaset dışı alanlardaki gelişim çok sınırlı kalır, düşüncede, ilimde, sanatta, kültürde üretim azalır ve kısırlaşır.
Akademisyen konuşurken, ilim adamı yazarken, hoca efendi kürsüde, gazeteci köşesinde, mütefekkir dergisinde, kanaat önderi mecrasında sürekli siyasi dengeleri gözetme hesabı yaparak hareket etmemeli, aksine siyasetten bağımsız alanlarda özgürce kanaat ve fikirlerini paylaşmalıdırlar. Burada kabahat tek taraflı değildir. Söz söyleme yükümlülüğünde olanların da cesur olması beklenir. Siyaset dışı alanlardaki üretimi günlük politikanın seyrine kurban vermemeliyiz aksi takdirde suskunluğumuz ve pasifliğimiz idealizmimizi ve dinamizmimizi köreltecektir.