İdeal ve kural belirlemek
Bir ülkedeki her kurumun yapacağı her faaliyet, bağlı oldukları devletin çizdiği ideal ve kurallarla gerçekleşir. O devlet, bu faaliyetlere tam ve doğru bilgi ve akıllı eğitim uygulamalarıyla yaklaşırsa başarılı olmaları, ahlak medeniyeti kurmaları garantidir.
Devletin dışındaki
kurumlar, gayret ve uygulamaları ile ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar,
kendilerini hem idealler hem de kurallar ile kuşatan devlet eğer yeterli başarı
gösteremezse o kurumlar asla emeline ulaşamayacak, onlar da ahlak medeniyeti
kuramayacaklardır.
Medeniyetin
içerisindeki devlet, bir vücut ise devletin dışında kalan her bir kurum birer
uzuvdur. Bu sebepten dolayı en büyük kurum devlet, medeniyet kurmak için idealleri
ve kuralları belirleyicilikte en önde ve en büyük olandır. Diğer kurumlar,
ister istemez devleti takip edeceklerdir.
Medeniyet kurabilmek,
bir ideal ile bir kurallar manzumesi ile olur. Bu ideal ve kurallar kim
tarafından, ne zaman konulursa konulsun bir inancın gereği yapılır. Bu inanç ya
uydurulmuş/bozulmuş bir dindir ya da özüyle sözüyle sağlam kalmış, Hak bir
dindir. Bundan başka bir kaynak da asla bulamazsınız. Bu kaynak; eğitimden
iktisada, sanattan mimariye her alana şekil verir. Toplum da bu şekle göre
biçim alır ve bu biçimle yaşar.
Batı medeniyetini
incelerseniz eğitiminde ve diğer alanlarda nefs terbiyesi diye bir kavram ve
usul göremezsiniz. Ancak bazı alanlarda kurallarıyla sanki nefs terbiyesi
yapmışçasına dikkatli ve rikkatlidirler. Ancak medeniyetlerinin temellerine
bakıldığında bazı doğru bilgiler üretmelerine, bazı doğru işler yapmalarına
rağmen genel itibariyle ahlak medeniyeti olmak istememiş ve olmamış Roma ve
Yunan medeniyetlerine dayandığı aşikârdır.
İslam medeniyeti,
başlı başına bir idealler ve kurallar medeniyetidir. Bir din olarak kâmil olan
İslam, canlı ve aktif bir inanç olmasına, akıl, ilim ve ahlakı öncelemesine
rağmen inananlarında bu üçünün peşine düşme ve yaşama durumları bugün yetersiz
görünmekte. Ayrıca izanlı Batılılar ve
Doğulularca ideal medeniyet olarak kabul edilen İslam medeniyetinin evladı
olanlar, günümüzde birçok konuda hem Batıdan hem de Doğudan geri kalmıştır. Tam
ve doğru bilgi üretmede, aklı kullanmada, ahlaklı yaşamda çok üstün özellikli
insanların olmasına rağmen kurumlarda ve devlet yapılanmasında bu meziyet ve
özellikler tam manasıyla maalesef görülmemektedir. Bu durum, ne dünün ne de
bugünün meselesidir. Her dönemin meselesi olarak üzerinde çalışılması gereken
bir durumdur.
Bu durumun böyle
olmasının en önemli özelliği nesnel tam ve doğru bilginin noksanlığı, eğitimde
de kullanılmayışıdır. Bugün insanların bazısı Müslüman bir ülkede “bu çağda din
eğitimi mi olur” diyerek İslam’ı istihfaf etmekte, kendi akıllarını
zorlamaktadırlar. Müslüman bir ülkede, Müslüman ahaliye Budizm, Taoizm gibi
inanışların öğretilmesi absürt görüldüğü gibi İslam’ın öğretilmemesi veya
engellenmesi de absürt ve kerih görülür. Bazıları ilim erbabı, akademi ehli
olmasına rağmen onlardan ne İbni Sina ne Yunus Emre ne de Cezeri çıkıyor. İlim
üretmede hala topraktan kil üretme ve seramik çanak çömlek üretme aşamasında
olup uzay aracında seramik izolatör kısmına geçmeyişleri, ilmi, bir hikmet ve
hizmet aracı olarak görmeyişlerindendir. Bazıları da ya inançlarını ya
amellerini zorlayarak ahlaksızlıklarından hiç ödün vermezler. Kötü ahlaklarını,
güzel ahlak kabul edip ya gerçek İslam ahlakı ya da çağdaşlık zannetmelerindendir.
Ahlak, herkesçe aynı derece algılanıp yaşanmayabilir. Ancak güzel ahlak, her
yerde ahlaktır ve vicdanlar, akıllar tarafından aynı derecede kabul görür.
Öncü olan ahlak
medeniyetinin temeli; birey, toplum ve kurumların ilmin, aklın ve nefslerin
terbiye edilerek ahlakın sahibi olunması ve uygulanması ile olur. Ahlak
medeniyeti kurma başarısı, asla ve asla bunlar olmadan yürütülemez. Hak Din ve
bu üçü ayrı gayrı değil gayet tabi bir ve bitişiktir.. bütündür. Aklı olmayana
din, ne mükellefiyet yükler ne de sorgu sual. İlim sahibi olmadan ibadet de iş
de tam olmaz. Ne, nasıl yapılacak bilinmez. Ahlak tamamlamaya gönderilen bir
Peygamberin milleti ise asla ahlaksız olmamalıdır. Akıl, ilim ve ahlakı
önceleyen toplum ve kurumlar, ideal ve kuralları mükemmele yakın yaparak
çocukluktan başlayarak en uygun yöntemlerle insanları eğitip ahlak medeniyeti
kurabilirler. Yoksa herkes ve her zümre sadece birbirini kandırmakla günü
tamamlar ve yarını görmeleri neredeyse imkânsız olur.