Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ocak 2022

İdeal ve kural belirlemek

Bir ülkedeki her kurumun yapacağı her faaliyet, bağlı oldukları devletin çizdiği ideal ve kurallarla gerçekleşir. O devlet, bu faaliyetlere tam ve doğru bilgi ve akıllı eğitim uygulamalarıyla yaklaşırsa başarılı olmaları, ahlak medeniyeti kurmaları garantidir.

Devletin dışındaki kurumlar, gayret ve uygulamaları ile ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, kendilerini hem idealler hem de kurallar ile kuşatan devlet eğer yeterli başarı gösteremezse o kurumlar asla emeline ulaşamayacak, onlar da ahlak medeniyeti kuramayacaklardır.

Medeniyetin içerisindeki devlet, bir vücut ise devletin dışında kalan her bir kurum birer uzuvdur. Bu sebepten dolayı en büyük kurum devlet, medeniyet kurmak için idealleri ve kuralları belirleyicilikte en önde ve en büyük olandır. Diğer kurumlar, ister istemez devleti takip edeceklerdir.

Medeniyet kurabilmek, bir ideal ile bir kurallar manzumesi ile olur. Bu ideal ve kurallar kim tarafından, ne zaman konulursa konulsun bir inancın gereği yapılır. Bu inanç ya uydurulmuş/bozulmuş bir dindir ya da özüyle sözüyle sağlam kalmış, Hak bir dindir. Bundan başka bir kaynak da asla bulamazsınız. Bu kaynak; eğitimden iktisada, sanattan mimariye her alana şekil verir. Toplum da bu şekle göre biçim alır ve bu biçimle yaşar.

Batı medeniyetini incelerseniz eğitiminde ve diğer alanlarda nefs terbiyesi diye bir kavram ve usul göremezsiniz. Ancak bazı alanlarda kurallarıyla sanki nefs terbiyesi yapmışçasına dikkatli ve rikkatlidirler. Ancak medeniyetlerinin temellerine bakıldığında bazı doğru bilgiler üretmelerine, bazı doğru işler yapmalarına rağmen genel itibariyle ahlak medeniyeti olmak istememiş ve olmamış Roma ve Yunan medeniyetlerine dayandığı aşikârdır.

İslam medeniyeti, başlı başına bir idealler ve kurallar medeniyetidir. Bir din olarak kâmil olan İslam, canlı ve aktif bir inanç olmasına, akıl, ilim ve ahlakı öncelemesine rağmen inananlarında bu üçünün peşine düşme ve yaşama durumları bugün yetersiz görünmekte. Ayrıca izanlı Batılılar ve Doğulularca ideal medeniyet olarak kabul edilen İslam medeniyetinin evladı olanlar, günümüzde birçok konuda hem Batıdan hem de Doğudan geri kalmıştır. Tam ve doğru bilgi üretmede, aklı kullanmada, ahlaklı yaşamda çok üstün özellikli insanların olmasına rağmen kurumlarda ve devlet yapılanmasında bu meziyet ve özellikler tam manasıyla maalesef görülmemektedir. Bu durum, ne dünün ne de bugünün meselesidir. Her dönemin meselesi olarak üzerinde çalışılması gereken bir durumdur.

Bu durumun böyle olmasının en önemli özelliği nesnel tam ve doğru bilginin noksanlığı, eğitimde de kullanılmayışıdır. Bugün insanların bazısı Müslüman bir ülkede “bu çağda din eğitimi mi olur” diyerek İslam’ı istihfaf etmekte, kendi akıllarını zorlamaktadırlar. Müslüman bir ülkede, Müslüman ahaliye Budizm, Taoizm gibi inanışların öğretilmesi absürt görüldüğü gibi İslam’ın öğretilmemesi veya engellenmesi de absürt ve kerih görülür. Bazıları ilim erbabı, akademi ehli olmasına rağmen onlardan ne İbni Sina ne Yunus Emre ne de Cezeri çıkıyor. İlim üretmede hala topraktan kil üretme ve seramik çanak çömlek üretme aşamasında olup uzay aracında seramik izolatör kısmına geçmeyişleri, ilmi, bir hikmet ve hizmet aracı olarak görmeyişlerindendir. Bazıları da ya inançlarını ya amellerini zorlayarak ahlaksızlıklarından hiç ödün vermezler. Kötü ahlaklarını, güzel ahlak kabul edip ya gerçek İslam ahlakı ya da çağdaşlık zannetmelerindendir. Ahlak, herkesçe aynı derece algılanıp yaşanmayabilir. Ancak güzel ahlak, her yerde ahlaktır ve vicdanlar, akıllar tarafından aynı derecede kabul görür.

Öncü olan ahlak medeniyetinin temeli; birey, toplum ve kurumların ilmin, aklın ve nefslerin terbiye edilerek ahlakın sahibi olunması ve uygulanması ile olur. Ahlak medeniyeti kurma başarısı, asla ve asla bunlar olmadan yürütülemez. Hak Din ve bu üçü ayrı gayrı değil gayet tabi bir ve bitişiktir.. bütündür. Aklı olmayana din, ne mükellefiyet yükler ne de sorgu sual. İlim sahibi olmadan ibadet de iş de tam olmaz. Ne, nasıl yapılacak bilinmez. Ahlak tamamlamaya gönderilen bir Peygamberin milleti ise asla ahlaksız olmamalıdır. Akıl, ilim ve ahlakı önceleyen toplum ve kurumlar, ideal ve kuralları mükemmele yakın yaparak çocukluktan başlayarak en uygun yöntemlerle insanları eğitip ahlak medeniyeti kurabilirler. Yoksa herkes ve her zümre sadece birbirini kandırmakla günü tamamlar ve yarını görmeleri neredeyse imkânsız olur.