Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Şubat 2022

İddia sahibi ol ama yolu şaşma

İnsanların bilgi ve işlerinde doğrular vardır yanlışlar vardır. İnsanlar bu doğruları ve yanlışları ile ilim, akıl, ahlak ve gerçek inançta iddia sahibi olur, yaşar ve son nefeslerini verirler. Bu iddiaları, onları hayırla yâd ettirir. Ya da tam tersi ile… Siyasi, içtimai, ticari, iktisadi,.. her ne varsa bu alanlarda bu doğrular ve yanlışlar baş etkendir.

İnsanların inandıkları ve iddia ettikleri doğruların peşinden gitmeleri en büyük haklarıdır. Bu hak doğuştan gelen bir nimet olmasına rağmen yanlışları doğru kabul etmek yaşarken ortaya çıkan bir haldir. Bu halleri ise büyük bir vebal doğurur. Bu vebali çoğaltan, “doğru nedir yanlış nedir” konusunda insanların ilim, akıl, ahlak ve gerçek inanç dışına çıkması ve her işin, her bilginin isabetli olduğunu süzgeçsiz ısrarla kabul etmesidir. Bunlara binaen “doğrunun tarifinin yapılması, nesnel olması ve Hakka uygun olması” gerekir.

Doğru kavramını, insanlara ilim, akıl, ahlak ve gerçek inanç zaviyesinde doğrulatan en önemli unsurlar şartlar ve isabetliliktir. Bir şey isabetli ise o, doğru, değilse o da yanlıştır. Şartlar değişmişse bir doğrunun doğruluğu yanlışlanabilir. Dolayısıyla şartlara göre isabetli olana doğru, isabetsiz olana ise yanlış denilir.

Mesela bu çağda, ateşli silahların yaygınlaştığı ve çok ilerlediği bir savaş meydanında tankı, uçağı, topu, tüfeği olan düşman üzerine kılıçla yürümek asla doğru değildir. Bu durum ilmen ve aklen doğrulatılamaz bir isabetsizliktir. Savaş meydanına kılıçla inmek, düşmana kılıçla yürümek yüzyıllar öncesinin doğrusudur ve bu çağda yanlıştır. Bugün artık şartlar değişmiş ve ateşli silahlar olmadan savaşa katılmak ahmaklık olur.

Yalan söylememek; her devrin, her çağın doğrusudur. Adaletli olmak; her devrin, her çağın doğrusudur. İnsana zulmetmemek, faizden uzak durmak, millete hizmet etmek, ülkesine sahip çıkmak, ırza, namusa, can ve dine kast etmemek, dil uzatmamak, dünyanın gelip geçici olduğunu, leş olduğunu bilmek gibi her devrin ve her çağın onlarca doğrusu vardır. Bütün bunların da her şart altında isabetli olmaları, bu doğruları Hak yapar. Dolayısıyla bir işe, bir söze Hak denebilmesi için onların her şart altında isabetli olması gerekir.

Doğru olmayan her bilgi yanlıştır. Yanlış ve yalan her bilginin, her işin sonu pişmanlıktır. Bilginin ve işin doğruluğu ve haklılığı tereddüdüne düşüldüğünde durup beklemek ve tekrar düşünmek, insanı; ilmi, akıllı ve ahlaklı yaptığı gibi yanlışlardan da korur. Böyle davranmak, insanı hem doğru yapar hem de selâmete götürür.

Bütün bunlardan mülhem insan, hem kendini hem dünyayı değiştirme iddiasında ise iddiasının isabetli olması elzemdir. İddiasından vazgeçmemesi ve iddiasının Hak zeminden şaşmaması onun için en baş kuraldır. Bir de bu iddialarında arzu ve ihtiraslarının devreye girmemesi gayreti olmalıdır. Kendisinde olmasa da başkalarının arzu ve ihtiraslarına kurban olmaması, has yolu olmalıdır. İsabetli olmayan iş ve bilgilerle haddi de aşmamalıdır. Yoksa kendisine de ülkesine de yazık edecektir.

İddia sahibi olmak, önce insan olmaktır. İnsan olan zaten doğruların peşinde olmayı Hak yolunda olmayı gerektirir. Böyle bir insan asla ve asla haddi de aşmaz yolu da şaşırmaz. Yolun çizgisine arzu ve ihtiraslarına yenilmiş bir halde yeni çizgiler eklemez. Kendi kelime ve kavramlarının dışına çıkarak iddiasından vazgeçmez.

İddia sahibi olmak demek bireysel ahlak ve toplumsal ahlak ile yürüyeceği için yolu takip etmeyi gerektirdiği için bunların terki durumunda ahlak elden gidebilir, hidayet kararabilir. Buna binaen iddia sahipliğinin ahlakı; iddianızın içeriğinin dolu olmasını, doğru olmasını ve Hak yolunda olmasını gerektirir. Böyle bir durum da sizin ahlakınızın yüceliğini, azim ahlak sahibi Hazreti Peygamber ahlakına benzerliğinizi gösterir. Yoksa ilim, ahlak, akıl ve gerçek inanç yolunu şaşırmış kaybedenlerden olursunuz.