Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.93
Gram Altın
2428.74
BIST 100
9800.9
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Haziran 2020

İçindeki bilgiyi ayağa kaldır!

Farkındalık insanlaşma sürecimizin ilk adımıdır. Hayatın, zamanın, gençliğin, güzelliğin, arkadaşın, ailenin, içinde dünyaya geldiğimiz toplumun hatta maddi manevi bütün benim dediklerimizin farkında değilsek yaşamanın anlamı yoktur. Bize anlam katan bu değerlerdir.

Farkındalık öncelikle fark etmek, akabinde fark ettiğini fark etmek ve hatta fark ettiğini fark ettiğini fark etmek yani öz farkındalık üzerinedir. Aksi takdirde yine gördüğümüzü, duyduğumuzu, hissettiğimizi sanırız. Ta ki elimizdekileri kaybedinceye kadar...

Öz farkındalık olması, iletişim içinde olduğumuz kişilerle kurduğumuz ilişkileri yönetmek üzerinedir. Böylelikle sosyal hayatın içinde yaşam kalitemiz olacak, duygusal bir dengede olacağız. Ta ki şimdi-burada gerçekliğini elde edinceye kadar...

Modern dünyanın zihnimize attığı format, mutsuzluğumuzun sebebi; geçmişten getirdiğimiz acılarımız, travmalarımız, aile sıkıntılarımız, çocukluk hatıralarımız, toplum baskısı, bastırılmış duygularımız vs... Hatta seçimlerimizin yapılış sebeplerinin bile geçmişin tekrarı olması üzerinedir.

Yaşanılan başarısızlıklarımızın, mutsuzluklarımızın bir çok sebepleri varken olumlu olanların tek faili kendimiz olduğunu düşünürüz. Ya geçmişin acılarını önümüze defalarca koyarız. Ya da geleceğin kaygısı ile kabullenmekte direniriz.

Direndiğimiz her durum hayatta karşılığını bulur. Değiştiremeyeceğimiz her ne varsa kabul edersek değişir ve dönüşür. Farkındalık ile oluşacak bu durum ise başkalarının yapacağı bir olgu değildir. Bedenimizdeki sakinlik bize üst farkındalık olan bilincimizle hareket etmeye itecektir.

Asrımızın en büyük çıkmazı korkuların kölesi olmak, diğer adıyla panik atak olmaktır. Kölelik esir olmaktır. Esirlik ise bir bağımlılık halidir. Özgür insan ise istekleri, hayalleri, hedefleri uğruna gayret edendir. Hayatı olduğu gibi kabul edip değiştiremeyecekleri üzerinde enerjisini tüketmeyendir. Olaylara dışarıdan bakıp fark ederek yaşayandır. Zira yarın geç olabilir.

Bizi hasta eden korkularımız bizi geliştirebilir, önümüze ışık da olabilir. Farkındalığımızın asıl nedeni korkularımızdır. Bizi hasta eden, panik atak haline getiren ise korktuklarımıza verdiğimiz tepkilerimizdir. Halbuki tepkiler otomatik, cevaplar ise düşüncelerin ürünüdür. Zira çoğunlukla tepkiler yargılar üzerinedir.

Hayatımıza anlam katan aklımız ve duygularımızdır. Aklımızın onay verdiği her eylemimiz bizi mutlu eder. Sadece duygularıyla hareket edenlerin yolunun ya psikiyatristler ya da mahkemeler olduğunu söyler Cem Keçe bey. Duyguların kölesi olmak aklın önünde en büyük engeldir.

Dostlar! Acımıyoruz kendimize. Af etmiyoruz. Hep yargılıyoruz, suçluyoruz, kınıyoruz. İçimizden gelen sesi bastırıp duygularımızın kölesi oluyoruz. Mutluluğu hak etmediğimizi düşünmüyoruz. Af edilmeye layık olmadığımızı düşünüyor kendimizi af etmiyoruz.

Kendimize acımayınca, af etmeyince kimseye de acımıyor, af etmiyoruz. Hayallerimizdeki hayata yaklaşmayınca elimizdekilere de kör oluyoruz. Ben ve olmak isteğim hayat ile aramızı mütemadiyen açıyoruz.

Kendine yardımcı olmayana kimse yardım edemez. Geçmişi olduğu gibi yargılamadan kabul etmek bizi olgunlaştırır. Tecrübeler bizim temelimizdir. Temeli olmayan her oluşum yok olmaya mahkumdur. Ne insana, paraya, mala, makama ne acılara, geçmişe ne de geleceğe sarılmamak gerek. Zira her sarıldığımız imtihanımız olur.

Bizler mükemmel değiliz. Mükemmel olan tek varlık ile bağımızın zayıflığı bizi hasta edendir. Korkularımız ise bundan dolayıdır. Negatif söylemlerimiz bizi hasta ediyor. Hala fark etmiyoruz.

Tekrar ettiğimiz her olgu bize daha yakındır. Kabul ettiğimiz her duygumuz ise değişime açıktır.

Bizi mutlu eden kaçtıklarımız değil, cesurca üzerine yürüdüklerimizdir. Panik atağa sebep olan hangi duygu ise farkında olmak, yeniden adlandırmak, pozitife çevirmek, dua etmek, eylemle harekete geçirmek, öncelikle vücudumuzun dışına çıkarmakla olur. Aksi takdirde kabul edilen misafir misali kalıcı olmaktadır.

Ağzımızdan çıkan her söylem kabul olunmuş dua olabilir. Konuştuklarımız ve tekrar ettiklerimiz hipnoz kalıplarıdır. İçimizdeki bilgiyi ayağa kaldırmak; öncelikle duymakla, kabul etmekle, af etmekle, değişime açık olmakla, kararlı olmakla olabilir...

Ves-Selam

Asiye Türkan

www.ailedanismani.de