İçimize bakalım
Herkes kendine dönüyor, güvensizlik yayılıyor. Bilen de bilmeyen de ortada. Konuşmak, ahkâm kesmek en iyi rol oldu. Sosyal medya da bunun mecrası hâline geldi. Hüküm veriliyor, cezalar infaz ediliyor. Sağlıklı iletişim imkânı kalmadı.
Bilgiyi teyit etmiyoruz, duyduğumuzla amel ediyoruz. Oysa bilginin kaynağına gitmek, konuyu birinci ağızdan dinlemek gerekmez mi? Böyle yapmak yerine işimize geldiği gibi davranıyoruz. Görünmek, alkış almak, beğenilmek, taltif edilmek yüksek gayeler oldu maalesef. Yükselmek için önümüze gelenin üzerine basıp geçiyoruz. Durup düşünmüyoruz. Temel değerlerimiz iyice aşındı, yıprandı.
Öyle insan tipleri türedi ki hayatları kâr etme ve mutlak kazanma üzerine kurulu. Okey masasında yancı, rakı sofrasında mezeci, sigarada otlakçı tipler vardır. Bunların yeri yurdu belli olmaz. Duruşları, bakışları, istikametleri tamamıyla çıkar üzerinedir. Bu riyakâr adamlar her devirde işlerini yürütürler. Şu an bizim toplumda da bu tip insanların fazlalığını görüyoruz. Hak etmedikleri yerlerdedirler bu insanlar. Güç neredeyse onun gölgesinde otururlar. Simsardır bunlar. İşportacıdırlar, her şeyi alıp satabilmektedirler.
Yüzsüzlük maske oldu. Her kapıyı açan maymuncuk gibiler. Yaşadıkça soğuyoruz. Üşüyoruz, kaçıyoruz. Her sofraya oturanlar karınlarını büyüttü ama adamlıklarını yok ettiler. Adam harcamak sanat oldu. Yamyamlık ise devam ediyor. Şimdi bu vahşilik meslek oldu. Lobileri var. Adam harcama merkezleri kuruluyor. Toplanıp fişlemeler yapılıyor. Sofralarını büyütmek isteyenler büyük bir iştiha ile saldırıyor. Ağızlarda bilindik laflar dolaşıyor ama karakterler zelil olmuş durumda.
Siyasetten ticarete, diyanetten hıyanete, zilletten illete ne ararsanız ajandalarında bulunan tipler mafya gibi çalışıyor. Tehdit unsuru olmaktan çok öte varan vantuz kılıklı emicilerin şerrinden kaçmak için çekilmek zorunda kalanlar da yalnızlaşıyor, küsüyor, kırılıyor.
Toplumun radyolojik tetkikleri maalesef çok kötü. Metastaz yapmış nice kanserli hücre bünyeye yayılmış vaziyette. Bünyenin sahibi habersiz! Alkışı kesin, nümayişe son verin, tiyatro bitsin, perde kapansın da görün, bakalım ne olacak? Ne var ki kimsenin umurunda olmayan bu hastalıklı durum gittikçe ağırlaşıyor. Umut tacirleri çıkıyor bu sefer de. Kanserli hastalar ne duysa inanır, inanmak ister, şifa arar ya, şimdi öyle bir tablo var.
Kârsız bir işe girmeyen tiplerin arsızlığı hüner olmuştur. Kârsız olalım da arsız olmayalım diyenler zahiren kaybetmiştir. Konjonktür de kayıp istemiyor. Ne olursa olsun kazanma üzerine kurulu bir sistem var. Bu sistemi ayakta tutanların tek hesapları kendi çıkarlarına dönüktür. Adı konulmamış bir örgüt gibi hareket edenlerin istilası altındayız. Ahtapot gibi tolumu saran bu tipler her yerdeler! Şimdi işimize değil içimize bakma zamanı!