İçimizdeki Hainler!
Vakt-i zamanında içimize zehiri öyle hunharca akıtmışlar ve devletin-ülkenin kritik noktalarına kendi adamlarını öyle güzel yerleştirmişler ki bugün olup biten pek çok hadisede bu iki faktörün ürettiği hastalıklarla boğuşuyoruz. Fikri ve ideolojik anlamda içimize akıtılan zehir bugünün nesillerini kültürel olarak hadım etmiş, dini anlamda kimliksizleştirmiş, milli anlamda da boşluğa mahkum etmiştir. Kemalizm sosuyla üzeri örtülmüş bir dinsizlik, çağdaşlık sosuyla üzeri örtülmüş bir kültürel yozlaşma, evrensel değerler adı altında pazarlanmış bir gayr-i millilik ile bugün baş edemiyoruz.
Suret-i haktan gözüküp, bu milletin varlığına, birliğine, dirliğine ve bu topraklarda tutunma mücadelesine her fırsatta hançer sokmaya kalkan adamlar bir anda saman alevi gibi baş tacı edilebiliyor, bir anda başımıza kahraman kesilebiliyorlar. Üstelik bunu Mustafa Kemal’in hatırasının altına gizlenerek yapıyorlar.
Dönmeler, kriptolar, rengi başka kökü başka olanlar, değiştirdiği soy ismiyle eski kimliğini gizleyenler, Türk ya da Müslüman olmadığı halde Müslüman ve Türk olarak kendisini pazarlayanlar, gizli kimlikler altında gizliden gizliye bu milletin geleceğine kastedenler… Hepsini tanıyoruz, hepsini biliyoruz. Ancak ülkenin bekası için sesimizi çıkaramıyoruz. Ancak bu iş böyle gitmez. Toplumun bu adamların gerçek yüzlerini görmesi gerekiyor.
Medya tekeli ellerindeydi, bu tekelin bozulmasını yıllarca istemediler. Sermaye tekeli ellerindeydi, Anadolu sermayesinin yükselmesine tahammül edemediler. Akademik tekel ellerindeydi, yıllarca sıradan Anadolu çocuklarını üniversitelere sokmadılar. Sanat tekeli ellerindeydi, kendileri gibi yaşamayan, düşünmeyen hiç kimseyi sektörlerine sokmadılar. Üniversitelerde, iş dünyasında, basın kuruluşlarında, siyasi partilerde yıllarca köşe başlarını tuttular, ellerinde tuttukları gücü kimseyle paylaşmak istemediler. Bu ülkede yıllarca doktor tayinlerini mason locaları yaptı. Özellikle araştırma hastanelerinde gariban Anadolu insanına yıllarca kan kusturdular. İnsanların iliğini sömürdüler. Ellerinde tuttukları tekelleri insanlar üzerinde birer zulüm makinası olarak kullandılar. Tarihe, kültüre, inanca ve topluma vurdukları darbeler ise işin cabası.
Ergenekon gerçekten yok muydu? Vardı. Ancak bir başka vatan haini güruh bu süreci kendi emellerine alet ederek işi başka noktalara taşıdı ve devletin en mahrem bilgilerini kozmik odalardan yurtdışına kaçırdı. 28 Şubat kime karşı yapıldı? Yükselen, gelişen Anadolu sermayesi ve Anadolu kökenli siyasete karşı yapıldı! AK Parti’nin iktidar olduğu yıllarda siyasete olağandışı müdahale denemeleri kimler tarafından yapıldı? Tabii ki yukarıda saydığımız güruh tarafından. 15 Temmuz rezaleti ise bu topraklarda yetişmiş ancak yularını Amerikalı patronlarına kaptırmış yerli uşaklar, yerli hainler tarafından yapıldı.
Ülkeye zarar veren şeytani odaklar bir iken ikiye çıkıverdi. İçeride besleyip büyüttükleri yerli gâvurlar üzerinden plan kuramayan bazı mihraklar Anadolu insanının içinden devşirdiği hainler eliyle ülkenin ve milletin bekasına hücum ettiler! Bundan sonra nasıl bir düşmanlık gösterecekler, kimler üzerinden bu devlete ve millete saldıracaklar bilemiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey varsa bu ülkenin ne haini biter ne de düşmanı. Bulunduğumuz coğrafya kaderimiz, içinde yaşadığımız zaman dilimi talihimizdir.
Bu ülkenin gerçek sahiplerine çok çalışmak, dürüst olmak, enerjisini hayırlı işlerde kullanmak, öğrenmek, büyümek, gelişmek, ahlaklı bir şekilde ayakta durmak ve her daim uyanık olmak düşüyor. Eğer üç kuruşluk dünya menfaati için devletimizi, milletimizi satmaya kalkarsak, bir değersiz koltuk için bütün faziletlerimizden sıyrılırsak, dünyalık makam ve mevkiiler için içerdeki ve dışardaki gâvurun ekmeğine yağ sürersek iflah olmayacağımız ve kendi ülkemizde parya olmaya devam edeceğimiz kesindir. Birbirimize tutunmak, güçlü olmak, akıllı olmak zorundayız. İnancımızı ve azmimizi kaybedersek bu topraklar üzerindeki varlığımız ciddi şekilde tehlikeye düşecektir.