İçimizdeki Gönüllü Maşalar
Tüm Dünya Kovid-19 salgını ile meşgul olurken arka planda uluslararası ilişkiler hususunda gelişmeler süregidiyor. Suriye, Libya, Akdeniz… Ancak bu yazıda bu uluslararası gelişmelerden değil, daha önce sosyal medyada kısaca yazdığım, Türk basınında çok fazla detaylı yer bulmayan bir planı hatırlatmak istiyorum. Geçtiğimiz yıl içerisinde yaşanan Cemal Kaşıkçı cinayetinden bir süre sonra “Middle East Eye” tarafından “Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Erdoğan Hükümeti ile yüzleşme planı” olarak isimlendirdiği plan…
Rapora göre geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Riyad’ta “Türk Hükümeti ile yüzleşmek için çeşitli stratejiler belirlendi ve akabinde harekete geçildi.” Yapılan planın amacı; “Erdoğan hükümetine baskı yapmak, zayıflatmak ve muhalefet tarafından yenilmesi umuduyla sürekli olarak iç meselelerle meşgul etmek için yeni krizler, tartışmalar tesis etmek” olarak tanımlanmış.
Suudi Arabistan ile ABD’nin BAE ve dizayn ettiği diğer bölgesel yönetimler ile ortaklıklarını defalarca inceledik ve yazdık. Bu ittifak üzerinden söz konusu planlamadan günümüze kadar bakıldığında, planlamadan sonra Suud ve BAE finansmanlı olarak hangi yeni basın organlarının, internet sitelerinin açıldığını, kimlerin geçmişten bu yana sürekli olarak sürdürdükleri yalan ve dezenformasyon sürecini arttırdıklarını doğru analiz etmek gerekmektedir. Bu analizin sonucu, hükümet düşmanlığı dış odakların maşalığını bile meşru görmek noktasına gelmiş olanların kimler olduğunu da bizlere net olarak gösterecektir.
Planlamaya göre; Veliaht Muhammed Bin Selman’ın temel amacını Türkiye’yi iç meselelerle meşgul ederken; Türkiye’nin bölgesel etkisini kısıtlamak için Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya çalışmak olarak özetlemek mümkün. Bunu başarabilmek için geleneksel, dijital ve sosyal medya etkenlerini aktif şekilde kullanmanın yanında çeşitli gazetecileri ve sözde siyasetçileri de finanse ederek ülke içerisinde sürekli bir tartışma ortamı oluşturmak ve hükümetin enerjisinin buraya yoğunlaşmasını sağlamak… Aynı anda Türkiye ekonomisini hedef alarak, Türkiye’de yer alan Suudi yatırımının kademeli olarak sona erdirilmesi, Türkiye’yi ziyaret eden Suudi ve Suudi Arabistan’a yakın ülkelerden gelen Arap turistlerin kademeli olarak başka ülkelere yönlendirilmesinin sağlanması, alternatif noktaların teşvik edilmesi, Türkiye’nin İslam Dünyası’ndaki etkisinin azaltılabilmesi için dini argümanların kullanılması.
Bu hususlarda da çeşitli çalışmaların yapıldığını, özellikle belirli aralıklarla bazı Suudi vaizlerin Türkiye’yi kötüleyici sözde vaazlar verdiğini hepimiz müşahede ettik ve ediyoruz. Ticaret rakamları ise ayrıca incelenmesi gereken bir konu…
Bugün ABD, İslam dünyasında kendi örtülü etkisini, İsrail’in bölgesel rolünü arttırmak ve varlığını garanti altına almak için bir “Küre İttifakı” kurmuş, bu ittifakı çeşitli başlıklarda arttırarak devam ettirmek istemektedir. (Yüzyılın Planı’na bölge ülkelerinin desteği, MESA, NEOM Projesi vs)
Üzücü olan ise ABD’nin çoğu zaman en direk kendisi, bazen FETÖ, PKK gibi maşaları eliyle, şimdi ise devşirdiği Ortadoğu ülkeleri eliyle yapmaya çalıştığı, ülkemizi hedef alan planlara gönüllü olarak maşalık eden içimizdekilerin ne kadar çok olduğunu görüyor olmamızdır.