İçim yanar yanar
Bazı yazıları yazmak gerçekten zordur. Hele çok sevdiğinizi birisini kaybettiğinizde içinizin yandığı gibi duygularınızı ifade etmek için kaleminizden dökülen kelimeler de kâğıdı yakar… Her nefis ölümü tadacaktır, amenna ve saddakna… Ama her ölüm yakıcıdır. Diyeceksiniz ki zulmün hâkim olduğu bu dünyada günde binlerce insan ölüyor, öldürülüyor. Ona da amenna… Ferdi Baba’nın dediği gibi yine de “söz geçmiyor gönlüme!”
Büyük bir
ustayı, dev bir sanatçıyı kaybettik. Millet olarak onu çok sevmiştik. Bugün
onun vefatı ile ketum diller çözüldü. Bir de gördük ki hiç ummadığımız kişiler
onun gizli hayranıymış. Hele bizim kuşak! Yaşı 60’a dayananlar var ya, işte
onlar için Ferdi Tayfur şarkıları sanki birer marş gibiydi. Çocuklarımız da bu
marşları ninni niyetine dinleyerek büyüdü. Düşünün 70’lerden 2020’lere kadar tam
50 yıldır herkesin dilinde onun şarkıları, evinde, arabasında, işyerinde onun
albümleri vardı. Filmleri hâlâ kırılamayan reyting rekorlarına sahip, 200 bin
kişinin katıldığı efsane konserleri hakeza…
Ferdi Tayfur
aslında sıradan bir sanatçı değildi. Tıpkı Orhan Gencebay gibi, Müslüm Gürses
gibi… Şarkıları sıradan şarkılar değildi. Gerek ezgileri ile gerekse sözleri
ile kendilerince bir çığır açtılar. Onların peşinden yüzlerce isim yürüdü
gitti. Belki onların seviyesine çıkamadılar ama onlar da bu çığırda ekmeklerini
buldular.
Onu tanıdığım
da henüz çocuktum. 1977 yılında ilkokulda iken sınıf arkadaşım sevgili Aydoğan
Evli onun şarkılarını gelip sınıfta söylerdi. 80’de seyrettiğim meşhur Çeşme
filmi benim ona bağlanmamı sağlamıştı. 45 yıldır kesintisiz her gün mutlaka
dinlediğim, dertlendiğimde dertleştiğim, mutlu bir olay yaşadığımda onun
şarkıları ile daha da büyüttüm. Özellikle yatılı okul yıllarımda, üniversite
eğitimimde yanımda hep onu gördüm. 1996 yılında bir konserinde canlı olarak
izleme şansı buldum. Onun konserlerinde bütün şarkıları seyirciler söyler o da
bu dev koroyu idare ederdi.
Onların okudukları
müziğe birileri Arabesk ismini verdi. Onlar biz müzik yapıyoruz dediler ama
millete tepeden bakmayı kendilerine meslek edinmiş bazı çevreler onları hep
aşağıladı, hor gördü, sanatlarındaki dehayı görmezden geldi… Oysa onlarda Türk
müziği içinde bir şeyler yapıyordu. Lakin onun hicazlar daha yakıcıydı,
nihaventleri daha melankolikti, hüzzamları daha sarsıcıydı, gazelleri daha bir
etkiliydi. Sözlerinde mutlaka topluma hitap eden mesajlar içeriyordu. İlkokul
bile görmeyen bu adam Allah vergisi bir kabiliyeti ve o içli sesiyle milyonları
peşinden tam elli senedir sürüklemeyi başarmıştı. Evet, ilkokul bile görmeyen
bu adamın yazdığı ve binlerce satan romanları vardı.
Ferdi Tayfur
ve onunla ismi anılan diğer ustalar aslında bu bozuk düzene şarkılarıyla itiraz
eden, halkın duygularına tercüman olan kimselerdi. Necip Fazıl’ın şiirlerinde
“bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul” diye dile getirip bu düzene kafa
tuttuğu gibi bu isimler de halkın düzene itirazının sesi oldular. Ancak onlar
milletin sanatçısıydı. Ekmeğini yedikleri bu milletin asla değerlerine ters
düşmediler, onları aşağılamadılar. Bu yüzden de onların itirazları militan bir
zemine asla yüz vermedi. 80’li yıllarda onların arkasındaki inanılmaz kitleleri
gören bazı çevreler onları bu kitleleri toplumsal bir harekete
dönüştürmedikleri için de eleştirdi. Oysa onlar vatanına, milletine, bayrağına,
inançlarına bağlı insanlardı. O yüzden bu sanatçılar için aklı başında herkes
“Türkiye’nin değeri” dedi.
Bu yüzdendir
ki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya hesabından
yaptığı paylaşımda "Sanat camiamızın, Türk müziğinin en önemli ve kıymetli
simalarından biri olan Sayın Ferdi Tayfur'un vefatından büyük üzüntü duydum.”
diyordu.
Onun en büyük
hayranlarından olan Sayın Devlet Bahçeli yayınladığı taziye mesajında onun
halkın sanatçısı olduğunun vurguluyordu. “O kardeşimdi, gönül diyarıma tercüman
olan ses ve söz ustasıydı. Adana'nın pamuk tarlalarında döktüğü teriyle helal
rızkını kazanan, ardından da Türk müziğinin zirvelerine tırmanıp milyonların
kalbine taht kuran cefakâr, fedakâr ve vatan sevdalısı bir sanatçımızdı.
Emmioğlu şimdi yetim kaldı. Meleşir kuzuların sesiyle ölen bir garibin yasına
gelen Çukurova'nın yanık ve yakıcı sesi ne yazık ki sevenlerini hüzne boğdu.
Hakikaten kelimeler boğazıma düğümleniyor. Üzüntümü tarif ve telif edecek
kelime bulamıyorum. Ferdi Tayfur'un vefatı bir parçamı alıp götürdü. Yerinde
huzur bulsun. Mekânı cennet olsun. Cenab-ı Allah rahmetiyle muamele etsin. Aziz
milletimizin, sevdalılarının ve hepimizin başı sağ olsun." diyordu
Bahçeli…
Meclisi
Başkanı Numan Kurtulmuş, "Milletimizin gönlünde “Ferdi Baba” unvanıyla yer
edinmiş, arabesk müziğin usta ismi Ferdi Tayfur’a Allah'tan rahmet, ailesine,
sevenlerine ve tüm sanat camiasına başsağlığı diliyorum." derken Kültür ve
Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da "İçimiz daha bir başka yanıyor!
"İçim Yanar", "Bana Sor" ve "Hatıran Yeter" gibi
ölümsüz eserlerin sahibi olan Ferdi Tayfur'un aramızdan ayrıldığını derin bir üzüntüyle
öğrendim. Sanat dünyamız bugün çok müstesna bir ismini kaybetti. Eserleriyle
milyonların duygularına tercüman olan büyük usta artık gönüllerimizde
yaşayacak; acılarımızda, sevinçlerimizde bizlere eşlik edecek. Kendisine
Allah'tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve tüm sanat camiamıza başsağlığı
diliyorum. Mekânı cennet olsun." diyecekti.
Geride
onlarca albüm, yüzlerce şarkı bıraktı Ferdi Tayfur. Onu yok sayan azınlıklara
rağmen onu bağrına basan milyonlar, geride bıraktığı şarkıları ile onu her zaman
hatırlayacaklar. Hakkında kitaplar yazılacak, doktora tezleri yapılacak, anma
programları düzenlenecek, konserler verilecek, albümler yapılacak… Ama onu yok
sayanlar, tepeden bakanlar, onlara TV yasakları koyanlar, hatta arşivlerdeki
görüntülerini dahi yok edenler unutulup gidecek…
Sözlerimi rahmet
dileklerimle tamamlarken onun bir şarkısından bir bölümle yazımı sonlandırıyorum.
“Senden bir
hatıra bana bu şarkı / Bir gün gitsen bile hatıran yeter!”
İçimiz yansa
da bize bıraktığın hatıran yeter Ferdi Baba! Mekânın cennet olsun!