İçeriye dikkat
Dünya kaynıyor adeta. Avrupa'da "SAVAŞ HAZIRLIĞI" çağrıları giderek artarken, Rusya ile muhtemel savaş senaryoları havada uçuşuyor mesela. İsrail mezalimi ve bölgemizde cirit atan terör örgütlerinin durumu da malumunuz. Neticede ABD'li Bakan Blinken’ın; "Ortadoğu'da 1973'ten bu yana, karşı karşıya kaldığımız kadar tehlikeli bir dönem görmedik" sözleri, olayın vahametini ortaya koymaya yetiyor. Hatta Hindistan’ın, Müslümanlar üzerindeki baskısı ve Keşmir’deki Hindu köylerini silahlandırması da cabası. Çin’in Tatvan’a yönelik; "iki ülkenin birleşmesi gerektiği, aksi takdirde, güç kullanılabileceği” mesajını ise daha saymıyorum bile. Anlayacağınız yaşanan iklimin, eski ABD Başkanı Trump’un; “ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞININ ÇOK YAKINDA” olduğu ifadeleriyle paralel seyrettiği aşikâr. Lakin analistler Türkiye’nin gerek KÜRESEL PROJELERİ, gerekse sürdürdüğü DENGE POLİTİKALARI sayesinde, bu ortamdan daha GÜÇLÜ çıkabileceğinde hem fikir. Ancak bunun için, İÇ DÜZENİ etkin şekilde tesis etmemiz gerektiği tartışılmaz konuma sahip. Kaldı ki Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen odakların, bizi içeride boğma niyetleri artık sır olmaktan çıkmıştır.
Bu perspektifte maruz kaldığımız ekonomik baskı ve terörün
müsebbiplerini, bugün çocukların dahi bildiğini yadsıyamayız. Gel gelelim her
şey, bununla da sınırlı değil maalesef. Çünkü değerlerimizden, insanlığımızdan
ve ahlak anlayışımızdan bizleri kopartıp, İSTEDİKLERİ KIVAMDA bir toplum inşa
etmeye çalıştıkları net. Öyle ki daha çok kazanma pahasına, hile hurdaya
karışan; her fırsatta birbirini arkasından hançerleyen; ahlak, edep, ar, namus
namına sınıfta kalan ve ülke menfaatlerinde bile, omuz omuza duramayan
insanların varlığını kim inkâr edebilir ki? Evet, bu durum kendirinden olmadı muhakkak.
Zira emperyalist yamyamlar, bizi bize bırakmadılar ki hiçbir zaman. Nitekim İngiliz
tarihçi Toynbee’nin, “Osmanlı durduruldu, dev uyutuldu. Dev uyanırsa kimse
karşısında duramaz” itirafı fazla söze hacet bırakmıyor. O nedenle bazen
gazeteci, bazen siyasetçi, bazen de sanatçı kılıklı “uç beyleriyle”, Vatan
sevgimizle, dinimizle, aile yapımızla hatta tarihimizde aramıza DUVAR
ÖRÜLDÜĞÜNÜ üzülerek belirtmek isterim. Tabi bir takım istihbarat dehlizlerinde
üretilen İDEOLOJİK AKIMLARI, birbirimize olan yakınlığı, güveni ve kanaati
bozmak için kullandıklarını da… Ekranlarda ne i üdüğü belirsiz tiplerin konfor,
rahat ve çarpık ilişkileri özendirerek, ruhumuzu esir alma girişiminiyse
takdirlerinize bırakıyorum.
Kısacası zaaflarımızı iyi bildiklerinden, hep aynı taktikle
üzerime geldiler/geliyorlar/gelecekler de… Tıpkı terör oluşumuna dönük yapılan harekâtlar
için; “duyar kasma korosunun” topluma yayılma gayreti gibi. Yada İsrail
soykırımını lanetleyen ve Boykot edenleri, yaftalama cüreti göstermeleri gibi. İnanın
abartmıyorum! Hem dışarda hem de içeride,
bir “İSTİKLAL MÜCADELESİ” verdiğimizi artık kabul edelim. Hatta buna göre saf
tutmanın da tam zamanı… Peki, “ne yapmalıyız” derseniz? Bu minvalde çocuklarımızla
KALİTELİ VAKİT geçirerek, onlara DEĞERLERİMİZİ AŞILAMAKLA başlayabiliriz
evvela. Algı operasyonlarına kanmamak ve aramızda “HAKKI TAVSİYE ETME, YANLIŞA
KARŞI UYARMA” mekanizmasını, harekete geçirmek de bir o kadar elzem. Ama
hepsinden öte ilgili kurumların yapacakları KAMU SPOTLARIYLA “dolmuş yolculuğundan
sıra beklemeye, trafikte yol vermekten karı/koca ilişkilerine”, etik olanın
hatırlatılması hayati öneme sahip. Fırsatçılara karşı bazı ürünlerde FİYAT
SABİTESİNİN tesisi ve camiaları burun buruna getiren futbol meselesine İVEDİLİKLE
EL ATILMASI da kati surette yabana atılmamalı. ASAYİŞ ve HESAP VERME hususuysa
zaten olmazsa olmazımız konumunda. Yanlış anlaşılmasın sakın! Elbette tüm
bunları, yetkililer gayet iyi biliyordur şüphesiz. Çözüm odaklı adımları da,
bariz görebiliyoruz hattı zatında. Bizimkisi sadece bir hatırlatma… Öyle ki bu
sayede, BÜYÜK YOL KAT EDİLMESİ işten bile sayılmaz.