İçeriden, dışarıdan!
Türkiye güçlendikçe, kabuğunu kırdıkça, pek çok sahada dışa bağımlılık prangasından kurtuldukça içeriden ve dışarıdan birileri kuduz köpekler gibi saldırmaya başlıyorlar. Gavur yaptığında övünen, bizim çocuklar yapınca dövünen iç ihanet çeteleri, dışarıdaki patronlarından aldıkları güçle Türkiye’nin istikbaline kara leke çalmaya çalışıyorlar. Üstelik bunu açıktan yapıyorlar. Utanmaları, arlanmaları da yok. Tek bir merkezden düğmelerine basılıyor ama içerde sesleri farklı tonlarda çıkıyor.
Ülkenin refahına ve güvenliğine katkı sağlayan önemli projeleri de değersizleştirmeye, yok hükmünde göstermeye çalışıyorlar. Bunu bilerek yapıyorlar çünkü yaşadıkları toprakların değerlerinden, insanından, gücünden nefret ediyorlar. Kendilerini buralı saymıyorlar. Ne var ki millet bu aşağılık kompleksli yaratıklara iktidar şansı tanımıyor, bir takım iktisadi kaynaklara el uzatmalarına da artık fırsat tanımıyor. Kaybettikleri siyasi ve iktisadi mevzilerin acısını milletin ve devletin sırtından çıkarmaya kalkıyorlar.
Ermeni meselesi söz konusu oluyor, sesleri dışarıdan hırlayan Türkiye düşmanlarından daha yüksek çıkıyor. Bakıyorsunuz soykırım yalanını dillerine dolamışlar, utanmadan arlanmadan bu işin içerideki borazancılığını yapıyorlar. Hadi dışarıdaki gavurun planı programı belli. İçeriden havlayan tasmalı köpeklere ne oluyor? Yüzyıllarca iç içe yaşamış halkları birbirine düşman edecek ayrılıkçı, bölücü projeleri koltuklarının altında taşıyan ve bu ülkenin caddelerinde sokaklarında hiç arlanmadan dolaşan bu boynu tasmalı güruh, maalesef bu ülkenin insanının emeğinden alın terinden kesilmiş vergilerden besleniyor, maaş alıyor!
Siyasi parti çatıları altında millete parmak sallayan, ülkenin huzuruna, birliğine bütünlüğüne dil uzatan bu namussuzların maması neden kesilmiyor? Mesela, Hazineden aldıkları paylar neden iptal edilmiyor, TBMM bütçesinden aldıkları ödenek ve maaşlar neden kesilmiyor? Hem bu ülkede yaşayacaksınız, hem bu ülkenin kaynakları ile besleneceksiniz, hem de alenen bu millete parmak sallayacak, milleti yok sayacak ve hatta millete ihanet edeceksiniz? Hangi demokratik Avrupa ülkesinde böyle bir rezilliğe göz yumulur? Hadi bir Alman bunu Almanya’da, bir Hollandalı Hollanda’da, bir İsveçli İsveç’te yapsa ya bu hareketleri! Daha gıkınızı çıkarmadan yok ederler, sesinizi soluğunuzu keserler. Bırakın adil yargılanmayı, göz altını, hapsi, cesedinize ulaşamazlar, ziyaret edilecek bir mezarınız olmaz!
Türkiye’ye gelince her şey hak, kendilerine gelince yasak! Zaten bizim yalı zencilerini de bunlar şımartmadılar mı? Vakıfları, şirketleri, yayın organları ve yer altı kiliseleriyle, beşinci kol faaliyetleriyle içimizdeki hainleri bunlar beslemediler mi? İçimizdeki beyinsizler bunları dost zannederek bu ülkenin insanına yıllarca kan kusturmadı mı? 28 Şubat 1000 yıl sürecek diyenler bunlar değil miydi? Sıradan Kürt vatandaşların daha 15’ine bile basmamış çocuklarını dağa kaçırarak kirli emellerine alet edenler bunlar değil miydi? Necip Hablemitoğlu’nu, Hırant Dink’i öldürtenler, Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Recep Yazıcıoğlu’nu suikastle ortadan kaldıranlar bunlar ve bunların patronları değil miydi? PKK’yı ve FETÖ’yü devlete ve millete karşı birer ihanet şebekesi olarak kullanan ve sonra da hiç utanmadan dağdaki eşkiyayı kutsayan, devletin en kritik organlarına, mahrem noktalarına sızmış hainleri sevimli göstererek yaptıklarını örtbas etmeye kalkan bu namussuzlar değil miydi?
Şimdi kalkmışlar hiç utanmadan arlanmadan, “Selahattin boşuna hapis yatıyor”, “15 Temmuz kurmacaydı”, “Türkler Ermenilere soykırım uyguladı”, “PKK silahlı, meşru halk direnişidir” gibi tarihin görüp görebileceği en kirli yalanları milletin gözünün içine baka baka söylemekten ve yaymaktan imtina etmiyorlar! Elbette devletin de, milletin de bir sabrı vardır. Ama her şey bir yere kadar. İş bir gün öyle bir noktaya geliverir ki gıkınızı çıkaracak mecaliniz kalmaz, sesiniz de nefesiniz de ansızın kesiliverir. Hainliğin de ihanetin de er ya da geç cezasız kalmayacağını öğrendiğiniz gün imdat dileyecek bir sahibiniz de kalmaz, havlayacak gücünüz de. Zira milletin taşan sabrı bir gün ensenizde patlayıverir neye uğradığınızı şaşırırısınız. Şimdi havlayın havlayabildiğiniz kadar, bakalım ulumanız daha ne kadar sürecek? Bakalım tasmalarınızı tutan efendileriniz sizi nereye kadar sırtlarında taşıyacaklar, hep birlikte göreceğiz.