İçeriden dışarıdan
Değerli okurlarım evden işime toplu taşıma araçlarını kullanarak gidiyorum ve geliyorum. İstanbul trafiği nerede ise her gün bir önceki günü aratır bir kaos ve kargaşa ile araç sürücülerini canından bezdiriyor.
Hayat pahalılığının en üst seviyelerde hissedildiği İstanbul’da trafikte yaşanılan bu keşmekeşliğin sebebini pek anlamış da değilim.
Toplu taşımada Marmaray ve metrolar kadar olmasa da metrobüsler de vatandaşa can simidi görevi görüyor.
Son aylarda metro istasyonlarında yeni rant alanlarının pıtrak gibi türediğini görüyorum. İnsan kalabalığının hiç eksik olmadığı istasyonlarda zaten dar olan yürüme alanlarının sayıları her geçen gün artan iş yerleri ile işgali bir süre sonra ulaşımda önemli olan zaman israfına sebep olacağını düşünüyorum.
Metrolarda yürüyen merdivenlerin sık arızalanmasına alıştık alışmasına da son günlerde özellikle Yenikapı-Havaalanı ve Kirazlı yönüne giden metroların kalkış saatleri ile uyumu konusunda sorun yaşanıyor.
Saati saatine tutmuyor
Metrolar ekranlardaki hareket saatleri ile uyumlu çalışmıyor. Kalkacağı saatte bile istasyona gelmiyor veya bekleme sürelerini aşarak vatandaşın zaten karışık olan kafasını daha fazla karıştırabiliyor.
İstanbul’lu giderek daha yakından hissettiği bir gerçeklikle karşı karşıya.
Reklam, piar, bilbordlar ve sağdan soldan üfürükten esip gürlemelere de karnı tok. Gelmekte olanı görüyor ve her şeyin daha güzel olması şöyle dursun, giderek daha da kötüleştiğini görerek ah vah etse de beklemekten başka çaresi yok.
Böyle garabetleri sık yaşar olunca, bundan iki yıl önce İBB’den bir yetkili ile konuştuklarımı hatırladım.
İBB başkanının yeni seçildiği günlerde İBB’de yetkili bir kişiye yeni yönetimle ilgili bir soru sormuştum.
Tıkır tıkır işler(di)
O kişinin bana verdiği cevabı kısaca paylaşacağım.
“Hocam İstanbul’un yeni yönetimi hiçbir şeye elini sürmeden, işleyen sisteme müdahale etmeyerek alt yapı, üst yapı, toplu taşıma ve tüm hizmetler tıkır tıkır işler” demişti.
Yeter ki müdahale etmesinler.
Bu yetkilinin söylediği gibi yapılsa ve işleyen sisteme çomak sokulmasa idi sanırım İstanbul’lu daha rahat edecekti ama sistemi sağlıklı işletenler bir bir görevden alınıp yerine atananlara kılıç kuşatılınca işgüzarlar güzel İstanbul’u sadece yeşilinden mahrum etmediler her geçen gün daha yaşanmaz ve çekilmez hale getirmek için gece gündüz çalışıyorlar.
Ne diyelim.
Sabır sabır.
Derdimiz sadece İstanbul değil elbet.
Geliyorum diyen savaş
Yanı başımızda her gün biraz daha ben geliyorum diyen bir savaş var.
Yıllarca İslam topraklarında sürdürülen savaş bu kez başka topraklarda. Müslümanların katledildiği savaşlarda dünya zindelerinin gıkı çıkmazken, bu savaşta neredeyse tüm dünya teyakkuz halinde. Korku dağlarının üzerindeki duman her geçen saat biraz daha karardıkça yürekler daha bir ağıza geliyor.
Dünyanın beşten büyük olduğunu hatırlayanlar, devletimizi idare edenleri savunma sanayi ile ilgili gayret ve çabalarında ne kadar haklıymış diyenler çoğalıyor.
Azgın azınlık ve onun sözcüsü durumundaki muhalefetten gelen çatlak sesler olsa da bu savaşta ülkemizin durduğu yeri takdir edenler azımsanmayacak kadar çoğunlukta.
Rus ayısı ile bir komedyeni karşı karşıya getirerek savaş tamtamcılığı yapan Amerika ve Avrupa; dökülen masum kanının baş sorumlusu.
Her ne kadar ülkemizi bu savaşa bir şekilde sokma gayretinde olanlar içerden ve dışardan var güçleri ile çalışsalar da devlet aklı bu geri zekalılara gereken cevabı geciktirmeden veriyor.
Cennet vatanımız bu anlamsız savaştan burnu kanamadan çıkabilirse, Tayyip gitsinciler bir kez daha hüsrana uğrayarak dizlerini dövecekler.
Durum bu.
Çok vahim olacak ama azgın azınlığın beklentisi de bu.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle…