İç yaramız
Bugün İslam ümmetinin içine düştüğü kaosu, krizi, karmaşa, kavga ve kahrı görünce insan daha iyi anlıyor.
Hizipçilik, mezhepçilik, particilik, cemaatçilik, vatancılık, toprakçılık, ırkçılık, milliyetçilik marazları zamanla birer fitne olarak bize dönmektedir.
İslam âlemi emperyalistlerin tutuşturduğu yangından daha çok içte fitne ateşi ile yanıp kavruluyor.
Derinleşen ayrılıklar, köpüren nefisler, bitmeyen tartışmalar, acımasız çekişmeler, acımızın tuzu biberi oluyor.
Bir süper güç olan Sovyetleri dize getiren Afganlı direnişçi kardeşlerimiz fitneyi yenemedikleri için bugün ne hale geldiler?
Bir Sudan tecrübemiz oldu. Hasan Turabi ve Ömer el Beşir birlikte yürüme becerisini gösteremedikleri için fitnecilere gün doğdu. Güney Sudan gitti… Ve Sudan’da sular durulmuyor…
Bugün Suriye'de neden bir sonuca gidemiyoruz. Çünkü biz bize yetiyoruz. Düşmana bile gerek yok.
Fitneler bulaşıcı, yıkıcı, bitirici... Hele bir de alışkanlık haline gelmişse, salgın bir hastalığa dönüşmüşse, vay halimize...
Can çekişen mazlumların dünyasında bunca çekişme, didişmeye “el insaf” demek gerekmiyor mu?
Bozuk niyetler, bulanık kafalar, bencil kimseler bizi kendi halimize bırakmıyor.
Benlik ve bencilliklerimiz bizi bitiriyor.
Fitne ve fesatlar bizde heyecan, hareket, bereket, huzur, huşu, azim, irade, aşk, aksiyon, moral ve mecal bırakmadı.
Yorgunuz, yılgınız, bitkiniz, beziğiz, kırgınız, küskünüz, kızgınız...
Sadece birlikteliklerimiz parçalanmıyor, yüreklerimiz paramparça...
Yıllarca sömürüye, zulme, zillete katlanan mazlum Müslümanlar birbirlerine neden tahammül edemezler, anlamak mümkün değil?
Neden birbirimizi mahkûm ediyoruz? Muhatap almıyoruz? Hani bizler birbirimize muhtaç, mecbur, mahkûm değil miydik?
Bölünerek mi çoğalacağız? Parçalanarak mı pâye elde edeceğiz?
Ümmete musallat olan bunca fitne ve fesat yoksa bizim kaderimiz mi? Hayır, bu bizim kasvet ve gafletimiz...
Sanal, yasal, legal, illegal, özel, tüzel bilumum fitnelere karşı bir savunma siperimiz olmazsa topyekûn batarız ve biteriz.
Fitne ateşine körükle gidenler, fitnenin önüne geçmek isteyenleri fitnecilikle suçluyorlar.
Fitne kumkumasında itimat ve itibar kalmıyor.
Komplo, kumpas, kurgu ve kuşku anaforunda kaygı ve korkularımız artıyor. Hasbilik kalmıyor, kalplerde fitne, fücur kurtçukları cirit artıyor.
Fırsatlar fitnelere kurban gidiyor. Fitnecilere fırsat doğuyor.
Tefrika, taassup ve anlamsız tartışmalarımız fitneleri tetikliyor.
Siyaset, ticaret, cemiyet, cemaat vs. tüm yapıların yumuşak karnı, fitneler...
Fitne sınavdır. Şimdi sınav günlerindeyiz. Yani fitne günleri...
Ahir zaman fitneleri... Yakın zaman fitneleri... Ve tüm zaman fitneleri...
Fitneyi fitne ile savamayız... Kanı kanla temizleyemeyiz...
Biz uyanık olursak, “fitne uykudadır.”
Fitneyi saracak bir feraset lazım...
Hikmet, basiret, vahdet, uhuvvet bilinci ile birbirimize tutunursak fitneye geçit vermeyiz.
Akil, âlim, adil ve ehil şahsiyetlerimizin inisiyatif alması gereken günlerden geçiyoruz.
Bizim de bu sınavda bir feryadımız olsun.
Bir farkımız olsun.
Şeytangillere fırsat vermeyelim…