İç dünyamızdaki dağınıklık
Dindarlığımızı tehdit eden derin bir yaramızda dağınıklığımız…
Dağınıklığın
dayanılmaz hafifliği ile günden güne harcanıyoruz…
Fiziksel,
zihinsel, ruhsal, düşünsel ve duygusal tüm dağınıklıklar bizi tıkıyor…
Umutlarımızı kırıyor… Ufkumuzu daraltıyor…
Dağınık
insanlarımız sürekli kendilerini yorgun ve yılgın hissediyor… Durağanlaşıyor,
donuklaşıyor… Uyuştukça uyuşuyor… Öyle ki dağınıklığımızla özdeşleşiyoruz…
Zamanla bir karaktere hatta yaşam biçimine dönüşüyor ve bu durumu normal
görmeye başlıyoruz… Rahatsız olmuyoruz…
Evet,
dağınıklık tıkanıklıktır… Dağınıklık durağanlığı doğurur… Dinamizmimizi
öldürür, enerjimiz çekilir… Mücadele yolunda tıkanır kalırız…
Performansımız
niçin düşük? Pejmürdeliğimizden değil mi?
Dağınık,
donuk değil, dinamik ve dik duracağız ki davada devamlılık olabilsin… Disiplin,
düzen gidince bilinç ve dirençte gidiyor… Dava dumura uğruyor…
Bizi
biz yapan kulluktaki disiplin, düzen, dürüstlük, dikkat ve duyarlılıktır…
İslam
mahza disiplindir… Başıboşluğa, boş vermişliğe, boşluğa yer vermez…
Bu
sorunu çözmeden yol alamayız… Verimlilik düşüyor… Hatta kendimizi tüketiyoruz…
Kendimize kötülük ettiğimizi unutuyoruz…
Dağınık
kaldıkça dağıtıyoruz, parça kırıyoruz, tekliyoruz…
Bir
gün bu dağınıklık bize beceriksizlik ve başarısızlık olarak dönecektir…
Dağınık
insanlar sürekli kendileri ile de sorun yaşıyorlar…
Huzursuzluk,
güvensiz, moralsiz ve mecalsiz bir ruh hali… Bu kadar stres, gerilim, endişe
neyin nesidir? Ruhsal dağınıklığın göstergesi değil midir?
Ümmetin
dağınıklığından dert yanarken kendi iç dünyamızın darmadağınıklığını görmüyor
gibiyiz…
Zihinsel
dağınıklığımızı gidermeden, vesvese, evham, korku ve kuşkulardan kurtulamayız…
Gereği gibi düşünemiyor ve toparlanamıyoruz… Düşünce dünyamız karmakarışık…
Hep
biliyoruz; Müslüman dağınık değil, dakik olacak… Hantal değil, hassas olacak…
Atıl değil, aktif olacak…
Peki,
niçin ‘düzensizlik’ düzenimiz oldu?
İntizam
en temel ihtiyaç değil mi?
İntizamla
itibar kazanabiliriz…
Disiplin,
denetim, duyarlılık olmadan dava yürümez… Bu ümmetin dramı da bitmez… Kendimize
bir çekidüzen vermeden İslam düzenini kuramayız… Kendimizi kandırmış oluruz…
Yarım
yamalak işlerimiz, ertelenen sorumluluklarımız, körelen duyarlılıklarımız
geleceğimizi karartıyor…
Öyle
ki namazda bile toparlanamıyoruz… Yüzümüzün döndüğü kıbleye yüreğimizde eşlik
ediyor mu, bilmiyorum…
Saflarımızı
düzeltip sıklaştırmak zorundayız… Yoksa Allah’ın rahmetine uzak düşeriz…
İslami
hareketin bereketi, sahip olduğu düzen ve disiplinde saklıdır…
Bu
durumda ruhumuza sirayet eden bu dağınıklıktan bir an önce kurtulup duruşumuzu
güçlendirmek ve güzelleştirmek mecburiyetindeyiz…
Sünneti
seniyye ile tezkiye ve terbiye olmaya ne kadar da muhtacız!
Aksi
takdirde toplumda anarşist bir ahlak oluşuyor… Liberal rüzgârlar limanlarımızı
dövüyor…
Erken
davranmamız gerekiyor, yoksa dağınıklık bizi bitirir…