İbretle okunması gereken hayatlar
Biyografi kitapları, ders çıkarmamız, ibret almamız gereken hayatları bize anlatıyor. Son yıllarda biyografilerde büyük artış var.
Eskiden
meşhur şahsiyetler hakkındaki biyografi kitapları azdı. Tanınmış birçok kişi
hakkında bile ayrıntılı biyografik eserler bulmak güçtü. Bugün artık din,
devlet ve işadamları, şairler, yazarlar, âlimler, mutasavvıflar, mütefekkirler,
hattatlar, ressamlar, askerler, kâşifler, gazeteciler, yayıncılar, fikir/dava
adamları hakkında çok kıymetli biyografik kitaplar yayımlanıyor. Kütüphanelerin
önemli bir bölümünü bu tür eserler dolduruyor. Şüphesiz bu gelişme, kendi
değerlerimizi tanıma, anlama, çocuklarımıza ve gençlerimize sevdirme adına son
derece önem arz ediyor. İnsan, yakından tanıdığı, hizmetlerini bildiği,
gayretlerinden haberdar olduğu kişileri sever. Öyleyse aziz milletimizin
ilmine, irfanına, edebiyatına ve bütünüyle medeniyetimize hizmet etmiş eski
veya yeni bütün değerlerimizi tanımak ve tanıtmak zorundayız. Son zamanlarda
elime ulaşan bazı biyografi kitaplarından bahsedeceğim.
MEHMED ÂKİF
Mehmed Âkif yaşarken bir
destan adamdı. Bugün de bir efsane olarak gönüllerde taht kurdu. Niçin? Çünkü
‘bütün hüneri samimiyeti’ olan bir şair, fikir ve ideal adamı da ondan. Sanırım
hakkında en fazla yazı yazılan, biyografi kitabı kaleme alınan edibimizdir.
Yeni gördüğüm eser, Mehmet Kurtoğlu’nun Taceddin
Dergâhı’ndaki İstiklâl Şairi Mehmed Âkif adını taşıyor. Vakıflar Genel
Müdürlüğü Yayınları arasında okuyucuya ulaşan kitap, güzel kapağıyla, temiz
baskısıyla ve içindeki orijinal fotoğraflarla dikkat çekiyor. Yazarımız da
şairimizin mühim yönleri üzerinde etraflıca ve titizlikle duruyor. Mehmet
Kurtoğlu şöyle diyor: “İslam âleminin içinde bulunduğu medeniyet krizini dile
getirdiğinden dolayı ‘İslam Şairi’, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde
en ön saflarda yer aldığı ve Millî Marşımızı yazdığı için ‘İstiklal Şairi’,
Millî Mücadele döneminde İstanbul’dan Ankara’ya halkı ayaklandırmak için vaaz
vererek geldiğinden dolayı ‘Camideki Şair’, hem Osmanlı hem Cumhuriyet
döneminde aydınlara mahsus üvey evlat muamelesi gördüğü için ‘Mustarip Şair’,
vatan sevgisini güzel şekilde dile getirdiği için ‘Vatan Şairi’, devrinin büyük
savaşlarını en çarpıcı şekilde marş ve destanlarla dile getirdiği için ‘Destan
Adam’, ruhundaki fırtınaları içinde yaşayıp dışa yansıtmadığı ve acılarını
kimseyle paylaşmadığı için ‘Yalnızlık Şairi’, hayatı acı ve hüzünlerin toplamı
olduğu için ‘Hazan Şairi’, şiirlerinde en çok Kur’an ayetlerine yer verdiği ve
Kur’an’ı asrın idrakine sunma derdinde olduğu için ‘Kur’an Şairi’ sıfatı
yakıştırılan Âkif’i, bu sıfatların tümü tanımlamada aciz ve eksik kalır. Çünkü
Âkif, bütün bu sıfatların toplamından daha büyük bir şahsiyet, daha farklı bir
sanatçıdır.”
BİLGİN’DEN ENVER PAŞA
İsmail Bilgin daha önce
yayımlanan Kuşçubaşı Eşref, Medine Müdafaası, Kut’ül Amâre, İngiliz Kıskacı,
57.Alay Filistin, Zenci Musa isimli eserleri ve diğer
kitaplarıyla yakın tarihimiz konusunda uzman olan değerli bir yazar. Yeni kitabı
Enver Paşa adını taşıyor, alt başlığı
ise “Bir Adanmışlık Öyküsü”. Bilgin iyi bir hikâyeci ve romancıdır.
Biyografilerini yazdığı şahsiyetleri de âdeta bir roman üslubuyla kaleme
alıyor. Araştırmalarında büyük titizlik gösteren, kütüphanelerde kaynaklara
eğilen ve âdeta kılı kırk yaran bir kalem erbabıdır. Yakın tarihimiz çok
sislidir. Genellikle ‘ifrat’ ile ‘tefrit’ bakışlarına maruz kalmıştır.
Aşırılıklar, kesin hükümler ve keskin ele alışlar, bu dönemlerde yaşamış
şahsiyetleri gerçek hüviyetleriyle tanımamızı engelliyor. İşte İsmail Bilgin’in
yaklaşımı, doğru tarihi arama cehdi üzerinde yükseliyor. O hiç kimseyi
‘putlaştırma’ veya ‘şeytanlaştırma’ derdinde değil. Aksine bu tutumun sağlıklı
olmadığı inancında. En doğruyu tespit etmek için çırpınır durur. “Önsöz”ün
başında kitabı yazış hikâyesini şöyle anlatıyor: “Son dönemde, Enver Paşa
hakkında bir kitap yazma projem söz konusuydu. Özellikle de onun Türkiye’den
gidişinden şehit oluncaya dek olan dönemin hayat hikâyesini yazmak istiyordum.
Okuyucularımdan gelen istek üzerine Enver Paşa’nın hayat hikâyesini
çocukluğundan başlatarak yurttan gidişine dek olan kesimini yazmak düşüncesi
ağır bastı. Ancak paşanın hayatı öyle hareketli ve heyecan vericiydi ki, bunu
kaynakları taramaya başlayınca daha iyi anladım.” Eserde, Enver Paşa’nın
kronolojik olarak askerî hayatı, hayalleri, ümitleri, idealleri, düşünceleri,
mücadeleleri, sevdaları, yanılgıları, cephelerdeki savaşçı kimliği anlatılıyor.
Okuyup öğrenmek lazım. (Timaş Yayınları),
REFİ CEVAT ULUNAY
Çok yönlü bir yazar olan Refi
Cevat Ulunay, iyi bir gazeteci ve kıymetli bir fıkra muharriri olarak
tanınıyor. Peki sadece bu kadar mı? Hayır, onun aynı zamanda edebiyatı da
önemseyen, hikâye ve romanlarıyla da bu alanda temayüz etmiş iyi bir edip
olduğunu bilmek gerekiyor. Özgül Özbek Giray’ın Kültür ve Edebiyat Hayatına Katkılarıyla Refi Cevat Ulunay (Çizgi
Yayınları), kanaatimce bugüne kadar yapılmış en iyi çalışma olarak öne çıkıyor.
İhmal edilmiş, nisyana terkedilmiş ve haksızlığa uğramış bir yazarın hatırlanması
ve hakkında emek mahsulü, büyük boy 528 sayfalık kitap yazılması bir vefa
borcunun ödenmesidir, kadirbilirliktir. Altmış yıl boyunca gazetelerde
kalemiyle geçimini sağlayan, siyasi duruşu ve muhalif kimliği dolayısıyla
sürgüne gönderilen, bir Mevlâna muhibbi olan Refi Cevat Ulunay’ın çok renkli,
incelikli ve dikkat çekici olan çeşitli yönlerini bu kitapta topluca görebiliyoruz.
Kitap iki bölümden
meydana geliyor. “Refi Cevat Ulunay’ın Hayatı” başlıklı birinci kısımda,
yazarımızın hayat hikâyesi, aile çevresi, çocukluğu, aldığı eğitim, gazetecilik
yılları, bir gazeteci olarak sürgün edilişi, şahsiyeti, yazarlığı, eser verdiği
türler ayrıntılı olarak anlatılıyor. İkinci kısım “Refi Cevat Ulunay’ın Gazete
ve Mecmualardaki Yazıları” başlığını taşıyor. Ulunay’ın bu makaleleri,
edebiyat, kültür, eğitim, gazetecilik, siyaset, tiyatro, musiki, tarih, mimari
ve çevre, müzeler ve müzecilik, dinî konular, Mevlâna ve Mevlevilik, ziraat ve
ormancılık, avcılık ve spor, hayvanlar, çocuklar, kadınlar, mesleklerle ilgili olup
toplamda 18 ana başlıktan oluşuyor. Giray, yoğun ve yorucu bir tempo ile
yazarımızın bütün yazılarını kütüphanelerde araştırmış ve hiçbirinden vazgeçmemiştir.
Zira “Refi Cevat’ın yazılarının konusu her ne olursa olsun hemen hepsinin Türk
kültürü ve edebiyatıyla bir bağ kuracak nitelikte olması” önemlidir.
AHMET ERSİN YÜCEL
İkisi de
rahmetli olan Üstün İnanç ve Mehmed Niyazi’den “Zaptiye Ahmet”i çok dinledik.
Kısa bir ömür süren ama yaşarken çok sevilen, vefatından sonra da dostları
tarafından rahmetle ve hicranla anılan Ahmet Ersin Yücel hakkındaki kıymetli kitabı,
yeğeni Emine Akın hazırladı. Dayım Ahmet
Ersin Yücel Zaptiye Ahmet isimli eser, artık belirli bir kesimin tanıdığı,
hatırladığı ve andığı bir kahramanın destansı hikâyesidir. Ahmet Ersin Yücel,
27 yıllık kısacık bir ömür sürmüş ama bu zamana kocaman bir hayatı
sığdırmıştır. Başta hocası Mahir İz olmak üzere devrin âlimleri,
mütefekkirleri, yazarları bu elim kayıptan, bu ani vefattan çok etkilenmiş ve
ardından hüzünlü yazılar kaleme almışlardır. Uzun zamandan beri bu eser için
hazırlık yapan ve dayısının dostlarının hatıralarını toplayan Emine Akın,
önsözde şöyle diyor: “Ahmet Ersin Yücel, kurduğu hayalleri bizzat yaşayarak ve
anlatarak bir kutsal emanet gibi dostlarına bırakıp bu dünyaya veda etti.
Yaklaşık yarım asır sonra Türk-İslam dünyasına ait o muhteşem hayallerin bir
bir gerçekleştiğini ve özellikle Ayasofya’nın tıpkı hayal ettiği gibi
açıldığını göremese de onun gönüllerde ve zihinlerde bıraktığı ‘Osmanlı
Akıncısı’ duruşuyla ülkemizin gençlerine nev-i şahsına münhasır bir örnek
olmasını umuyoruz.”
Emine
Akın’ın “Dayım Ahmet Ersin Yücel’i Yâd Ederken” ile annesi ve merhumun kız
kardeşi Nuriye Uğur Akın’ın “Canım Ağabeyciğim…” yazıları, okuyucuyu
duygulandırıyor. Burada bir ağabeye ve dayıya duyulan sevgi, hasret, hürmet,
dua apaçık görülüyor. İdeal adamı Ahmet Ersin Yücel’in daha çocukluğundan
itibaren fedakârlığı, feragati, azmi, heyecanı, gayreti, idealizmi göz
dolduruyor. Yaşanmışlıklar bunun ispatı. Nuriye Hanım, ağabeyinin en büyük
idealinin “Ayasofya” olduğunu şöyle belirtiyor: “Ağabeyim sahip olduğu derin
tarih ve İslam şuuruyla, elli yıl öncesinden hep bugünün hayalini kurdu ve her ortamda
bıkmadan, usanmadan anlattı. Çevresindekilere ‘Şu Ayasofya’yı tekrar cami
olarak görebilecek miyiz acaba? Ben şuna inanıyorum ki Ayasofya’da rahatça
namaz kılamadıktan sonra Müslüman Türk olarak içimizin rahat etmesine imkân
yoktur!..” diyerek bu derin özlemini hep dile getirmişti.” Nezih Uzel, Mâhir
İz, Sezai Karakoç, Rasim Cinisli, Ahmet Nuri Yüksel, Mehmed Niyazi, Özer
Ravanoğlu, Galip Erdem, Münevver Ayaşlı, Galip Erdem, Ergun Göze, Nevzat
Kösoğlu, Mehmed Şevket Eygi, Raif Karadağ, Üstün İnanç ve Erdem Bayazıt’ın
Ahmet Ersem Yücel hakkındaki duygu ve düşüncelerini yansıtan yazıları
okunmalıdır.
SAYAR,
GENÇ VE ÖZDENÖREN
Abbas
Sayar, Mehmet Genç ve Rasim Özdenören hakkındaki biyografi kitaplarına çok
sevindim. Zira her üçü de sanat ve fikir dünyamızın mümtaz simalarıdır. Yılkı Atı romanı ve diğer eserleriyle
edebiyat dünyamızın sevilen ismi Abbas Sayar hakkındaki eser, romancımızın
doğumunun 100. Yılı münasebetiyle hazırlanmış. Kâmil Büyüker ve Hıdır
Yıldırım’ın editörlüğünü yaptığı kitap, sempozyum bildirilerinden oluşuyor.
Bilim adamları ve yazarlar, tebliğlerinde Sayar’ın romancılığı, dönemindeki
yazarlarla dostluğu, edebiyatımızdaki yeri üzerinde teferruatlı bilgiler veriyor.
Prof. Dr. Ahmet Cihan ile Hıdır Yıldırım’ın editörlüğünü yaptığı Cumhuriyet Nesli Bir Bilge Mehmet Genç
kitabı da yine bir sempozyumun bildirilerinden müteşekkil. Mehmet Genç’in bir
tarihçi olarak kimliği, fikirleri, eserleri, çevresi, dostluğu ve idealleri
ayrı başlıklar hâlinde kitapta yer buluyor. Her iki eser, Mehmet Akif İnan Vakfı
Yayınları arasında çıktı ve kültür dünyamıza kazandırıldı.
Rasim
Özdenören, ebedî âleme kısa bir süre önce uğurladığımız bir büyüğümüzdü.
Hikâyeciliği ile bir nesil yetiştiren Özdenören, düşünür olarak da okuyucularına
geniş ufuklu yolculuklar yaptırıyordu. Gazete makaleleri, günlük köşe yazısı
olmanın dışında maveraya açılan birer pencereydi. Osman Koca’nın kaleme aldığı Bir Gülistan Mimarı Rasim Özdenören
kitabını okumak gerek. Beyan Yayınları’ndan çıkan eser, öncü bir şahsiyetin kuşatıcı
dünyasını tanımak için önemli ipuçları veriyor. Edebiyatın roman, hikâye, deneme, inceleme ve tercüme alanlarında
kaleme aldığı eserlerle zihin dünyamıza değerli fikirleri ve hisleri katan
Özdenören, şüphesiz başucu yazarımız olmaya devam edecek. 33 yazar ve şairin
kaleme aldığı metinleri dikkatle, rikkatle, anlayarak, kavrayarak okumalıyız.