İbrahim'in yakarışı
Tevhidin
Elçisi Hz. İbrahim, büyük imtihanların peygamberidir. Zorluklar ve meşakkatler,
İbrahim’in duasıyla Yaratan’ın lütfu sayesinde hayırla neticelenmiştir. İbrahim’in
babası Âzer, Nemrud’un himayesinde put yapan yetenekli bir ustadır. Bazı
rivayetler Âzer’in ileri gelen bir kişi olarak Nemrud’un veziri olduğunu ifade
etmektedir.
Âzer,
Nemrud’un bütün erkek çocuklarını öldürmesi emri üzerine, hamile karısını Kufe
ve Basra arasındaki Ur şehrine götürür. Mağarada büyüyen İbrahim, -babasının
kendisini Nemrud’a götürürken-, yolda gördüğü putları sorar. Onları yapan bir
varlığın olmasını gerektiğini söyleyerek putlara tapmanın sapıklık ve saçmalık
olduğunu söyler. Babasının onlara inanmasını İbrahim’e emrettiği halde, büyük
Peygamber bunu yerine getirmez, bütün putları ve tağutları reddeder.
Babasının
pagan (çok tanrılı inancı) bayramına götürme teklifine karşı, İbrahim yine
tevhidi başkaldırışını gerçekleştirir. Çeşitli mazeretler sunarak
putperestlerin şölenine gitmez. Geride kalıp bütün putları kırar. İşte
İbrahim’in ilk tevhid mücadelesi böylece başlar.
Rahman’ın
kendisine evlat vermesini arzulayan İbrahim’in yakarışı karşılık bulur. Önce
Hacer’in İsmail’i, sonra da yaşı ilerlemiş Sâre’nin İshak’ı doğurması İbrahimî
peygamber geleneğinin Hz. Muhammed’e (s) kadar sürmesini sağlar.
Yaratan,
ihtiyar halinde İbrahim’in yakarışını işitir ve karşılık verir. İbrahim, duasının
karşılığını veren ve kabul eden alemlerin Rabb’ine şükreder. İbrahim’in
yakarışı devam eder. Namazını hakkıyla eda edenlerin safında bulunmak duası
İbrahim için hayat veren bir iksirdir. Soyunu devam ettirenlerin kulluk, şükür
ve ibadetle olması İbrahim’in Rabb’inden en büyük dileğidir.
İbrahim’in
imtihanları yakarışlarının bir sınavıdır. Her dua ve yakarış İbrahim’i yeni bir
imtihan ve mücadeleyle karşı karşıya bırakır. Emin Şehir Mekke’ye (Bekke)
bırakılan Hacer ve İsmail’in koruyucusu Rahman’dan başkası değildir. İlahî Emir
büyüktür ve ağırdır: ‘Eşini ve çocuklarını Mekke’ye bırak’. Ancak İbrahim’in
duası, bu bölgenin güvenilir, huzurlu ve bereketli bir yer olmasıdır. Kurak ve
çorak topraklarda her türlü meyvenin bulunması isteği tarih boyunca yaşanan bir
mucizedir.
İbrahim’in
oğlu İsmail ile ilgili verdiği söz, rüyayla kendisine hatırlatılır. Rahman’la
yapılan akit üzerine, İbrahim, oğlu İsmail’i kurban etmekten çekinmez,
uzaklardan gelen ilahî sese kulak verir, emri yerine getirmekten tereddüt etmez.
İsmail ise, emri karşı itaatkâr bir metanet gösterir. İlahî inayet, kurtuluş
kurbanının gelmesiyle İsmail hayat bulur, insanlık kurtuluşu yaşar, Hz.
Muhammed (s) ümmeti tevhidin son halkası olur.
Mekke’deki
ilahî kutsal eser, İbrahim’in yakarışın bir sonucu olarak inşa olur. Kâbe’nin
mimarı İbrahim, yardımcısı oğlu İsmail’dir. İki Peygamber’in inşa ettiği kutsal
Kâbe, Allah’ın evi Beytullah olur. Tevhid, Kâbe’den bütün alemlere yayılır.
İbrahim’in
yakarışı, kutlu neslinin peygamberler nesli olmasıyla sonuçlanır. Teslimiyet,
İbrahim’in Hüda’ya itaatinin tezahürüdür. İbadet ve kulluğun nasıl ve nerede
yapılacağı sorusu, İbrahim’in duasıyla cevap bulur. Tövbe ve bağışlanma
kapısını gösteren, İbrahim’in yakarışıdır. O yakarış ki, merhamet kapılarını
açar.
Rahmeti
taşıyan Peygamberler zinciri, İbrahimî resul ve nebilerle insanlığa ilahî
hikmeti ve tevhidi taşır. Kötülük, şer ve şeytan İbrahim’in attığı taşlarla
yerle bir olur.
İbrahim’in
yakarışları, zürriyetini hikmet, hüküm ve hükümdarlık sahibi yapar. Soyundan
gelen nebiler, resuller, hükümdarlar, azizler, sultanlar ve vezirler,
yakarışların meyveleridir.
Umut ve mücadele
İbrahim’in karakteridir. Hiçbir şeyin gizli kalmayacağı varlık âlemi, İbrahim
için tevhit dünyasıdır. O bilir ki, yerde ve göklerde hiçbir şey gizli kalmaz.
Gerçek hüküm ve hükümdarlık, Hâkimler Hâkimi’nindir.
Ümitsizlik İbrahim’in
mücadele dünyasında yoktur. O, putperest babası Âzer için bile yakarıştadır.
Yalnız o, sadece ailesi için dua makamında değildir. İnananlar ve tevhid ehli
için İbrahim, her daim yakarışını sürdürür. Babası ve onun gibi sapanları,
delaletten kurtuluşa ulaştırması için Allah’a yalvarır.
Arınmış selim bir kalp
sahibi İbrahim, babası Âzer için dua eder. Ancak inkarları kesin olanlar için
af dilemek peygamberler ve inananlar için uygun görülmeyen bir haldir. Babasına
verdiği söz için İbrahim dua eder. Ancak Allah’a düşman olduğu aşikâr olunca
İbrahim putperest babasından uzaklaşır. İlahi hitap onu över: o ‘yumuşak huylu
ve pek sabırlı’dır.
“İbrâhim’de ve ona
uyanlarda size güzel bir örneklik vardır; onlar kavimlerine şöyle demişlerdi:
Bilin ki bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptıklarınızla bir ilişiğimiz
yoktur. Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz bir
tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça
ortaya çıkmıştır. Ancak İbrâhim’in, babasına “Hiç şüphen olmasın bağışlanman
için dua edeceğim, ama Allah’tan sana geleceklere karşı yapabileceğim bir şey
de yoktur” demesi başka. Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik;
dönüş de ancak sanadır.”
Hikmet talebi,
İbrahim’in yakarışıdır. Salihlerden ve
doğrulardan (Sıddıklardan) olmak İbrahim için büyük bir nimettir. İbrahim, sadece
yaşadığı dönemin insanı değildir. İnsanlığın felahı ve kurtuluşu İbrahim’in
duasıdır. Gelecek toplumların akıl ve kalplerinde doğrulardan anılmak
İbrahim’in Rabb’inden en büyük dileğidir.
Babamız İbrahim için
cennetin varisi, kıyamet ve dirilişin yüz aklılarından olmak Rahman’dan kutlu
bir istektir. Dünyada kendisini utandırmayan Rabb’i, öte dünyada da elbette
İbrahim’i mahcup etmeyecektir.
Malın, mülkün, hükümranlığın,
soyun ve zenginliğin fayda vermeyeceğini, tüm bunlara sahip olan İbrahim çok
iyi bilmektedir. Kendisi ve nesli bunlara ve daha fazlasına sahip olduğu halde,
o, tevhidin elçisi olmaktan hiçbir an uzak durmamıştır.
Tevekkül İbrahim için
bir yakarıştır. Hakk’a mütevekkil bir kul ve peygamber olarak yönelir. O bilir
ki, mutlak ve kesin dönüş, Allah’adır. Nemrud’a karşı verdiği savaş, Hakk’ın
savaşıdır. Batıl, İbrahim’in mücadelesiyle sonsuz güç ve kudret sahibi
el-Kahhar tarafından mağlup edilir.
İnkarcılar ve
sapkınlar için, fitne ve imtihan vasıtası olmaktan İbrahim çekinir ve korkar.
Rabb’ine sığınır ve o artık yakarış makamındadır: “Rabbimiz! Bizi, inkâr
edenler için bir sınama konusu yapma. Bizi bağışla ey Rabbimiz! Çünkü kudret ve
hikmet sahibi olan sensin.” (Mümtehine, 5)